Benim öğretmenlerim
Bir insan için paha biçilmez bir değerdir hayatında iyi öğretmenlere rast gelmek.
Bir insan için paha biçilmez bir değerdir hayatında iyi öğretmenlere rast gelmek.
İlkokulda şansızdık.
Henüz okuma yazmayı öğrenirken şiddeti öğrenmiştik öğretmenimizden. Hele Matematik dersi oldu mu sararıp solar, korkudan elimiz ayağımız titrerdi. Olur ya:
"Sen kalk tahtaya!"Der diye silgi, kalem atardık sıra altlarına. Bir sırada üç kişi oturan bizler o öğretmenimizin attığı tokadı hep birlikte yerdik. Teneffüse çıktığımızda fark edilirdi yanaklarımızdaki parmak izleri. Yıkık, kırgın, ruhları öldürülmüş çocuklardık.
Sonunda el kadar ilkokul çocuğu olan bizler okuldan korkar olduk. Birçoğumuzun velisi fark etti bunu başka okullara nakil ettirdi. Benim gibi içine atanlar da üçüncü sınıfa kadar o zilleti çekti. Ve tüm eğitimim boyunca matematik dersi korkunun dersi oldu bana.
Dördüncü sınıf olduğumuzda güzel yüzlü, merhametli bir öğretmene kavuştuk. Gülderen Hanımdı adı. Adı gibiydi sesi ve yüzü. Onun sıcaklığında üç yıllık yaralarımız kabuk bağladı. Ama bir kere temelde şiddetin izleri hep kaldı, hep acıttı sanki kırık cam parçaları yutmuş gibi içimizi.
Orta Okullu olduğumuzda adres Van Atatürk Lisesi oldu. Türkçe derslerimize Nazif Bayramoğlu giriyordu. Hani biz okumaya Teksas, Tommiks ile başlayıp, Hazreti Ali Cenkleriyle devam edenlerdendik ya. Nazif hocamız sayesinde Ömer Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin ile tanışık olduk.
Nazif Hocamızın her Türkçe dersi bir kültür şenliği gibiydi. Ana konudan sonra yazarları anlatırdı. Ve derken yedek subay olarak askerlik yaptığı Heybeli Ada(Ya da Büyük Ada) anılarını anlatırdı. Müthiş bir betimleme gücü vardı. Kırk dakikalık ders süresinin bitmesini istemezdik.
O iki gözlü toprak damlı evimizin gömme dolabından babamın kitaplarını okuduğum için daha ilgiliydim kitaplara. Bu yüzden bir okuma parçası sonunda anlamını açıkladığı sözcükleri tümce içinde kullanırken en çok parmak kaldıran öğrencilerdendim. Kompozisyon dersi çalışmalarında küçük denemeleri fark eden Nazif Hocamız:
"Aferin hep yazmalısın. Yazdıkça gelişecek anlatımın. Bu arada okumaya devam."Demişti.
Okumak… O'nun da adresini vermişti. Ya okulun kütüphanesi ya da Van'ın kent merkezindeki Şehir Sineması yanı başındaki Van Kütüphanesi… Hiç vakit yitirmeden kütüphaneye başvurup okuma kartı edindim. Rahmetli Hakkı Yakupoğlu (Bülbül Hakkı) o zaman kütüphanenin müdürüydü.
Nazif Bayramoğlu'nun bir değerli özelliği de öğrencileriyle mesafeli ancak içten yakınlık kurmasıydı. En saldırgan mizaçlı arkadaşlarımızla bir minik sohbet yaptığında onları etkilerdi. Nazif hocamızın bu insancıl yaklaşımı ilkokulda üşütülmüş, korkutulmuş yüreğime baharı müjdeleyen cemreler gibi inmişti.
İşte o yıllarda yine bir Van depremi yaşandı. Atatürk Lisesi hasar görmüştü. Bizleri hasar görmemiş okullara naklettiler. O yeni adres Kazım Karabekir Ortaokulu oldu.
Bu kez Türkçe öğretmenimiz Rıza Zelyut'tu. Tokatlı öğretmenimiz zengin birikime sahipti. O bizlere yeni yazarların adlarını verdi. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Nazım Hikmet ve diğerleri.
O da Nazif Bayramoğlu öğretmenimiz gibi ders kitaplarının dışında da kitaplar olduğunu anlatıyordu. Etrafta onun için " Sakıncalı" Dense de öğrencileriyle canla başla ilgileniyordu.
Kazım Karabekir Ortaokulunu bitirdiğimizde eski adrese dönüş başlamıştı. Van Atatürk Lisesine döndük. Artık Türkçe dersinin yerini Edebiyat Dersi almıştı. Cengiz Bey ve Ayfer Hanım gibi Edebiyat öğretmenlerimiz yeni pencereler açtılar ufuklarımıza.
Artık okul gazetesi çıkarıyorduk. Duvar Gazetesinin hem yazarı, hem karikatür çizeriydim. Ve kompozisyon derslerimizde her yazdığım sınıfta arkadaşlarım tarafından beğeni ile karşılanıyor, öğretmenlerim çabalarıma destek veriyordu. Ve lisemizin müdür rahmetli namı değer Dadaş Servet Aydınoğlu şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye girmemizden kıvanç duyuyor, okul duvar gazetemizi ilk okuyan okurlarımızdan biri oluyordu.
Ama şunu açıkça belirtmek isterim ki bugün yazın hayatında bulunuyorsam, yazdıklarımı okuyanlarım varsa, bunu en çok rahmet ve saygıyla andığım Nazif Bayramoğlu Hocamıza borçluyum.