Benim 24 Saatim Var!

Benim yaşanacak 24 saatim var. Hem de her gün…
Bazen 5 dakikayı beklemek bir ömre bedelken benim 24 dopdolu saatim var.
Dakikalarla, saniyelerle, saliselerle dopdolu 24 saat.
Gülümsemek, ağlamak, somurtmak, neşelenmek, çılgınca zaman geçirmek için yeter…
Hatta çalışmak, temizlik yapmak, yazı yazmak, yolculuk yapmak, sevdiklerimi görmek, aramak, konuşmak içinde yeter…
Dahası da var!
Aşık olmak, sevmek, küsmek, tartışmak, bağırmak, susmak için de…
 "Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengârenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki, ağlar perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur."
Bazısı ise saatleri boşa harcar.
Kimi iş, ev arası koşuşturma ile tamamlarken.
Kimi saatleri doğru kullanmayı beceremediğinden, yetmediğinden şikayet eder.
Bazıları saati doldurur, memur misali, diğeri dünyayı kurtaracakmış gibi çırpınır.
Bu gece bir mucize gerçekleşseydi ve uyandığınızda yaşamınızdaki her şey mükemmele dönüşseydi, bir mucizenin gerçekleştiğini nasıl anlardınız? Mucizenin farkına varmak için ne görür, duyar, hisseder ve düşünürdünüz?
Ben bana verilen bu kıymetli zamanı doğru ve lehime değerlendirmeyi dilerdim. Ya siz?
Çünkü hayatta ki en önemli unsur zamandır. Onu iyi değerlendirdiğiniz zaman her dileğiniz gerçek olur. Aslında bu dilemekle alakalı bir durum da değil. Odaklanma ve istemekle alakalı bir durum diye düşünüyorum.
Kilo vermek isteyenin, yemeğe odaklandığı gibi…
Sigara içenlerin sigaraya odaklandığı gibi…
Borçlu insanların yokluğa odaklanması gibi…
Hatta mutsuz insanların daha çok mutsuz olmak için olumsuzlukları düşünüp daha çok mutsuzluğu kendine çekmesi gibi.
Ben bana verilen bu değerleri zamanı en iyi ve dolu dolu değerlendirmeye odaklandım. Bunu başaracağıma inanıyorum. Ya siz?
Sevgiyle ilerleyin….

Bakmadan Geçme