Bir çekirdek de sen at
Türk Yurdu Anadolu'yu çorak biliriz, ezelden beri. Oysa Evliya Çelebi, güzel yurdumuzun bir uçtan bir uca ormanlarla kaplı olduğunu, bundan dört yüz yıl önce yazmıştı. Rahmetli Babam, bugün görenlerin, ağaçlık olduğuna inanamayacakları, Burdur'daki köyümüzün sırtlarında, gün battıktan sonra dolaşmaya korktuklarını anlatırdı.
Türk Yurdu Anadolu'yu çorak biliriz, ezelden beri.
Oysa Evliya Çelebi, güzel yurdumuzun bir uçtan bir uca ormanlarla kaplı olduğunu, bundan dört yüz yıl önce yazmıştı. Rahmetli Babam, bugün görenlerin, ağaçlık olduğuna inanamayacakları, Burdur'daki köyümüzün sırtlarında, gün battıktan sonra dolaşmaya korktuklarını anlatırdı.
Bir yaz günü Erciş'e doğru giderken tatlı meyilleri ve yumuşak göbekleriyle göle doğru uzanan yamaçlarda, sırtlarda, utangaç yeşilliklere veya cılız kamışlıklara rastladığımızda, oralardaki suyun varlığını hep sezmişizdir. O sular varlıklarını, kışları yol yarmalarından baş verip de donakaldıklarında, istemeden gösterirler.
Derebelek'ten, Çakırbey'den geçerken kavakların uzun gölgelerine seviniriz de yol boyunca; neden başka koruluk ya da orman bulamadığımızı sormak aklımıza gelmez.
Oysa Van Denizi'mizin çevresi sulak alanlarla doludur.
Yol kıyılarında kendiliğinden bitmiş akasyalar bile bizi düşündürmez.
Van, Doğu Anadolu yanardağ coğrafyasının göbeğinde bir şehrimiz. Dünyanın merkezinden gelip de ortalığı kasıp kavuran fakat sonrasında toprakları bereketlendiren püskürtülerin harmanlandığı yerlerden biri. Aslında Van ve havalisi Edremit'te veya Ahlat civarlarında göle doğru yürüyen tortul kitleleriyle de karmaşık bir yapı sergiler.
Kısacası Van toprağı göründüğü kadar çorak ve bereketsiz değil.
Van çevresinin bu denli çorak kalmasının en büyük sebebi galiba bizim fikirlerimizin çoraklığı.