Bir Cennettir Bahçesaray, Yolu Sırattan Geçer…

Sanırım dünkü elim çığ faciasının yaşandığı yolun ahvali, bundan daha güzel betimlenemezdi. Yukarıdaki dörtlüğün yazarı, Bahçesaray'ın eski Belediye Başkanı Naci Orhan'dır. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yazdığı, ilçenin durumunu özetleyen şiirinin ilk kıtasıdır.

Bir cennettir Bahçesaray,

Yolu sırattan geçiyor.

Köprüsünün dehşetinden,

Halk cennetten vazgeçiyor…

 

Sanırım dünkü elim çığ faciasının yaşandığı yolun ahvali, bundan daha güzel betimlenemezdi. Yukarıdaki dörtlüğün yazarı, Bahçesaray'ın eski Belediye Başkanı Naci Orhan'dır. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yazdığı, ilçenin durumunu özetleyen şiirinin ilk kıtasıdır. Orhan, siyasilere veya ilçeye ilgisiz kalan kurum amirlerine de çoğu zaman buna benzer şiirler ve esprili göndermelerle cevap verirdi. Kaderin cilvesine bakın ki, Naci Beyin biricik kızı, eski Van Milletvekili ve halen Cumhurbaşkanı Baş Danışmanlarından Gülşen Orhan, bu yolda düşen çığdan yaralı olarak kurtulduğu haberlere yansımış durumda. Gülşen Orhan, o yolda can veren nice vatandaşların acısını dert edinerek, bu yolun en önemli geçidi olan Karabet'e, kar tünellerinin yapılmasına öncü olan kişiydi. Yazıyı hazırladığım esnada ikinci bir çığ meydana geldiği ve ölü sayısının da gittikçe arttığını öğrenmiş bulunmaktayım. Hepimizi yasa boğan bu faciada tüm ülkemize başsağlığı, yaralı kurtulanlara da acil şifalar dilerim...

 

 2003-2006 yılları arasında 3 yıla yakın görev yaptığım Bahçesaray'da bu yol, elbette bende de çok izler bıraktı. Halen Bahçesaray adı geçince biraz hüzün, biraz heyecan ve birazda minnet hissederim. Türkiye'nin üç bin metreye yakın rakımıyla en yüksek karayolu geçidi olan eski adıyla Vari Kirapet'te (Karabet geçidi),bitmek bilmeyen dar, keskin virajlı, uçurumlu bu şose yolda nice canlar yitirildi. Hayatları başka bir dram, sonları başka bir hüzünle biten yüzlerce insanımız aynı kaderi paylaştı. Eskiden yol öylesine kötü ve bozuktu ki hoplaya zıplaya ilerleyen araçlarda, doğum sancıları tutan birçok kadın Van'a ulaşamadan yolda doğururken, bazıları da yavrusuyla birlikte bu yolda can verirdi…

 

Karabet geçidiyle ilk tanışmamda çok büyük bir şok yaşamıştım. Kabak lastikle onlarca kişiyi taşıyan minibüs, o zaman sivri taşlar ve çukurlarla dolu olan bu yolda lastiğini patlatınca, uçurumun kenarında kalmıştık. İşin garip yanı, onca kişi içerisinde tek dehşete kapılan bendim. Şoför hepimizden daha rahat, aheste aheste lastik değiştirirken, bir gölgelik bulan diğer yolcular çoktan çimlerde uzanmış gamsız, kedersiz keyif çatıyordu. Şoföre yaklaşıp ''kardeşim bunca kişinin sorumluluğunu bu tehlikeli yolda üzerine alıyorsun da neden yeni bir lastik yerine, bu kabak lastikle yola çıkıyorsun'' demiştim. Şoför ise hiç yüzüme bile bakmadan ''kardeşim bu yol otobandır otoban…'' demişti. Şoförün bu cevabına, İlk başta anlam veremesem de kardan kapanan o yolun kıymetini, kışın Hizan üzerinden 10 saatte ilçeye pert olmuş bir halde varınca, anlamıştım ne demek istediğini…

 

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...

Bakmadan Geçme