Bir ölümün ardında kalanlar
Eşitsizliğin diz boyu olduğu, değerlerin insafsızca sömürüldüğü, insan değerinin hiçe sayıldığı düzenlerde varsıllar pek sevilmez. Mal ve mülklerinin altında mutlaka haram olduğunun ön yargısı yattığı düşünülür.
Sosyal içerikli filmlerde hep bize varsılın acımasızlığı, sömürüsü, haramzadeliği pompalanıp durdu. Sınıfsal ayrıcalık ön plana çıkarılarak toplumsal uçurumlar yaratıldı. Ve ezilen sınıfların tek hasmı olarak da zenginlik gösterildi.
Oysa asıl hasımlar sömürülen değerler, inancın pazarlanması, kulluk düzenini ayakta tutan tabular olmalıydı. Bu nedenle ırkçılık, din ayrıştırmacılığı, mezhepler arasında düşmanlıklar yaratmak göz ardı edildi.
İş adamı Mustafa Koç'un ölümünden sonra yukarıda yazdıklarımı gözden geçirdim. Bunu yaparken de yanlı, yansız tüm basın organlarında çıkan haberleri, köşe yazılarını inceledim. Anladım ki geçmişteki yanılgılardan arınmış, sağduyunun egemen olduğu yepyeni bir düşünce ortaya çıkmış. Doğruyla, eğriyi ayrıştıran bu düşünce yüreğimi rahatlattı.
İş adamları vardır ki gerçek anlamda ülkesini seven, devletine vergisini ödeyen, kazandığını ülke ekonomisine artı değer olarak katan, çalıştırdığı insanları kölelikten çıkarıp alın terini ve emeğinin karşılığını alabilecek düzeye getiren, ürettiklerini üreticiye standardını düşürmeden sunan.
Ve üretici vardır ki tüm bunların tersi çalışan, devlete olan vergisini üçkâğıtçılıkla cepellezi eden, çalışanını namerde muhtaç eden.
Koç Grubu bunu yapmadı.
Kurduğu eğitim vakıflarıyla yurt dışına beyin göçünü önledi. Kazancının vergi dilimini devletten kaçırmadı. Yurt dışına para kaçırmadı tam aksine kazancını yeni iş alanlarına yatırarak ülke ekonomisinin büyümesine olanak sağlayıp, halkının işsizlik sorununa kendi çapında çözüm oldu. Yüz bine yaklaşan çalışanı Koç Grubunun ülke sosyal yaşamına kattığı en büyük armağandır.
Sözü Mustafa Koç'a getirmek istiyorum.
Sporu seven, yardım kuruluşlarıyla el ele veren, geçtiğimiz yıl Nobel ödülüne layık görülen bilim insanı Aziz Sancar'a yıllar önce azmini güçlendirmek için ödül vererek onura etmişti. Çevre değerlerine dikkat çekmek ve kendi iş alanında mükemmel bir denetim organı ağı kurarak ürettiği ve halkına sunduğu ürünleri hatasız gereksinim malına dönüştüren sistemi çağdaş bir düzeye yükseltmiş, çalışanlarını mutlu etmeyi başarmıştı.
Tüm bunlar şüphesiz ki Merhum İşadamı Mustafa Koç'un çalışma ve sosyal hayattaki artılarıydı. Özellikle Taksim Gezi Olayları sırasında güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığı, biber gazıyla, tazyikli suyla ölümle burun buruna getirdiği gençlerin son nefeslerinde sığınmaya çalıştıkları otele alınmaları için verdiği telefon talimatıyla otel yöneticilerine kapılarını ardına kadar açtırması; hem bir insanlık görevi, hem de sol memesinin altındaki yüreğinin erdemliliğiydi.
İşte o değerli insanı yitirdi ülkemiz.
Ardında tüm bu anlattığım güzellikleri bırakan, Türkiye'deki basın organlarının yazarlarınca saygıyla anılan, Mustafa Koç denildiği zaman akla düzgün, doğru bir insan hatırası gelen.
Yürekliliği, erdemliliği dilerim yeni yetişen genç iş adamlarına örnek olur.
Rahmet ve saygıyla anıyorum.