Bir Pazar Günü
Hepimizin geçmişte unutamadığımız güzel ve tadına doyamadığımız gün veya günler vardır mutlaka. Fakat çocukluk ve gençlik yıllarımızda pazar günleri hepimiz için daha da önemliydi.
Hepimizin geçmişte unutamadığımız güzel ve tadına doyamadığımız gün veya günler vardır mutlaka. Fakat çocukluk ve gençlik yıllarımızda pazar günleri hepimiz için daha da önemliydi. Günlerden pazar ve mevsim kış ise kızak kayacağımız, kardan adam yapacağımız, kartopu oynayacağımız veya gürül gürül yanan sobanın sıcağında pencere önünde oturup hem derslerimizi yapıp hem de dışarıyı izlemek, hele birde lapa lap kar yağıyorsa tadına doyum olmazdı. Mevsim yaz ise futbol oynayacağımız, seyredeceğimiz veya Ganispi'ye Edremit, İskele veya Van Kalesi'ne gideceğimiz için güzeldi. Yine 70'li yıllardayız, yine Mercimek Mahallesindeyiz. Bugün nasip olursa, çocukluk günlerimde yaşadığım güzel bir pazar gününü sizlerle paylaşmak istiyorum. Asıl anlatmak istediğim Pazar günleri izlemeye alıştığımız Süleyman ağabey (Özeler)'in takımı yani Yıldız Spor'un maçlarıdır. İlk önce pazar sabahı uyandıktan maç saatine kadar olan zamanı anlatmaya çalışacağım, sonrada hep beraber maçı izlemeye gideriz İnşallah.
Van, her mevsim güzeldir ama benim favori aylarım mayıs ve hazirandır. Annem sabah namazına kalkar, namazın akabinde bahçede semaveri yakar, sacın üzerinde lavaş ekmeği yapardı. Bazende semaveri yakar ama sacın altını yakmazdı. Ben, ekmek almak için köprübaşındaki tırnak ekmeği yapan fırına gider sıcak ekmek alır gelirdim. Kanal suları genellikle ikindiden sonra gelirdi. Bahçeler sabaha kadar sulanır, sabah saat sekiz veya dokuz gibi kesilirdi. Şanslıydık evimizin önünden kanal suyu geçerdi, hemen yanı başımızda da çırçır vardı. Sabaha kadar akan suyun şırıltısıyla uyur, sabah yine suyun şırıltısıyla uyanırdık. Elimde file, ekmek almaya gidiyorum. Çalık Sokağının köşesine kadar suyu izleyerek gider, tekrar suyu izleyerek dönerdim.
Rahmetli anam, akasyaların altına çulları sermiş, lopları atmış, semaver tütüyor, ekmek kokusu ortalığı tutmuş, murtuğa çalınmış, Görentaş'ın otlu peyniri, Şemdinli balı, bazen kavut, vişne reçeli, cacık, gül reçeli, Edremit'in mor dutundan yapılmış reçel, murtuğa olmadığı zaman haşlanmış yumurta olurdu ve taze günlük süt… En önemlisi annelerimizin bu kahvaltılara kattığı sevgi!