Geçen hafta, Hürriyet gazetesinde '' Geçmişini mumla arayan takımlar'' başlıklı bir haber yayınlandı. Yazıda, 54 yıllık lig tarihinde mücadele etmiş toplam 67 takımın, şimdiki durumlarına dikkat çekilmişti. İçlerinde, Altınordu, Vefa, Zeytinburnu, Malatyaspor, Erzurumspor ve Vanspor gibi takımların bulunduğu, birde puan tablosu yayınlanmıştı. Bu tabloya göre Vanspor, şu anda yok olmuş 16 takımın içinde, 1. Ligde (Süper Lig) oynadığı 5 sezonda topladığı 153 puanla 7. sırada yer almıştı.
Aslında bu haberle bence, Türk futbolu adına bir ibret tablosu yayınlanmıştır. Çünkü futbolumuzun illet hastalığı olan istikrar denen olgunun, neden bir türlü tesis edilemediğini ve ne yıkılmaz takımların yok olmasına sebep olduğunun açıkça tesciliydi bu tablo.
Gerek maddi gerekse idari sebeplerden tarih olan bu takımlar, Türk futbolunda bir türlü yerleşemeyen profesyonelliğin, nelere mal olduğunun ve uçup giden trilyonlarca para, zaman, emek ve en önemlisi de seyircide kaybolan heyecanın acı bir göstergesi olması açısından incelenmeye değer birer vakadır.
Vanspor'un, henüz şike davalarıyla kirlenmemiş, o zamanki adı 1. Lig olan Süper Ligde, mücadele ettiği güzel yıllar, içimizde kabuk bağlamış bir yaradır. Vanspor'a gönül verenler için inanılmaz bir rüya gibi gelip geçen o dönemde, ilkokul çağında olan çocuklar, şimdilerde birer delikanlı oldular. Biz orta yaşlılar gibi çok hatırlamayabilirler ama efsane Vanspor, bir dönem bu ülkenin futboluna damgasını vurmuştu.
Bu yazı dizisiyle, hiç unutamadığımız Van'ın o altın yıllarına, nostaljik bir tur atalım. Böylece yeni nesile, eskinin efsane takımını biraz anlatmış olalım, hem de yeni nesilin eskilerden öğreneceği, örnek alacağı ve bu kentin futbol adına ne kadar güzel meziyetlerinin, ne köklü bir kültürünün var olduğunu anımsatalım istedim.
Vanspor, ilklerin takımıydı. Doğunun en talihsiz yıllarında ortaya çıkan ve bir güneş gibi parlayan, mütevazı kadrosuyla mucizeler yaratmış bir takımdı. İlk başlarda kimsenin şans tanımadığı ve herkesin kuşkuyla baktığı gerek uzak bir deplasman ve gerekse sorunlu bir coğrafyada bulunuyor olması, futbol baronlarını pek rahatsız ediyordu. Fakat maçlar başlayıp, Vanspor'un taş gibi bir takım olduğu ortaya çıkınca ve gelen takımların hiçte beklemedikleri ölçüde şahane bir konukseverlikle karşılandığı görülünce, bu önyargı yavaş yavaş kırılmıştı. Puansız dönülen zor bir deplasman, ve de doğunun misafirperverliğinin, futbolun birleştiriciliğinin ne demek olduğunun anlaşıldığı bir yer olarak hafızalara kazınıyordu Van deplasmanı. Gelen takımlar öyle bir konukseverlikle karşılanıyordu ki, ilk kez Van'a gelecek olan takımların yöneticileri, bu ününden dolayı artık eşlerini ve çocuklarını da Van'a getirmeye başladılar. Bu Türk futbol tarihinde bir ilkti.
Özellikle, unutulmayan maçlardan biri olan Vanspor- Bursaspor maçında, bu tablo şahane bir biçimde ortaya çıkmıştı. Şeref tribününün yarısı Bursaspor'lu yöneticilerin eş ve çocuklarıyla dolmuş, son derece nezih bir ortamda, tek bir küfürün dahi duyulmadığı bir müsabaka ortaya konmuştu. Vanspor, rakibi Bursaspor'u Hüseyin'in attığı gollerle 2-0 yenerek alkışlarla uğurlamıştı. Bu maç sonrası Bursaspor'lu yöneticiler, gördükleri konukseverlikleri TV'ler de anlatmış ve Vanspor kulübüne teşekkür mektupları yollamışlardı. Sadece Bursaspor değil tüm takımlar aynı muameleyi görüp aynı şekilde Van'ı tebrik ediyorlardı. Hatta dönemin Denizlispor teknik direktörü Ömer Kaner, tv de; ''Van'a gelen takımlar turistik gezi için gelip bu güzelliği, dostluğu, misafirperverliği görsünler ve puan almayı da unutsunlar. Hem zor hem de çok otantik bir deplasman'' diyerek işi özetlemiş Vanspor'un evindeki maçlardaki üstünlüğüne ve Van'ın turistik güzelliğine dikkatleri çekmişti.
Tüm bunlar aslında sadece bir başlangıçtı. Esas bombayı Fenerbahçe galibiyetiyle patlatıyordu Vanspor. Bu galibiyet ligi derinden sarsmış, Anadolu takımları arasında büyük bir tabuyu yıkmıştır. Ligin yeni takımının dev Fenerbahçe'yi yerle bir etmesi, Anadolu takımlarına müthiş bir özgüven sağlamıştır.
O inanılmaz galibiyetin en çarpıcı manşetini Türkiye Gazetesi atmıştı; '' Önce Kan, Sonra Van. Dakika Doksan Gol Kurthan, Fenerbahçe Kanrevan…'' diye başlayan unutulmaz manşetle. O maçla beraber 1994 yılında tüm Türkiye, Vanspor'u ve Van'ı yeniden keşfediyordu. Bu büyük maçta, Fenerbahçe'yi yakından görmeye gelen bölge halkının sevinci, görülmeye değerdi. Hürriyet gazetesi, maçtan sonraki sayısında, Vanspor'a özel zafer ilavesi veriyor, televizyonlar Van'dan bahsediyordu. Avrupa'da Cannes (Kan) maçından hezimetle dönen Fenerbahçe, fark için çıktığı Van maçında ummadığı bir yenilgi almıştı. Fenerbahçe'nin emektar spor yazarı İslam Çupi, ekranda ağlayarak, artık Fenerbahçe'yi yazmayacağından bahsediyor, Beşiktaş'tan, Galatasaray'dan Van'a tebrik mesajları ulaşıyordu. O hafta çıkan mizah dergileri bile Vanspor' un Feneri yenmesini alaya alıyor, milyarlık futbolcuların mütevazı bütçeli doğu takımı karşısında, nasıl dize geldiğini karikatürize ediyordu.
İşte böyle bir fırtına ile başlamıştı Vanspor'un inişli çıkışlı 5 sezon süren Süper Lig macerası. Bu henüz başlangıçtı. Daha ne takımları dize getirecekti Vanspor. Hele bir sonraki sezon Trabzonspor'u Avni Aker'de yenip şampiyonu değiştirmesi, Avrupa'da yılın futbol olayı olacaktı. Ve daha neler neler... Vanspor'la birlikte, küçük Anadolu takımlarının 4 büyükleri yenebilme hevesi başlamıştı artık. Diğer doğu takımlarının da önü açılmıştı. Bir Vanspor çıkabiliyorsa; Erzurum, Elazığ, Diyarbakır da çıkabilirdi Süper Lige. Evet! Vanspor, olmazları başarıp ligin tozunu atıyorsa Avni Aker'de, diğer takımlar neden başarmasın… diye, bir milat başlatmıştı Vanspor. Ligin gelmiş geçmiş en renkli takımıydı. Doğunun gülen yüzüydü Vanspor. Yoksulluğun, unutulmuşluğun, kenara itilmişliğin haykırışıydı Vanspor. Doğu ve Batı arasında bir köprüydü Vanspor.
(sürecek…)