Bir Vanspor vardı (3)

1996-1997 sezonlarında, üst üste küme düşme korkusunu derinden yaşayan Vanspor'da yöneticiler, ertesi sezon radikal değişiklikler yapmak üzere kolları sıvıyordu. Bu amaçla yönetim, dönemin Van Valisi Abdulkadir Sarı'nın önderliğinde ve desteğinde, birbirinden yıldız oyuncuları transfer ederken, takımın forma renginden, stadına kadar her şeyi sil baştan ele alıyordu.
Forma rengi, kırmızı-siyah renkler yerine Van Kedisi'nin beyazını, Van Gölü'nün mavisini temsil eden mavi beyazlı renklere dönüştürülmüştü. Bu durum, siyah kırmızıya gönül vermiş taraftarın yadırgadığı bir olgu yaratmış, hatta bazı taraftarlar, Cumhuriyet Caddesinin bazı yerlerine ''rengimiz akan kanımız'' yazılı siyah kırmızı pankartlar asarak durumu protesto etmişti. Bendenizde o dönemde, Van'ın en popüler yerel gazetesi olan Van Haber gazetesine, bu renk değişikliğinden vazgeçilmesi gerektiğini aksi takdirde seyirci tarafından benimsenmeyeceğini gerekçeleriyle anlatan ''Vanspor Namusumuzdur'' başlıklı bir mektup göndererek, taraftar olarak tereddütlerimizin yayınlanmasını sağlamıştım.
Renk değişikliği seyirciye takımı yabancılaştırmıştı. Takımın başına ise büyük umutlarla Trabzonspor ekolünden Ahmet Suat Özyazıcı ve Giray Bulak ikilisi getiriliyordu. Türkiye Liglerinde top koşturan birbirinden kaliteli, birçok yerli ve yabancı oyuncuları bünyesine katan Vanspor, hedefini Avrupa kupaları olarak belirliyordu. Sezon başında tüm futbol otoriteleri, İntertoto Kupasını hedefleyen Vanspor'un, yapılan flaş transferlerden dolayı ligi en az ilk 5'te bitireceğini iddia ediyordu.
Ne var ki işler umulduğu gibi gitmiyordu. Sahasının onarımı yüzünden takımın ilk 7 maçını dışarıda oynamak zorunda kalması, teknik heyet ve yıldız futbolcuların uyumsuzluğu, Vanspor'u inanılmaz bir sona doğru taşıyordu. O sezon evinde oynadığı ilk maç olan ve dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ında izlediği talihsiz Antalya maçı, kötü sonun başlangıcı oluyordu. Vanspor o yıl iki trilyon nakit parası, trilyonluk yıldız futbolcularıyla, Fenerbahçe ile birlikte ligin borçsuz iki takımından biri olduğu halde 2. lige düşüyordu.
Parasal sorunu bulunmayan Vanspor,1998-99 sezonunda, Vali Abdulkadir Sarı'nın umut veren vaatleriyle, Feridun Irak Başkanlığında ve Teknik Direktör Rıdvan Dilmen'le rekorları alt üst ederek Van'lı spor severleri adeta gole ve güzel futbola doyurarak, 50 takımı geride bırakıp tekrar şampiyonluğa ulaşıyordu. Böylece lig tarihinde Kayserispordan sonra ilk kez Vanspor, düştükten hemen sonraki yıl tekrar birinci lige çıkabilen ikinci takım olmuştu. 
Sezon başında şirketleşen Vanspor'u, daha sonra 50 milyar gibi komik bir rakama Ömer Gülüştür satın alıyordu. Önceleri tüm Van halkına satılacağı söylenen Vanspor'un hisseleri, maalesef benim gibi Şekerbank'a koşarak Vanspor hissesi almak isteyen tüm Vanspor sevdalılarına aynı şok cevap veriliyordu. ''Takım 1 kişiye satıldı size hisse kalmadı'' denerek eli boş boynu bükük yollanmıştık bankadan. 
1999-2000 Sezonuna teknik direktör Samet Aybaba ile başlayan Vanspor, eski hocasının tam yetkiyle başına getirildiği Fenerbahçe ile İstanbul'da ilk maçına çıkıyordu. Bu maç, Vanspor'u o sezon nasıl bir sonun beklediğini gösteren bir işaretle bitiyordu. Maçı kale arkasından izleyenlerden biri de bendim. Statta iki bin kişiye yakın Vanspor'lu olarak coşkuyla eğleniyorduk. Maça fırtına gibi başlayan Vanspor, eski hocası Rıdvan Dilmen'in öğrettiği korner taktiğiyle bulduğu 2 golle ve Ercüment'in müthiş oyunuyla ilk yarıyı Fenerbahçe deplasmanında 2-0 önde bitiriyordu. Fakat bu maçı 2. yarı seyircisiyle birlikte Fenerbahçe 3-2 kazanmasını biliyordu. Ancak maç sonrası Vanspor 3-0 hükmen mağlup ilan ediliyordu. Gerekçe olarak ta 18 kişilik kadroda 16 yaşında alt yapıdan futbolcu bulundurulmaması olarak açıklanıyordu. İşte bu ihmal, Vanspor'un işinin ehli olmayan, futboldan anlamayan, misyonunu kavrayamamış olan yöneticilerin elinde olduğunu belgeleyen ve hazin sonun kaçınılmaz olduğunu gösteren bir işaretti.
Nitekim Vanspor o sezon aldığı kötü sonuçlarla ve cefakar seyircisine küstürülmüş olarak, ''Takım benim, gerekirse seyircisiz oynatırım'' diyen zat tarafından, adeta yağmalanan bir gemi misali yıldız futbolcuları bir bir satılarak talan ediliyordu.
Sonunda Vanspor efsanesi bitiyordu. Tüm Türkiye ve Federasyon olanı biteni elini kolunu bağlayarak izliyordu. Cefakâr seyircisi ise acıların en büyüğü olan evlat acısını yaşıyordu adeta. Son hızla amatöre kadar düşen Vanspor, maçlara çıkacak gücü bulamıyordu ve en sonunda yüz milyarlarca borcu ile tasfiye ediliyordu. Kırmızı siyah renklerin kara yazısı, doğunun makus talihi, Vanspor'u da bitiriyordu işte. Böylece Süper Lig tarihinde boy gösteren, fırtına gibi esen, 4 büyüklere kök söktüren sonrada yok olan kulüpler gibi tarihteki yerini alıyordu Vanspor.
Eski adıyla 1. Lig'den, şimdiki adıyla Süper Lig'den onlarca takımın gelip geçtiğini görüyoruz. Süper lig'de 1959'dan bugüne kadar tam 67 kulüp mücadele etmiş. Bu kulüplerden bugün sadece 18'i Süper Lig'de; 42'si ise 1.2. ve 3.Lig'de mücadele ederken, 7'si ise ya kapılarına kilit vurmuş ya da amatör kümede ölüm kalım savaşı veriyor.
Bir futbolsever olarak bu gazete manşetlerini çoğunuz hatırlayacaksınızdır:  ''Boluspor deplasmanı kabus gibi, Göztepe'den Atletico Madrit'e 3 gol, Zonguldakspor aldığı galibiyetle 24. haftada da liderliğini perçinledi, Orduspor UEFA'ya yelken açtı, Van Canavarı hamsiden sonra kartalı da yuttu…''diye başlayan manşetlerle bu takımlar bir dönem Türk futboluna damgasını vurdular, müthiş performanslarıyla lig'in tozunu attırdılar.
Bu kulüplerin çoğu ya parasızlıktan ya da kötü yönetimden dolayı Süper Ligden düşmüş, bazıları da yok olmuş durumdalar. Süper Lig'e bugüne kadar Marmara Bölgesi 21 takım, İç Anadolu; 16, Karadeniz; 8, Ege; 8 takım Akdeniz; 5, Doğu Anadolu Bölgesi 4 ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 3 takım göndermiştir.
Doğu Anadolu takımlarının Süper Ligde mücadele ettikleri sezon sayısına bakıldığında; iki kez süper Lige çıkma başarısı gösteren iki takımdan Malatyaspor'un 10 sezon, Vanspor'un ise 5 sezon mücadele ettiklerini görüyoruz. Diğer iki takım; Erzurumspor 3, Elazığspor ise 2 sezon mücadele etmiş durumda. Görüldüğü gibi Süper Lig'de tutunmak, çıkmaktan daha zor.
Parasızlık ya da kötü yöneticilerin kurbanı olan takımların sonu amatör küme, daha da kötüsü astronomik borçlar nedeniyle tasfiye ile sonuçlanıyor. Süper Lig tarihinde İstanbulspor, Adanaspor, Vanspor, Malatyaspor, Dardanelspor, Siirt Jetpaspor gibi kulüplerin şirketleşmelerine karşın, mali ve sportif başarısızlık nedeniyle küme düştüklerini; yine bu kulüplerimizden Vanspor ve Adanaspor'un mali olanaksızlıklar nedeniyle maçlarına çıkamadığı için 2. Lig'den üçüncü lige düşürüldüğünü ve daha sonra da icrai takipler sonucunda tasfiye olunduğunu görüyoruz.    
Diğer kulüpler; İstanbulspor, Adanaspor, Siirt Jetpa spor ve Çanakkale Dardanelspor'un yöneticilerinin iş yaşamlarındaki politik ve parasal sorunları nedeniyle mali darboğaza girerek Süper Lig'e veda etmişlerdir. Bu takımlardan Dardanelspor elindeki yetenekli oyuncuları satarak sıkıntılarından kurtulmaya çalışırken; Istanbulspor da Saffet Sancaklı tarafından satın alınarak, bu acıklı sondan kendini kurtarmıştı. Adanaspor ise Adanaspor AŞ. olarak kurtuluşu şirketleşmede bulmuş, halen 1. Ligde mücadelesini sürdürmektedir.
Şimdilerde, Belediye Vanspor'la teselli buluyoruz. Vanspor tutkunları, sırf o eski güzel günlerin özlemiyle, bu takımı da kısa sürede sevip bağrına basmasını bilmişse de, her sezon hayal kırıklığı yaşamaktadır. Dileriz bu umutsuzluk, sonunda büyük bir mutluluğa dönüşerek, Medar-ı İftiharımız olan efsane Vanspor'u, tekrar bizlere hatırlatır.  (son)

Bakmadan Geçme