Bir zamanlar Atatürk Lisesi

Ümit Kayaçelebi yazdı...

Çocukluk yılları, gençlik yılları güzeldi. Ama okul yılları daha bir güzeldi. Düşünün ilkokul ve derken ortaokul ve ardı sıra lise ve bu arada 11 yıllık bir okul serüveni.

Rahmetli dedem eski İkinci Mektebin başmuallimiydi. Aynı zamanda rahmetli Babamda 10 yıla yakın vekil öğretmen olarak Gürpınar ve Gevaş havalisinde öğretmenlik yapmıştı. Ben böyle bir öğretmen ailenin çocuğu idim.

Babam aynı zamanda şehirde ‘Kanaat Kitabevi’ adlı bir kitap evi açmıştı daha sonraları. Bu nedenle bizim evden hiçbir zaman gazete, dergi ve kitap eksik olmazdı. Ben okuma alışkanlığını dedem ve özellikle babamdan aldım.

İşte bir gün dedem tuttu elimden beni Atatürk İlkokuluna götürerek arkadaşı Kerim Tuncer’e emanet etti ve ben ilkokulu 5 yıl hiç kalmadan 1961 yılında Atatürk ilkokulundan mezun oldum.

Orada Kerim Tuncer, Vasfi Aydoğan, Ali Laleci, Mesut Uzun, Mahmure Uzel, Dursun Uzel ve daha hatırlayamadığım bazı öğretmeni tanıdım. Ve bu gün burada onları rahmetle yad ediyorum. Yaşayanlara da Sağlıklı bir ömür diliyorum.

Derken ilkokulu bitirdik ama ortaokul derseniz ya Erkek Sanat Enstitüsüne veyahut Atatürk Lisesine gitme şansınız var çünkü Van’da açılmış yeni Lise yok Ve ortaokul ile liseyi aynı okulda okuyup bitirmek zorundasınız.Babam beni Atatürk Lisesine kaydetti ve Atatürk Liseli olduk.

Ceket, pantolonumuzu giydik kravatımızı boynumuza taktık ve başımızda sarı kokartlı şapkamız ile Atatürk liseli olduk. O yıllarda bunlar zaruri kıyafetler idi. Okulumuzda kalorifer yoktu ve tüm sınıflarda taş kömürü yakan sobalar vardı kış boyu sobayı yak, külünü çek zahmetli bir işti. Düşünün okulu idare eden sadece iki müstahdem vardı ve en çok yorulanda Mehmet Dayıydı O gariban müstahdeme biz çocuklar (Gemşo Dayı) diyorduk her nedense.

Okula başladığımızda ilk müdür olarak Ali Hikmet Fırat’ı gördüm. Çok mütevazi sessiz ve kendi halinde bir müdürümüzdü. Onun kitabında döğme incitme yazmazdı.

Lakin Bahattin Özel Müdür yardımcısı olmasına rağmen biz müdürden çok ondan çekinirdik. Rahmetlinin eli ağırdı. İdareye yolu düşenin vay haline. Aynı zamanda kardeşi Burhan Özel ve Babası Mehmet Özel de okulda idare işlerini yaparlardı.

Okulumuzun öğretmenlerinden bazı hatırladıklarımı burada bir sıralamak isterim;

 

Rıfkı Özgür, Coğrafya öğretmeni

Turgut Altaylı, Matematik ve Geometri

Zekai Dağteki. Ticaret Dersi

Süleyman… Beden eğitimi

Zeynel Deligöz, Fizik dersi

Nazif Bayramoğlu, Tabiat Dersi

Cahit Oto, Yurttaşlık bilgisi dersi

Gönül….Müzik

Doğan….Din dersi

Tuncay…..Almanca dersi

Kurban Aktimur, İngilizce dersi

Sabahattin Akdemir, Fransızca dersi

Ragıp Memişoğlu, Tarih

Geçmiş zamanla çok hocalarımız oldu ve arkadaşlarımız da ama hepsinin imini hatırlamak kolay değil ancak aklımda kalan bunlar.

Bizim Dilimiz Almanca idi ve tüm almanca okuyanlar C’li sınıflardı. Biz c de başladık ve c de bitirdik.

Herkes İngilizce okumak isterdi o olmazsa almanca. Ancak Fransızcayı kimse okumak istemezdi ama kura olduğu için şansına ne çıkarsa o.

Her çocuk ve genç gibi bizde bazen aşırılık yapardık. Burada Geometri dersinde yaşadığımız bir olayı hiç unutmadım ve her zaman hatırlarım.

2-C de idik. Yani Ortaokul ikinci sınıf. Hocamız Turgut Altay’lı kadrolu okul öğretmeni değil di dışarıdan gelip derslere girerdi.  O ve onun gibi çok hoca vardı böyle dışarıdan gelip derse giren.

Turgut Hoca Geometri dersinde; Çocuklar gelecek derse herkes pergel, gönye,iletki, cetvel, vs. ile gelsin getirmezseniz sıfır verip dersten atarım!

O öyle dedi ve derken geometri dersi geldi çattı. Yoklama yapıldı ve Turgut Hoca:

-Herkes pergel, cetvel, gönye, iletki vs.yi sırasının üzerine koysun.

Gel gör ben her nedense tam takım gelmemiştim ve benim sıraya gelince.

_niye eksik getirdin?

Ben de ses yok hoca hemen:

-Kalk tahtaya geç.

Derken sınıfı kolaçan etti ve geometri malzemelerin getirmeyenler hemen hemen bir futbol takımı kadar oldu. İp gibi tahtaya dizildik.

Turgut Hoca döndü rahmetli Ahmet Eriş’e:

-Horoz Ahmet sen niye getirmedin deyince Rahmetli Ahmet hık mık etti ama bir şey Diyemedi. (Ahmet Eriş’in lakabı Horoz Ahmet’ti) Bu gün aramızda değil rahmetle anıyorum.

Turgut Hoca Ahmet’e dönerek:

-Ahmet bir çöplükte iki horoz olmaz. Sen de arkadaşlarında dersten atıldınız haydi sınıfı terk edin hepinize de sıfır bastım.

Kaç kişi idiysek sıfırı yedik ve dersten atıldık. Geçtik okulun arkasındaki Necmettin Çaldağ hocanın bahçesinde otururken Yılmaz Efe arkadaşımız orada bahçede gezen bir horozu buldu ve yakaladı. Horozu koltuğuna aldı ve bizi de arkasına katarak  Ahmet Dedi senin intikamını alacağım bakalım o mu horoz biz mi?

Dersten atılanlardan bazılarının ismi aklımda, Ahmet Eriş, Yılmaz Efe, Sohbettin Türkmenoğlu, Şemsettin Düzova, Mehmet Cengiz.

Sessizce sınıfın kapısına gelince horozu kapıdan içeri attı ve kaçtık. Tabi hoca hepimizi gördü.

Ertesi gün okula gidince Nöbetçi Öğrenci isim saydı ve Bahattin Hocanın yanına çıktık.

Bahattin hoca bizi bir sıraya dizdi ondan sonra yermisiniz yemezmisiniz bizi güzelce haşladı ve döndük sınıfa.

Bir ertesi derste Turgut Hoca geldiğinde:

Nasılmış çocuklar bir daha böyle horozlanırsanız haliniz hep böyle olur dedi

Yanlış yapmıştık ve biz o sene o horoz taifesi hep ikmale kaldık. Herkes gezip eğlenirken biz yaz boyu ders çalıştık.Çocukluk işte bu gün aklıma gelende kendimden utanıyorum.

İşte zaman geçti aradan geçen yıllarda okuduk okulu bitirdik işe geçtik evlendik çocuklarımız oldu derken torun sahibi olduk.

Gün geldi talebe olduğumuz okula yıllar sonra bir yazar olarak dönmek beni haliyle çok gururlandırdı.

Atatürk Lisesinin bir mezunu olarak bu şair, yazar, gazeteci olarak sevgi ve saygı görmek ve bu sıfatla da bu yıl bir ilki gerçekleşen Eğitim Müzesin açma gibi bir şerefe de nail oldum.

Atatürk Lisesinde okuduğum için çok mutlu ve gururluyum.

Yazımı noktalarken  Atatürk Lisesinde birlikte olduğuz ve daha sonra gelen tüm öğretmen ve öğrencilerden hayatta olmayanları rahmetle ve hürmetle yad ediyorum. Yaşayanlara da sağlıklı ve mutlu ömürler diliyorum.

Ne mutlu Atatürk Liseli olana…

Bakmadan Geçme