BİR ZAMANLARIN HÜKÜMET BİNASI VE O NADİDE İNSANLARI
Ümit Kayaçelebi yazdı...
Van’ın kurtuluşunu müteakiben yani 1918 den sonra ilk hükümet binasının nerede ne zaman yapıldığını bilemediğimiz gibi yaş itibariyle görmedim de. Ancak elimizde birkaç resim var eski hükümet binasıyla alakalı olarak. Herkes yaşadığını anlatır ve gördüğünü ifade eder.
Bende duyduklarımla değil gördüklerimden yaşadıklarımdan yola çıkarak eski hükümet binasını tasvir etmeye ve orada vazife ifa eden o bir dönemim insanlarını size tanıtmaya gayret edeceğim inşallah.
1950 ve 1960 lı yıllar benim çocukluk ve gençlik yıllarıma rastlaması itibariyle haliyle çok gidiş ve gelişim olmadı. 1950 den önceki binayı görme şansım olmadı. Gözümü açtığım ve gördüğüm binaya birkaç sefer Nüfus dairesine gittim orada Mustafa Ebeperi ve iki maiyeti vardı. Babamın selamını iletirdim hemen raftan kalın defterler iner nüfus kayıt örneği vs. ne işimiz varsa rahmetli Mustafa amca halleder ve babana selam söyle der ve bende çıkar gelirdim.
Asıl anlatacaklarım 70 yıllara ait. Gelelim mevzumuza hükümet konağı kahverengi taşlardan inşa edilmiş bir binaydı. Bir kapısı ana girişi batıya bakardı diğer iki kapısı da biri kuzeyden açılırdı diğeri ise güneyden açılırdı.
Kuzeyden açılan kapı o zamanki adliyeye açılan kapıydı. İşte gelen tutuklular mahkumlar o kapıdan getirilirdi. Ağır ceza reisi, baş müddeiumumi, (Baş savcı) müddeiumumiler (savcılar) Hakimlere ait makamlar hükümetin 1.katında ve kuzeyde idi. Yine Mahkeme salonu da aynı yerde idi.
Bir zamanlar bizim hemşerimiz Rahmetli Şakir Çaldağ ağır ceza reisliği yapmıştı. Yine hemşerimiz Rahmetli Hayrettin Saraçoğlu da Van’da çok uzun yıllar hakimlik görevinde bulundu. Başka aklımda kalan Vanlı hemşerimiz olarak savcı ve hakim ismi yok maalesef hatırımda.
Asker dönüşü iş aradığımda rahmetli Kaya amcam beni Hayrettin Saraçoğlu’na gönderdi dedi yeğenime bir zabıt katipliği verebilir misin? O da dedi gelsin yanıma bakayım. İş bulmak o kadar zor değildi ilkokul şahadetnamesi bile işe girmeye yetiyordu. Lise diploman varsa havada kapıyorlardı. Vardım hakim beyin yanına mübaşire bir daktilo getirmesini söyledi. Kağıt taktım yaz dedi ve konuşmaya başladı ben onun hızına yetişmedim. Yazamayınca evladım dedi sen çok yavaş yazıyorsun böyle celsede yazarsan mahkeme bitmez. Kusura kalma çocuğum Kaya beyin hatırı başım üzerine ama olmadı. O anda Kaya amcama telefon açarak durumu anlattı ve bizim zabıt katipliği suya düştü. Zabıt katibi olamadık velhasıl kelam. Zaten kendim bile beğenmedim çünkü yeterli daktilo süratim yoktu.
Adliyede Başkâtibi Nedim Odabaşı savcılığın en önemli ismi idi en az savcı hakimler kadar itibarlı ve şık giyinen muhterem bir kalem bey efendisi idi ve çok uzun yıllar bu vazifede kaldı.
O zamanlar adliyede çok kalabalık olmazdı. Koridorlar her zaman boştu. Cinayet, gasp, Soygun, hırsızlık çok ender zuhura gelirdi. Yani seksenli yıllara kadar sözün kısası bir huzur şehriydi bir asude diyardı. Hal böyle olunca savcıya hakime ve mahkemeye ne iş düşecekti ki?
Neyse efendim konumuza dönersek. İşte kuzey kapısı Adliyeye çıkarken güney kapısından girdiğiniz zaman hemen karşınız da emniyet. İlk sol kapıda iki oda Nüfus dairesine ait ve orada bütün işleri yapan Mustafa Ebeperi. ondan sonrası Tapu sicil muhafızlığı ve orada da Baş Memur Beşir Demir rahmetli. O zaman tapu kadastro yoktu Tapu Kadastro 70 li yılların başında kuruldu. Tüm Tapu işlemleri Tapu Sicil Muhafızlığında olup bu işi de orada yıllarca Beşir Demir yaptı.
Emniyet Hükümet binasının içinde sadece normal polisler var. Daha ne toplum polisini biliyoruz ne çevik kuvveti ( 50 ve 60’lı yıllarda toplum olayları yoktu ki)
Emniyetin tenteli bir iki jipi kapıda bekler durur ama ne yazık ki olay yok ki nereye gideceksin.
Hükümetin asıl girişi batıya bakan cümle kapısı idi. Burada ne polis beklerdi ne de bekçi. Herkes elini kolunu sallaya sallaya girer ve çıkardı. İnanmakta zorlanacaksınız ama inanın böyleydi.Daha “Yaşasın kötülük” diyecekler aramızda yoktu
İşte yukarı çıktığınız zaman hemen merdivenin başında Vali beyin Makamı vardı. Vali beyin odasının girişinde Özel kalem şefi rahmetli Zeki Furan vardı. Biraz vazife şinas sinirli ama tiril tiril bir kalem efendisi. Vali beyin yanına gitmek ne randevuya ne arama taramaya hiç gerek yoktu kapıyı çalar girerdiniz maruzatınız arz edip çıkardınız. Vali beye ulaşmak çok zor değildi o yıllarda. Vali beye kötülük etmek saldırmak zarar vermek kimsenin aklından geçen bir şey değildi. O şehrin babası sayılırdı herkes de vali beyi baba sayardı. Vali beye karışmak saldırmak kimin haddine düşmüştü ki!
Valimiz Vali konağından eski model şevrole taksi ile hükümete gelirken Şoförüne bazen sen al arabayı git ben yürüyerek geleceğim derdi. Yayan yürüyerek halkla konuşarak halleşerek yürüye yürüye Vilayete makamına gelirdi. Önce makam arabası sonra vali bey gelirdi hükümet binasına! Yanında koruma mı! Ne koruması kardeşim şehrin babasına kim karışır ki! Onun koruması onun muhafızları Van halkı idi. İşte böyle bir hayat sürdük ve doyumsuz günlerimiz yıllarımız oldu.
Vilayet binasında Defterdarlık muhasebe ve gelir müdürlüğü hepsi hükümetin içindeydi. Şimdi bir hususa değinmek istiyorum. O zamanlar işini çok iyi bilen memurlar vardı ve amirleri onlara çok güvendikleri için onlara aşırı salahiyet verirlerdi ve onlar da işlerini çok iyi yaparlardı. Defterdarlığın gözü kulağı her şeyi şişko yaşardı,
Milli eğitimin her şeyi başkâtip Nurettin Beydi,
Özel sizci dediğiniz Enis Amiklioğlundan sorulurdu,
Adliye de en önemli isim Nedim Odabaşı
Tapu Sicil Muhafızlığında Beşir Bey her şeye vakıftı,
Nüfus Memurluğunda oranın Beyni Mustafa Ebeperi
Milli Emlak Müdürlüğünde Cevdet Gülle
Bunlar eski hükümet binasında çok uzun yıllar vazife yaptılar. İnanın bir müdür bir amirden çok değer gördüler.
Birçoğu gözlük takardı ve kollarında da kolçakları vardı.
Hele şişko yaşarın gözlük altından bir yandan evraka bir yandan işi olana bakmasını hiç unutmam. Şişko Yaşar demek Defterdar, muhasebe müdürü gibi saygı görürdü.
Velhasıl kelam Hükümet binasında çok nadide amir ve memurlar vardı hepsi de bu şehrin insanları oldukları için çok rahat vilayete gidip işlerimizi hallediyorduk.
Sevgi ve saygının tavan yaptığı insanlığın kanatlanıp uçtuğu o güzel yıllar şimdi bir anı olarak kaldı.
Bize de o günleri yazıp anlatıp sizlere sunmak kaldı. Biz de bu gün onu yaptık.
Hey gidi günler hey.
Allah sizin gibi Vanlı abilerimizi başımızdan eksik etmesin uzun ömür versin. Sizlerin anılarınızı okuyunca dinleyince keşke o yıllarda Van'ı görebilseydik diyorum. Şimdi bizler maalesef memleketimizde yabancı muamelesi görüyoruz. Üzgünüz ama gururumuz ve onurumuzdan asla taviz vermeyeceğiz Öz Vanlının kim olduğunu siz büyüklerimizden öğrenerek sonraki nesile aktaracağız İnşallah.