Biraz nostalji!

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak bir diyarda bir prenses yaşarmış” diye başlamayacak bu hikaye...

Sadece biraz nostalji yaşatmak amacım…

Platonik aşklar vardı bir zamanlar…

Sanki kavuşulması imkansız aşklar…

Ihlamurlar altında şarkısının sözlerinde geçen, ‘Aşk imkansız’

Şimdiler de bunun adı ‘Aşk anlamsız’

Platonik aşklar asla gerçekleşmez.

Çünkü gerçek olmayacak kadar güzeldir istenen.

Ulaşılmayacak kadar zor.

İtiraf edilemeyecek kadar çekingen.

Güzel olan da budur aslında, “Ulaşamadıkça değerlenir

Gelelim 70’li yılların beyaz perdelerinde heyecan ve merakla, bugünlerde ise nadiren denk geldiğimizde televizyonda keyifle izlediğimiz Türk Filmlerin de yaşanan aşklara.

Bizler o filmlerle büyüdük.

O yıllar da izlenen her film ve karakterleri hayatlarımızda muhakkak bir yer tutmuştur. Genellikle göç konulu, yani büyük şehir İstanbul’a yapılanlardan.

Bir nevi platonik aşlarımıza, isteklerimize ulaşmanın farklı bir yolu işte…

Para kazanmak, ünlü olmak, başlık parası biriktirmek vb. hayallere yönelik çıkılan yolculuklar, çoğu kahramanının umduğundan başka sonuçlanan kimi neşeli, kimiyse hüzünlü klasiklerimiz.

Her biri bir yaşam hikayesi

Kimi gerçeğin aynası…

Hala bıkmadan usanmadan tebessümle izlediğimiz siyah beyaz kareler.

Sanırım o zamanlar kıt kanaat, zor şartlarda çekilen filmlere olan ilgi karakterleri canlandıran sanatçıların halkın için olmasından da da geliyor.

Düşünsenize o zamanların Adile Naşit’i, Kemal Sunal’ı, İlyas Salman’ı şimdilerde başrol oynatılır mıydı. Şimdilerde dikkat edin hizmetçi rolünde bile mankenler var. Estetiksiz sanatçı, aktris yok gibi bir şey. Konuşmalar, hareketler, sevişmeler bile rol hiç doğallık yok. Bu yüzden hala nostalji seyrederken, bir zamanların Yeşilçam oyuncularını izlerken hala büyük keyif alıyoruz. Müzikte de aynı. Sanatçı sanatını icra ederdi. İçten, yürekten yazar, yürekten, hissederek okurlardı. 30 yıldır unutulmaz eserlerin taş plakların vazgeçilmeden dinlenmesinin tek nedeni bu. Doğallık, özveri, içtenlik, emek

Aşk bile şarkılarda yaşanırdı.

Şimdi ise günün gerçeğine uygun şarkılar yazılmaya, söylenmeye başladı.

Şarkılar, şiirler, romanlar bunlarla doludur. Hayal kırıklıkları, aldanmalar, aldatmalar.. Bir yaz yağmurunun büyüsüne aldanıp, hayatını zehir edenler o kadar çok ki...

'Eeeeeee ne yapalım o zaman ?..'

Yapacak hiç bir şey yok... Yani ne gerçek aşk, ne de gerçek dostluk aramakla bulunacak şeyler değil maalesef... 'Cicili bicili bir akşam yemeğine kanıp, koca bir ömrü perişan edenlerden olmayın..' diyor yazarın birisi...

'Büyük aşklar masallarda olur'... diye bir kavram yoktur... Gerçek olan aşklar, bir ömre sığmaz, nesillere, asırlara yayılabilir... Dostluk ve arkadaşlıklar da öyledir. Ancak, gerçek aşkı veya gerçek dostu bulmak çok zordur... Sahildeki kumların içinde bir pirinç tanesi aramaya benzer... Bir Alman atasözü bunu şöyle belirtmiştir, 'Eğer, hayatta çok büyük bir şansınız varsa, bir tane dostunuz olabilir.. 'Yani gerçek dost, aramakla bulunmaz... Tamamıyla tesadüf eseri karşınıza çıkabilir... İnsanlar, yalnız doğar, yalnız ölür... Ölenle ölünmez... Ancak çok nadir bir şans eseri böyle bir dost bulursanız, bilin ki benliğinizi dolduran ikinci bir can vardır artık hayatınızda...

Gerçek dostu ve aşkı bulmanız ve yalatmanız dileğiyle…

Sevgiyle ilerleyin…

vanhaber, van, haber, van haber

bedia barak, nostalji, dost, ölüm, duygu, hayat

Bakmadan Geçme