Bize neler oluyor!

Üzülüyorum. Düşünüyorum da biz hangi ara Türk-Kürt ayrımlarına girdik.

Yüz yıllardır bu topraklarda el ele omuz omuza yaşayan, birbirimizin siz-biz demeden haklarını, canını malını namusunu koruyan veya korumaya çalışan bizler değilmiydik?  Can diye haykıran yine can diye duyan , birlikte gülüp birlikte ağlayan birbirimizin kanayan yaralarını saran biz değilmiydik?

O  yanık duygulu türküleri söyleyen, bir karış toprağımız için birlikte Allahu ekber diye haykırarak yan yana can veren, bir tas aşımızı, bir lokma ekmeğimizi paylaşan biz değilmiydik? Biz hangi ara bu kadar ayrıştık, bu kadar ötekileştik.

Nasıl  oldu da izin verdik siz  biz demeye? Anadolu toprakları bu kadar feryat içindeyken, anneler acı acı çığlıklar atarken, ocaklar sönerken biz nasıl oldu da ruhsuzlaşarak sırtımızı yaşananlara dönebildik? İnsanlar doğup büyüdükleri topraklarını terk ederken, çocuklarımız hem canlarından hem eğitimlerinden olurken nasıl görmezden gelip , üç maymunu oynayabildik?  Hangi ara bu kadar vurdumduymaz olduk! Yoksa yüz yıllardır bir örümceğin itinası gibi ilmek ilmek ördüğümüz kardeşliğimiz yok mu  oluyor!? Oysa nasılda sahiplenmiştik kardeşlik duygularını.

Ne acıdır ki  doğuda Türküm demekten, batıda Kürdüm demekten çekinir olduk. Oysa hepimizin ortak felsefesi insanca yaşarken insanı  yaşatmak değil midir Maalesef duygularını kaybetmiş insan sürüsü haline geldik. Oysaki Türk, Kürt, Laz, Çerkez demeden Malazgirt'te , Kurtuluş  savaşında,Çanakkale'de, güzel  Van'ımızın kurtuluşunda  ve diğer cephelerde omuz omuza, tek yürek olarak savaşmamış mıydık? Yoksa biz millet olarak özümüzü benliğimizi yitirip adam sendeciliği, sorumsuzluğu mu  seçmiştik?

Bizler neyi sevmiştik? Biz duygularını kontrol edemeyen bencil ve bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın felsefesini mi kabul etmiştik?

İnsanın içi acıyor, ruhlarımız gizli gizli göz yaşı akıtıyor.

Halbuki bizler geçen yıllarda iç içe ve aynı dini yaşamaktan, aynı havayı solumaktan, sokaklarda birlikte halay çekmekten, coşkulu  türküler söyleyip kız alıp vererek akraba olmaktan, biraz Türkçe biraz Kürtçe konuşmaktan, etnik kökenimizi özgürce yaşamaktan, huzurun, birlikteliğin  her yerde güçlü olduğu zamanlarda çocuklarımızın sokaklarda seslerini duymaktan, dağlarımızda, yaylalarımızda, bahçelerimizde açan binbir renkli çiçekleri koklamaktan,  özgür kuşların cıvıltılarını ve ötüşlerini dinlemekten mutluyduk, hem de çok mutluyduk.

Yeniden doğuşu beklenen eski güzel günlerin hatırına, çok özlediğimiz kardeşlik ve bütünlüğümüz adına, yaşam sevinci kokan baharlı günler adına…

Sevgi ve huzurla kalın.

"Yaprağa soruyoruz kendi kendine tamammısın?

Yaprak cevap veriyor: hayır benim hayatım dallardır.

Dala soruyoruz ve dal diyorki benim hayatım köklerdir.

Köke soruyoruz, cevap veriyor, benim hayatımda gövdede, dallarda ve yapraklardadır.

Dallardaki yaprakları koparırsanız ben ölürüm" Edmund Burke

Bakmadan Geçme