Bizim mahallenin acıları
Valimithatbey, eski ismiyle Tepebaşı mahallemiz Van'ın sosyal yaşamı ile iç içe geçmiş, farklılıklarının zenginliklerinin yanı sıra birikimli üretken saygıdeğer gül yüzlü sakinleriyle yaşama değer katan bir özelliğe sahipti. Mahallemiz her yere, her yer bize yakındı. Yaşamın bütün renklerini görebilmenin, bütün lezzetini tadabilmenin avantajı içinde çocukluğumuzu gençliğimizi geçmişi bir asır öncesine uzanan mahallede geçirdik.
Kurban Bayramı'nın ilk günü kopmadığım mahallemize gittim. Önümdeki Toprakkaleyi ve solumda Erek dağını önce selamladım. Askeri kışladan gelecek bandonun mızıka sesine kulak kabartım nafile ses seda çıkmadı. Kehrizleri aradım bulamadım. Neyse. Doğduğum büyüdüğüm Çavuşbaşı'ndaki evimizin bahçesinde görevimizi yaptıktan sonra eski Devlet Hastanesi'nin önünden ikametgâhımıza yol aldım. Saat 10 civarıydı. Belediye itfaiye araçları hastane caddesini yıkıyordu. Eve daha yeni varmıştım. Yeğenim Mecit aradı. Telaşla, "Amca çok şiddetli bir patlama oldu. Öylesine bir sarsıntı ve gürültü oldu ki deprem oldu sandık. Batu (1,5 yaşındaki oğlu) korkudan bağırarak titredi. Patlama yerinden şimdi duman yükseliyor" dedi.
Patlama yerine koşan Mecit, çektiği fotoğrafları göndermeye başladı. Savaş alanını andıran ürperti veren fotoğraflar karşısında nutkum tutuldu, moralim bozuldu. Geçen Ramazan bayramı şeker toplayan bayram çocuklarının sevincini ve Edremit'in doğal güzelliklerini yansıtan fotoğrafları dostlarla soysal medyada güzellik olsun diye paylaşmıştım. Bu bayram da benzer düşüncelerim vardı. Saldırı ile hepsi yarım kaldı. İlerleyen dakikalarda patlamanın terör saldırısı olduğu edindiğim bilgilerle netleşti.
Eski Devlet Hastanesi kavşağında bomba yüklü minibüs infilak ettirilmişti. Patlama Lütfü Polat ağabeyimizin eczanesinin önünde gerçekleştirilmişti. Patlamanın şiddeti öylesine büyük olmuştu ki 1 km çapındaki alanda bütün binaların kapı pencereleri, camları parçalanmıştı. Patlama yerine yakın binalar uçaklarla bombalanmışçasına ağır hasar almış, çıkan gürültü kilometrelerce uzaktan duyulmuştu. Çok sayıdaki dostumuzun, ağabeyimizin iş yeri yerle bir olmuştu.
Bayram gibi kutsal bir günde hiçbir değer, insanlık ölçüsü tanımayan gözünü kan bürümüş düşünce çok sayıda insanın ölmesini, sakat kalmasını yakınlarının gözyaşı dökmesini hedeflemişti. İnsan ve araç yoğunluğunun olduğu bu bölgede bayram sakinliği nedeniyle sonuçta 53 kişi yaralanmıştı. Ölü yoktu lakin bayramlık elbiselere kan sıçramış, bayram sevincine terör saldırısı engel olmuştu. Bayram sabahı çocukların heyecanı kursaklarında kalmıştı. Huzurumuz yara almıştı.
Mahallemiz, Van'ımız patlayan bombayla bir kez daha sarsılmıştı.
Mahallemizde ilk patlama, ilk acı olay 1945'te yaşanmıştı. Hafızalara kazınan unutulmaz olayı önce rahmetli annemden sonra Mehmet ve Oktay Türkoğlu ağabeylerimizden daha sonrada söyleşi yaptığım komşumuz Hacı Şefik Kaptaner ağabeyimizden dinledim.
Patlamanın olduğu bölgenin yapısı geçmişte şöyleydi:
Bugün beton çirkinliğe yenilen kehrizlerin aktığı mahallemiz 1980'li yıllara kadar geleneksel yapısını koruyan, bir görünümdeydi. Eski Devlet Hastanesi'nin sağında (patlamanın olduğu yer) Polat Eczanesi'nin yerinde Camuşcu ailesinin iki katlı köşesi kesik cumbalı evi bulunmaktaydı. Yanında sıralı tek katlı yığma cumbalı Van evleri, Tanrıtanır Oteli, Deli Hanım'ın iki katlı evinin yanında yine iki katlı kerpiç otel vardı. Tek şerit olan yolun kenarında kavak ağaçları sıralıydı. Yolun karşısında Hükümet Konağı, arkasında (mitinglerin yapıldığı alan) görkemli iki katlı evin yanında Diş Doktoru Ahmet Erdinç'in iki katlı cumbalı muayenehanesi, biraz ilerisinde ise Kahveci Hasan, Gero, Aloş kardeşlerin evi bitişiğinde Hilmi Irak'ın iki katlı cumbasız evi, Yusuf amcanın caddeye bakan tek katlı evi, Avukat Burhan Koçak'ın tek katlı evi, Berber Remzi Diyatlı ve ağabeyinin evleri, sokağın karşı köşesinde (Urartu Oteli'nin yerinde) Türkoğlu ailesinin iki katlı evi ve bahçesi bulunuyordu.
Hastanenin solunda Kaptaner ailesinin iki katlı cumbalı evi, bitişiğinde pansumancı Mehmet Kıran'ın evinin karşısında Saydan Hamamı ve bitişiğinde pamuklu eski giysileri pamuğa dönüştüren çırçır işletmesi ve yanında iki katlı cumbalı ev bulunuyordu.
Bayramın ilk günü gerçekleştirilen patlama işte tam bu alanda oldu. Burada 1945 yılında meydana gelen patlamada 7 çocuk hayatını kaybetmişti. Hastanenin (tek katlı kerpiç ilk Devlet Hastanesi) çevresinde oturan mahalle komşulardan 14 çocuk Siirtli Mustafa Saydan'ın iki katlı evinin (Saydan hamamının yeri) kapısının önünde ata binmek için kullanılan binek taşının üzerine buldukları demirleri örs şeklinde vuruyorlar. Ses çıktıkça seviniyorlar, mutlu oluyorlar. Bir süre sonra büyük patlama ile taşa yakın birinci halkada olan 7 çocuk orada hayatını kaybediyor. Diğer 7 çocuk yaralanıyor. Ölenlerin içinde 10 yaşında Ömer ve 7 yaşındaki Hasan Kaptaner kardeşler yaşamını yitiriyor, kız kardeşleri yaralanıyor. Patlama yerine 40 metre yakındaki evinden evlatlarını parçalanmış kan revan içinde gören anneleri aklını kaybediyor ve ölene kadar bu acı ve hüzünle yaşıyor.
Mahallenin 7 çocuğunun ölümü üzerine mahallede ve Van'da günlerce yas tutuluyor, şehre hüzün çöküyor. Benzer ikinci bir patlama yine bizim mahallede bu bölgede yaşanıyor. Askerliğini bitiren Hacı Recep'in oğlu bulduğu demiri bahçesinde yere çakarak deliyor, delinen yere ağaç dikiyor. Bir kaç ağaç yerini bu şekilde delen Recep şiddetli patlama sonrası bir ayağını kaybediyor.
1945'de 7 çocuğun hayatını kaybettiği, bir komşumuzun ayağının koptugu bizim mahallenin toplumsal hafızasına Kurban Bayramı'nın ilk günü bir kez daha yeni hüzünler acılar eklendi. Bu kez 7 çocuğun can verdiği yerdeki Iraklar İş Merkezi 71 yıl sonra yine patlamayla karşı karşıya kalarak hüzünlü hasarlı görüntüye büründü.