Bizim mahallenin kadınları

Yazı başlığı aslında şöyle olmalıydı: 'Bizim mehlenin karıları.'

Yazı başlığı aslında şöyle olmalıydı:

 

“Bizim mehlenin karıları.”

 

Hani hep özlüyorum ya o günleri. Yine filmi geriye saralım gidelim ta Van’a çocukluğumun mahallesine.

 

Rahmetli Sultan halam muhteşem bir kadındı. Gönlü ve evinin kapıları her daim bizlere açık olan… Akşam karanlığı indiğinde ayaklanırdık. Tek tek damlardık. Bazen oğlu Cengiz’e kızdığında:

 

“Ermeni dığası!” Diye azarlardı.

 

Fevkalade çimdik atardı rahmeti Suna ablamız ile Talat yengemiz. Çimdimi kerpeten gibi yakardı oramızı buramızı.

Anlamı:

 

“Verdeçelik etmeyin, akıllı uslu durun!”

 

Demekti.

 

Rahmetli Seriye ablamız, analarımızla komşu gezmesine gittiğinde zor çıkardı evden. Bizimkilerin sabrı çatlar:

 

“De hade Seriye abla toya düğüne mi gidiyiğ de süslenip püslenisen.” Diye çıkışırlardı.

 

Seriye abla titiz kadın… Gitmeden evi kolaçan ederdi ki döndüğünde her şey hazır olsun. Bir keresinde öyle gecikmişti ki:

 

“Bağtavarlı sanki Türkan Şoray.” Diye eleştirenlere:

 

“Ananızın karnında nece durdunuz dokuz ay.” Diye kendini savunmuştu.

 

Rahmetli Şükriye abla kapı komşumuzdu. İşi gücü bulaşık, çamaşırdı. Değme bulaşık makineleri, çamaşır makineleri onunla yarışsa stop ederdi. Kalaycıların en çok uğradığı haneydi. Bulaşık deterjanı bazen ona çare olmaz külle ovalardı kap kaçağını.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

 

Bakmadan Geçme