Bozkırın tezenesi Neşet ERTAŞ
Halkın Sanatçısı olmak köklerle ilgilidir. Eğer o kökler ehil ellerle ekilmiş tohumsa, toprağın içinde filizlenip güneşle buluşması kaçınılmazdır.
Bir televizyon programında ünlü pop sanatçısı Nil Karaibrahimgil'e sunucu tuzak bir soru sorar:
"Neşet Ertaş'ı tanıyor musunuz?"
Nil'in geldiği baba ocağı saygın sanatçı babası Süavi'nin yuvasıdır ya; hiç kıvırtmaz, eğip bükmez:
"Hayır, tanımıyorum kim o?" Diye yanıtlar içine kendi sorusunu koyarak.
Neşet ERTAŞ tanınmaz mı?
Ve o soru haber olur medyaya.
Ustaya anlatırlar:
"Nil sizi tanıyamadı. Siz onu tanıyor musunuz?"
Neşet ERTAŞ şöyle yanıt verir:
"Tanımaz mıyım? Eserlerini zevkle dinliyorum. O'nun beni tanıyamaması da gayet normal... Farklı kuşakların sesiyiz." Der.
Haberciler, sanatçılar arasında dönüp dolaşan söz dalaşlarına bayılırlar. Ve Neşet Ertaş'ın o yanıtı Nil'e ışık hızıyla ulaşır.
Nil KARAİBRAHİMGİL ne yapar biliyor musunuz?
Konuyu kişiselleştirmez… Yeni bir polemik konusu da yapmaz. Tutar kendine ait internet sitesine Neşet ERTAŞ'IN özgeçmişini ve doyumsuz eserlerin bırakır, adını da:
"Ustaya saygı" Koyar.
Elbette ki sanatçılar eserleriyle, hitap ettikleriyle ve yaşam biçimleriyle halka mal olurlar. Neşet ERTAŞ' da bugün halkının sanatçısı olmuş ve "Bozkırın tezenesi" namını alarak, adını büyük bir halk ozanı diye yazdırmışsa, hamurundaki önce insan olmak mayasındandır.
Acılı bir hayat öyküsüne rağmen sazını sözünü bırakmamış, kula kulluk etmemiş, yürek yangınını halkıyla paylaşmış bu büyük ustayı saygı ve rahmetle anıyorum.