Bu ülkede...
Keşke artık bu ülkede diye başlayan cümlelerimizin sonu güzel bir şekilde bitse, en çok düşlediğimiz dünyamız bu.
Keşke artık bu ülkede diye başlayan cümlelerimizin sonu güzel bir şekilde bitse, en çok düşlediğimiz dünyamız bu.
Çok enteresan bir ülkede yaşıyoruz her an her şey olabilirmiş gibi bir takvim yaprağımız var, takvim yaprakları sonbahardaymış gibi dökülüyor birer birer hiç bir rölantiye fırsat tanımadan.
Haberleri izlemekten psikolojimiz altüst oldu ne kadar iğrenç şeyler varsa toplumumuzun göbek bağı olmuş gibi bir durum söz konusu. Bir gün açıyorum haberleri yine o adam sunuyor haberi, yüzü düşük yapmış bir canlıyı andırıyor. Yine bir kötü haber yine bir kötü haber bu kez ne olmuş diye soruyorum kendi kendime ne mi olmuş? Ne olmamış ki; insanlar öldürülmüş, çocuklara taciz, hayvanlara taciz, çukurlarda temiz bedenler, kadınlar öldürülmüş, bombalar patlamış...
Sıkıldık artık kötü haber almaktan bu güzel yaşanılası dünyayı neden kirletiyoruz ki bu ülkede neden hep savaşıyoruz ki bir türlü anlam veremedim. Halbuki elimizde olan bir şeyler var güzel şeyler yapabiliriz ama nafile hep bir korku hep bir kaçış ama sanmayalım ki o iğne bize dokunmayacak diye o iğne bir gün bizi de delik deşik edecek işte o gün bunu çok iyi ağlayacağız bunu hiç anlayamadığımız kadar ağlayacağız.
El ele daha yaşanılır bir şeyler yapabilmemiz için engel olmalıyız tüm küstah su damlalarına sol elimizi havaya kaldırıp dur demeliyiz tüm bidonlara bizim yaşamımız burası bizim çocukluğumuz bizim geleceğimiz buralar biz ancak bir şeylere dur diyebiliriz biz ancak düzeltebiliriz burayı, Yaşar Kemal'in geçtiği bu coğrafya da kötülüklere aşina olmak çok ağrımıza gidiyor.
Bir kez olsun bir vücut gibi bir Neşet Ertaş türküsü gibi sarılabiliriz birbirimize işte o zaman ne aydınlıklar kararır ne gecelerimiz ay ışığından mahrum kalır nede bu ülkede başlayan cümlelerimiz sıkıcı, kötü bir şekilde biter.
Sokaktaki çocukların daha söyleyecek çok sözü var.