Bugün 15 Temmuz.
Uzun yıllar boyunca cemaat aldatmacasıyla saf ve samimi insanlarımızı kandıran; sistemli ve gizli bir çalışma ile toplumun farklı kesimlerinde örgütlenen, el altından örtülü bir şekilde daha iri emperyalist yapıların ülkemiz üzerindeki emellerine hizmet eden sinsi yapının çökertildiği gün.
Eğitime hizmet adı altında ülkemizin en zeki çocuklarını gizli – açık devşirip yurt dışına peşkeş çeken, bu anlamda insan sermayemize de darbe vuran, çıban gibi bir yapının halkın sinesinde patlayan darbe girişimi ile deşilerek açığa çıkmasının yıldönümü.
Hedef alıp ateş ettirerek, bombalatarak 252 insanımızın şehit olmasına neden olan, resmi binalarımızın ve hatta TBMM binamızın zarar görmesine neden olan gözü dönmüş hainlerin maskelerinin düştüğü günün yıldönümü.
Dindar, yardımsever, iyi niyetli insanlarımızın hain eller tarafından kötü niyetlerle, aldatılarak her türlü sömürülmelerinin sona ermesinin yıldönümü.
Toplumun bütün kesimlerinin bir araya geldiği, yangınını canında, sinesinde söndürdüğü derin ihanet hareketinin akamete uğramasının yıldönümü.
Geçmişte sadece askerler eliyle yaptırılmış olan darbelere göre geliştirilmiş bir yöntemle asker dışındaki kesimlerin de işin içine sokularak ülke için çok daha riskli hale getirilmiş saldırının güçlü liderlik ve halk desteğiyle püskürtülmesinin yıldönümü.
Geçmiş olsun Türkiye.
Kayıp Kuşak
Paralel devlet yapılanmasının ortaya çıkışı ile pek çok karanlık da aydınlanmıştır.
O aydınlanan şeylerden birisi de örgütün uzun yıllar boyunca adliyeden güvenliğe, eğitimden, akademiden bürokrasiye, sağlıktan siyasete, devlet kadrolarının her türlüsüne kitabına uydurulmuş yol ve yöntemlerle kendi elemanlarını yerleştirmiş ve yetiştirmiş olmasıdır. Bu anlamda örgütün etkili olduğu yıllar boyunca o devlet kadrolarını gerçekten hak eden o dönemin gençleri, o kuşağın mensupları kumpasa gelmiş, devre dışı kalmış, iş güç sahibi olamamışlardır.
Ülkemizin eğitim olanaklarından yararlanıp diplomalarını alan ve diploma aldıkları alanlardan başka bir becerileri olmayan o kuşak, bugün pek çok alanda yaş sınırı olduğu için yalnızca sınav sonuçlarına göre ve “mülakatsız” yapılacak atamalar için açılacak kadrolara başvuru haklarını da kaybetmişlerdir.
Onların yani o dönem gençlerimiz bir bölümü Fetö tarafından önlerinde kapanan kapılardan döndükten sonra piyasada geçimlerini sağlamak için çeşitli verimsiz ve yabancısı oldukları işlere yöneldiler, dikiş tutturamadılar. Bir kısmı ciddi anlamda ekonomik sorunların yanında ciddi psikolojik sorunlar da yaşadılar, yaşıyorlar.
Onlar yeterli gelirleri olmadığı için zamanında evlenip çoluk çocuğa da karışamadılar.
Ben onlara “kayıp kuşak” diyorum.
İstihdam konusunda omuzlarındaki ağır yükün farkında olan, genç işsizlik sorununa çözümler arayan yetkili politikacılar o kuşak için de bir şeyler düşünüyorlar mı, bilmiyorum?
Düşünürler mi?
Umuyorum.