'Büyük Tablo'ya bakmak...
'Umut fakirin ekmeği', ama en çok da siyasetçinin... Hele de iktidarda iseniz, gidişat konusunda ' pembe tablo' çizmek siyasetçinin boynunun borcu...
"Umut fakirin ekmeği", ama en çok da siyasetçinin... Hele de iktidarda iseniz, gidişat konusunda " pembe tablo" çizmek siyasetçinin boynunun borcu...
Böyle olduğu için de; gerçeği ifadeden korkan bir siyaset anlayışı yerleşti ülkede...
Siz, başarısızlığından söz eden, yapamadıklarının sorumluluğunu siyasi rakiplerinin üzerine yıkmayan siyasetçi gördünüz mü, hiç?
Tanıdınız mı böyle birisini?
Çıkmadı böyle bir siyasetçi ki...
Çıkacağının işareti de yok..
Acı bir gerçektir ki; demokrasiye geçişle birlikte başlayan ve bugün de doruk noktada yaşanılan bir siyasal karalama/yalanlama dönemini yaşıyoruz bu yüzden...
xxx
Parası/pulu olmak...
Marka marka arabaları olmak...
Arsaları, apartmanları, fabrikaları olmak...
Kısacası "tuzu kuru olmak...
"Büyük tablo" bu mu?
Böyle bir duruma ulaşıp dünyayı sorunsuz yaşamak isteyenler elbette ki vardır toplumsal yaşamda...
Vardır da; ama "Büyük denizin fırtınası da ona göre olur" gerçeğini unutmamak gerekir bu arada.
Diyeceğim o ki; kişi de her dönem kendi yaşamının sorunlarını aşmak, çözümlemek için uğraş verir. Hayal gücü ile cebinin derinliği arasında fırtınalar yaşar.
O yüzden didinir durur...
Amaç; sorunsuz yaşamak...
Ama ne mümkün?
Siyasetçinin görevi ise daha da ağırdır bu bakımdan... Çünkü, toplumsal anlamda aldığı vekil sıfatı nedeniyle kendinden önce başkalarını; daha büyük boyutlu düşünürsek milletin verdiği kutsal görevi; yerine getirme durumunu tüm varlığıyla duymak/yaşamak zorunda kalır bu bakımdan...
Öncelikle yapabileceği de umut dağıtmak olur ister-istemez.
En çok da -Hiç eksilmeyen- "Büyük Türkiye" sloganına sıkıştıkça sarılır. Bu çağrıyı çıkış/kurtuluş yolu görür kendine...