Mescitler Allah’ındır:
“Şüphesiz mescitler, Allah’ındır, onun için Allah’ın yanında başka birine dua ve ibadet etmeyin.”[1]
Camide Namaz Kılmanın Önemi:
Peygamber Efendimiz (sas) buyurdular ki:
“Kişinin cemaat ile kıldığı namazı evinde veya çarşıda kıldığı namazdan 25 derece daha faziletlidir…
Bu fazilet şu şekilde gerçekleşir: Biriniz güzelce abdest alır, sırf namaz kılmak için camiye gelirse camiye varıncaya kadar attığı her adım için bir sevap verilir ve bir günahı silinir.
Camiye girdiği zaman namaz için beklediği sürece namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. Melekler bu kimseye dua edeler. Kimseye eziyet etmediği ve abdestli olduğu sürece; ‘Allah’ım! Bu kulunu bağışla, ona merhamet et ve tövbesini kabul et’ derler.”[2]
Camide Dikkat Edilmesi Gereken Bazı Hususlar:
Cemaat olmak, insan kalabalığı değil bir bilinç ve irade eylemidir, Peygamberimizin belirlediği kurallara uymayı ve belirli bir disiplini gerektirir. Camilerinde saf düzeni, temizlik, ezanı dinleme, vaaz ve namazların kılınması ile ilgili bazı hatalar işlenmektedir. Bunlardan bazılarını şöyle dile getirebiliriz:
Saf Düzeni:
Peygamberimiz, saf düzenini en önde erkekler, onun arkasına ergenlik çağına gelmeyen erkek çocukları, onların arkasına da kadınlar olacak şekilde düzenlemiştir.
İmama uyacak kişi sadece bir erkek ise imamın sağına durur. Soluna ve arkasına durmak sünnete aykırı olduğu için mekruhtur. İmama uyanlar birden çok iseler imamın arkasına dururlar. Ön saf dolunca ikinci saf oluşturulur. Ön safta yer varken ikinci safa durulmaz.
Ön safta namaz kılmanın sevabını peygamberimiz şöyle açıklamıştır:
“İnsanlar ezan okumanın ve ilk safta yer almanın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı.”[3]
Caminin önlerinde yer varken arka taraflarda saf tutmak mekruhtur. Saflar sağ omuz ve ayak hizasına göre ayarlanmalıdır.
Rasulullah namaza başlamadan önce cemaati şöyle uyarırdı;
“Saflarınızı düzgün tutunuz, çünkü safların düzgün olması namazın kemalindendir.”[4]
Müslüman, camiye sağ ayağı ile besmele ve dua ederek girer:
Peygamber Efendimiz (sas) buyurdular ki:
Biriniz camiye girdiği zaman şöyle desin: «Allah’ım bana rahmetinin kapılarını aç!»
Çıktığı zaman da şöyle desin: «Allah’ım senin fazlından istiyorum!»[5]
Camiye giren kişi caminin arka taraflarına değil boşsa ön safa, ön saf dolu ise boş olan safa oturur, ön safa geçmek için insanların üzerinden atlamaz, camide özel bir yer edinmez.
Tahiyyetü'l-Mescid Namazı:
Tahiyyetü'l-mescid, mescidin selâmlanması, saygı gösterilmesi anlamına gelmektedir. Bu bakımdan Peygamberimiz
“Biriniz mescide girdiğinde, oturmadan önce iki rek'at namaz kılsın” buyurmuştur.[6]
Şafiî mezhebine göre mescide ne zaman girilirse girilsin bu namazın kılınması müstehaptır. Hanefîler'e ve Mâlikîler'e göre ise kerahet vakitlerinde mescide giren kimsenin bu namazı kılması mekruhtur. Kişi bunun yerine teşbih ve tehlîlde bulunarak ve salavat getirerek mescidi selâmlamış olur.
Cuma vakti hatip hutbedeyken mescide giren kimse Hanefî ve Mâlikîler'e göre tahiyyetü'l-mescid kılamaz. Şâfıîler'e ve Hanbelîler'e göre ise uzatmamak ve iki rek'atı geçmemek şartıyla bu durumda tahiyyetü'l-mescid kılınır.
Mescide günde birden fazla girilmesi halinde bir kere tahiyyetü'l-mescid kılmak yeterlidir. Mescide girildikten sonra tahiyyetü'l-mescid kılmadan oturulursa, Hanefî ve Mâlikîler'e göre bu namaz, yine de kılınabilir; ancak oturmadan önce kılmak daha faziletlidir. Şâfıîler'e göre ise eğer kişi kasten oturmuşsa bu namaz sakıt olur.
Bir mescide, herhangi bir namazı kılmak için veya farz kılmak ve imama uymak niyetiyle girmek ve oturmadan o namaza başlamak da tahiyyetü'l-mescid yerine geçer.
Vaaz ve Ezan:
Camilerde vaaz, camilerin eğitim ve öğretim mekânı olmasını sağlayan çok önemli bir faaliyet ve peygamberimizin sünnetidir. Ezan ise imana, tevhide, namaza ve manevî kurtuluşa çağrıdır, sünnet-i hüda ve İslâm’ın şiarıdır. Dolayısıyla vaaza da ezana da saygı gösterilmesi ve her ikisini sükûnetle dinlemek gerekir.
Ezana saygı; ezanın meşru oluşunu, içerdiği anlamı ve dindeki yeri ve önemini kabul etmek, okunan ezana katılmak ve çağrıya icabet etmekle gerçekleşir. Ezana katılmak yani müezzinin okuduğu ezan cümlelerini aynen tekrar etmek peygamberimizin emridir:
“Ezanı duyduğunuz zaman siz de müezzinin dediğini söyleyiniz.”[7]
Hadiste geçen “söyleyin” emrini yerine getirmenin farz veya sünnet oluşu konusunda müçtehitler ihtilâf etmişlerdir. Hanefî bilginler ile bir grup Malikî bilgine göre emir, vücup içindir, yani farzdır. Şafiî ve Hanbelî fakihleri ile bir grup Malikî fakihe göre emir nedp içindir yani sünnettir. Emrin hükmü, ister farz olsun ister sünnet olsun ezan okunurken Kur’an okunmaz, vaaz edilmez, selâm verilip alınmaz, konuşulmaz, müzik çalınmaz.
Özellikle camilerde vaizlerin; cemaatin ezana katılmalarına fırsat vermek ve kendileri de ezana katılarak örnek olmak için ezan başlamadan vaaza son vermeleri, ezan okunurken vaaz etmemeleri, imam-hatiplerin de aynı şekilde okudukları Kur’an’a ezan başlamadan önce son vermeleri gerekir. Bu, ezana saygının, peygamberin sünnetine uymanın gereğidir. Bu hassasiyeti göstermemek, ezana saygıyı ihlâl eder.
Bunun için müezzinlerin ezanı çok güzel bir eda ile okumaları, ses cihazının ayarını çok iyi yapmaları; vaizlerin de vaazı ezan başlamadan sonlandırıp cemaatin ezana katılmalarına fırsat vermeleri gerekir. Ezan okunurken vaaz yapılması hiç uygun olmamaktadır.
Bazı camilerde müezzinler, müezzinlik görevini icra ederken ses cihazını gereğinden fazla açmakta ve gerçekten yüksek ses, insanları rahatsız etmektedir. Bu konuda gereken hassasiyet gösterilmelidir.
Namazın Kılınışı:
Camilerde namazın kılınışı ile ilgili bazı hatalar yapılmaktadır. Bunlardan bir kısmı şunlardır:
Tadil-i Erkân:
Tadil-i erkân, namazın her bir rüknünü yerli yerinde ve peygamberimizin öğrettiği şekilde yapmaktır. Tadil-i erkân şu şekilde yerine getirilir:
- Ayakta dimdik durmak, sağa ve sola meyletmemek,
- Rükûda sırt ve baş düz bir satıh oluşturacak şekilde eğilip en az üç defa sübhâneRabbiye’l-azîm diyecek kadar beklemek (tuma'nîne),
- Rükûdan doğrulup, secdeye varmadan önce sübhâneRabbiye’l-azîm diyecek kadar kıyam vaziyetinde kalmak (kavme),
- Secdede en az üç defa sübhâneRabbiye’l-a’lâ diyecek kadar kalmak,
- İki secde arasında sübhâneRabbiye’l-a’lâ diyecek kadar beklemek.
Tadil-i erkân, Hanefî mezhebinden Ebu Yusuf’a ve diğer üç mezhebe göre farz; Ebu Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre ise vaciptir. Mazeretsiz tadil-i erkâna uyulmaması halinde namazın iadesi gerekir. Peygamberimiz tadil-i erkâna uymadan namaz kılan bir sahabîye namazı yeniden kıldırmıştır.
Bu olayı Ebu Hüreyre bu olayı şöyle naklediyor:
Rasulullah mescide girdikten sonra bir adam daha mescide girdi ve namaz kıldı. Sonra Rasulullah’a selam verdi. Rasulullah onun selamını aldıktan sonra şöyle dedi:
«Dön ve tekrar namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın!» dedi. Bu olay üç defa tekrar etti…SonundaAdam şöyle dedi:
«Seni Hakk ile gönderene yemin olsun ki, bundan daha iyisini yapamıyorum, bana öğret!» Rasulullah şöyle açıkladı:
Namaza kalktığın zaman tekbir al, sonra Kur’an’dan sana kolay geleni oku, sonra tam bir rüku yap, sonra tam olarak doğrul, sonra tam bir secde yap, sonra tam olarak otur, sonra bunu namazının hepsinde yap»[8]
Secdede Ayakların Durumu:
Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da secdede ayak parmaklarının kıbleye çevrilmesidir. Bazı cemaat secde halinde iken, ayak parmaklarının üst kısmını yere koymaktadır. Hâlbuki peygamberimiz secdede iken ayak parmaklarının kıbleye çevrilmesi hakkında şöyle buyurmuştur:
(Namazın sünneti) sağ ayağını dikmen, parmaklarını kıbleye yöneltmen ve sol (ayak ) üzerine de oturmandır."[9]
Rasulullah buyurdu ki:
Yedi kemik (uzuv) üzerine secde etmekle emrolundum. (Bunlar); alın (eli ile burnuna işaret etti), eller, dizler ve ayak uçlarıdır.”[10]
Dolayısıyla secdede eller, dizler ve ayak parmakları kıbleye yönelmeli, özellikle iki ayağın parmakları kıbleye çevrik ve yerle temas hâlinde tutulmalı ve yerden kaldırılmamalıdır. Bu uygulama secdenin geçerli olmasının şartıdır. Ayağın üstünün secde için yere konulması yeterli olmaz, çünkü ayağın ve parmakların üst kısmı secde organı değildir.[11]
Oturuşlarda Ayakların Durumu:
Bazı cemaat oturuşlarda sağ ayağın parmaklarını kıbleye çevirip dikmemektedir. Hâlbuki mazeret yoksa erkeklerin sol ayaklarını yere yayıp üzerine oturmaları ve sağ ayak parmaklarını kıbleye gelecek şekilde dikmeleri sünnettir. Bu sünnete riayet edilmelidir.
Kıraat:
Bazı cemaat, kıraati yanındaki duyacak kadar sesli okumaktadır. Hâlbuki tek başına namaz kılarken öğle ve ikindi namazları ile gündüz kılınan nafile namazlarda gizli/sessiz okumak vaciptir. Vacip bilerek terk edilirse namazın iadesi, hata ile terk edilse “sehiv/yanılma secdesi” gerekir. Gizli okumanın ölçüsü, sadece kişinin kendisinin duyabileceği kadar kısık bir sesle okumaktır. Sabah, akşam ve yatsı namazları ile gece kılacağı nafile namazlarda kişi serbesttir; isterse sesli, isterse kendi duyacağı bir sesle okuyabilir. Ancak camide bu uygun değildir, çünkü yanındaki namaz kılanı rahatsız eder, namazda kıraatini zorlaştırır.
Hasta ve Engellilerin Namazı:
Bir Müslüman bir hastalığı veya bir engeli sebebiyle namazını ayakta kılamıyorsa oturduğu yerden kılar, oturduğu yerden de kılamıyorsa yatarak ima ile kılar. Ayaklarını kıbleye uzatarak veya istediği bir şekilde oturup namazını kılabiliyorsa tabure veya sandalyede namaz kılamaz. Engeli ve özrü nedeniyle hiçbir şekilde oturması mümkün değilse o zaman sandalyede kılınabilir.
Temizlik:
Camiye giderken temiz giysiler giymek, sarımsak, ter, çorap, sigara ve benzeri kötü kokulardan temizlenmiş olmak cami adabının gereğidir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin;…[12]
Yeryüzünün cennet bahçeleri olan camilerin içi, dışı ve çevresinin temizliği, bakımı, düzeni, bahçesinin çiçeklendirilip ağaçlandırılması, şadırvanı ve tuvaletlerinin bakım ve temizliği kadar camiye gelenlerin; giysilerinin ve çoraplarının temiz olması ve pis koku bulunmaması da önemlidir. Özellikle çorap temizliğine dikkat etmek gerekir.
Hz. Cabir anlatıyor: “Allah Rasulü soğan ve pırasa yenmesini yasakladı. Biz bu sebzeleri yeme durumunda kaldık ve yedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Kim bu kokulu sebzelerden yerse mescidimize yaklaşmasın. Çünkü insanların eza gördükleri şeylerden melekler de eza görürler.”[13]
Kirli çoraplar halıları kirlettiği ve kötü koku oluşmasına sebep olduğu gibi bu yüzden bir kısım cemaatin camiden uzaklaşmasına da sebep olmaktadır. Çünkü halılar görünüşte temiz olsa da hijyen sağlanamamakta, halılara çorap-ayak kokusu sinmektedir. Bazı cemaat camiye yalın ayak gelmektedir. Bu da doğru değildir. Çıplak ve özellikle ıslak ayaklar varsa halılara mantar mikrobunun bulaşmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple camiye mutlaka temiz çoraplarla gelinmelidir. Ter kokusu ve sigara kokusu ile camiye gelinmesi de doğru değildir. Çünkü ter ve sigara kokusu camide insanları rahatsız etmektedir.
Camide Yapılması Mekruh Olan Davranışlar:
Rasulullah buyurdular ki:
“Mescitlerinizi çocuklarınızdan, delilerinizden, alış-verişlerinizden, davalarınızı ikamesinden, sesinizi yükseltmekten, hadlerinizin icrasından, kılıçlarınızı kınlarından sıyırmaktan uzak tutun. Mescitlerinizin yakınlarında abdest yerleri yapın. Mescitlerinizi Cuma günü buhurlayarak güzel kokulu yapın.”[14]
Not: Bu hadiste camilerden uzak tutulması gereken çocuklar ağlaması vb davranışlarıyla cemaatin dikkatini dağıtarak huşularının bozulmasına sebep olacak kadar küçük çocuklardır. Yoksa dinimiz çocukların camiye alıştırılmaları için anne babalarının yanında namaza getirilmelerine önem vermektedir.
Rasulullah buyurdular ki:
“Bazı şeyler vardır, mescidde yapılması uygun değildir: Mescidin içi geçiş yolu olarak kullanılmaz, orada silah kılıfsız taşınmaz, yaya kiriş takılmaz, ok saçılmaz, çiğ et geçirilmez, had tatbik edilmez, kimseye kısas vurulmaz ve alış-veriş mahalli de yapılmaz.”[15]
AmrİbnuŞuayb anlatıyor:
"Rasulullah mescitte alışveriş yapmayı, yitik ilan edilmesini, şiir okunmasını, yasakladı.[16]
Hz. Büreyde (r.a)anlatıyor:
"Bir adammescitte yitiğini ilan etti ve: "Kim kızıl deveyi gördü?" dedi. Bunu işiten Rasulullah (sas) şöyle buyurdu:
"Bulamaz ol! Mescidler neye yarayacaksa onun için inşa edilmiştir (gayesinden başka maksadla kullanılamaz)!"[17]
Camide Uyumak:
"Rasulullah buyurdular ki:
"Biriniz mescidde iken uyuklayacak olursa, bulunduğu yerden bir başka yere gidip orayı değiştirsin."[18]
Duvarlardaki Levhalar:
Bazı camilerin iç duvarlarına pek çok levha takılmış, camiler âdeta bir sergi salonu haline getirilmiştir. Bu doğru değildir, camilerin sade olması esastır, sadece Allah, Muhammed ve dört halifenin isimleri yazılı levhalar takılabilir, aşırılıktan kaçınmak gerekir. Camilerin kıble duvarlarına saat takılması, çalar saat bulunması da namazın huşuunu ihlâl etmektedir. Onun için camilerde çalar saat bulundurulmamalı, pilli veya kurmalı saatler yan duvarlara takılmalıdır.
Cep telefonları:
Cep telefonları camilere teknolojinin getirdiği bir sıkıntıdır. Telefonunu açık tutan bir kısım cemaatin telefonu çalmakta, namaz kılanları rahatsız etmekte ve namazın huşusunu ihlâl etmektedir. Telefonları kapatmasak bile mutlaka sessizse almalı ve bunu bir görev bilmeliyiz. Unutulur da telefon çalarsa “amel-i kesir” olmayacak şekilde bir tek eylemle telefon kapatılabilir. Bu şekildeki bir hareket mekruh olur ancak namazı bozmaz, “amel-i kesir” olursa namaz bozulur.
Çocuklar:
Bazı cemaat camiye gelen çocukları azarlamaktadır. Bu kesinlikle doğru bir davranış değildir. Azarlamak bir yana çocukları sevmek, takdir ve teşvik etmek gerekir. Çocuklar camilere gelmeli ve cemaate alışmalı ki ileride camiler cemaatsiz kalmasın.
Camiye Tükürmek:
Hz. Enes (ra) anlatıyor "Resulullah (sav) mescidin kıble (duvarında) balgam gördü. Bu onun ağrına gitti, kalkıp eliyle kazıdı ve şöyle buyurdu:
"Sizden biri namaza kalkınca, Rabbine hususi hitapta bulunur veya Rabbi(nin kıblesi) kendisi ile kıblesinin arasındadır. Öyleyse hiç biriniz kıble cihetine tükürmesin. (İlla tükürecekse bari) soluna veya ayağının altına tükürsün!"
Sonra, (göstermek için) ridasının bir kenarını alıp içine tükürerek elbisesinin kenarını üst üste katladı, sonra da: "Veya şöyle yapsın!" buyurdu [vetükrüğü katlar arasında ovdu].[19]
Oturma Adabı:
"Rasulullah (sas) buyurdular ki:
"Biriniz mescide gidince orada ellerini kenetlemesin, çünkü o namazdadır."[20]