Cami israfı son bulmalı
Ülkemizde nereye ne kadar büyüklükte nasıl bir cami yapılması gerektiğini planlayamayan, camilerin yapımında hala yol göstererek söz sahibi olamayan anlayış cami sorununa kalıcı çözüm bulamaz.
Bunu ben söylemiyorum, yetkililer söylüyor.
İslam dininde ibadet edilen mekânların karakteristik mimari özelliklerine, cami mimarisi deniliyor. Osmanlı'da ilk mimari tarzını yakalayan camiler, Mimar Sinan sayesinde gelişmiştir. Günümüzde İslam dininin sembolü olan camilerin yapımında mimari ve teknik açıdan gerekli hassasiyet gösterilmemektedir. İhtiyaç olsun veya olmasın mimari estetikten uzak kontrolsüz, denetimsiz gelişigüzel camiler mantar gibi her yerde çoğalıyor. Sırf din görevlisi atanması amaçlanan bu çok katlı beton yığını mimarisi düzgün olmayan camilere yapılan harcama israftan başka bir işe yaramıyor.
Son dönemlerde taziye yeri, kuran kursu binalarının ayrı yerlere yapılması da israfla birlikte camilerin işlevselliğini olumsuz etkilemektedir. Ama bu durumu pek çok kimse fark etmiyor. Cami dediğin sadece 5 vakit kapısı açılan, cuma günleri dışında genelde boş kalan ibadet mekânı olmamalı. Cami değdin, mimarisiyle, çevre düzeniyle, bahçesindeki ağaçları, çiçekleriyle, çeşmesiyle insanları görsel olarak etkileyerek ruhani havasıyla, kokusu ve temizliğiyle huzur vermelidir. Cami dediğin yaşlıların dinleneceği bir yeri, sonra içinde kütüphanesi olan bir ilim yuvası olmalıdır. Kısacası camiler hem mimarisi hem de işlevselliği ile birçok dini ihtiyacı içinde barındıran örnek mekânlar olmalıdır.
Ne denilirse denilsin Ülkemizin her yerinde çevreyle uyumsuz, estetikten yoksun camiler yapılmaya devam ediliyor. Bu durumu soran, kontrol eden olmadığı için istismar ve yanlışlar sürüyor. Bilinçsiz ufku olmayan yöneticilerin yaptığı camiler ile yerel yöneticilerin eseri olan en az camiler kadar önemsediğimiz mezarlıkların da üzüntü veren hali ortadadır.