Çanakkale Zaferinin Açtığı Yol

1699 Karlofça Antlaşmasından beri 215 yıl sürekli Batı karşısında yenilgiye uğrayan Osmanlı devletinin kazandığı ilk zafer.

1. Dünya Savaşı sırasında dönemin en güçlü donanmasına, en öldürücü silahlarına sahip ve yenilmez armada olarak adlandırılan İngiliz, Fransız donanması önderliğindeki emperyalist güce karşı, Türk, Kürt, Çerkez, Arap, Laz tekmil Osmanlının canını dişine takarak kazandığı zafer.

Bir takım kendini bilmezlerin 3-5 yüz kişilik Bedir Savaşıyla mukayese etme gafletine düşmesine rağmen, ilk anti emperyalist kazanım.

Yanağına fiske vurulsa kan damlayacak Medrese mensupları ile Nakşi tarikatı gibi tarikat ehlinin savaşa gitmekten muaf kılındığı, bazen kaçtığı ya da düşmanla işbirliğine girdiği halde, bu zaferi halkın en yoksul, soğuktan ve güneşten yanmış yüzüyle halkın kavruk çocukları kazanmıştı.

Bu "Zafer" kazanımında önemli rol oynayan Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal'in ileride Bağımsızlık Savaşı sırasında bu yoksul, kavruk halka erkeği ve kadınıyla güvenmesinin ilk göstergesidir.

Bu savaşta öğrenmiştir Mustafa Kemal, bu halkın bıçak kemiğe dayandığı zaman neler yapacağını.

Nazım Hikmet'in dediği gibi;

......

"Fakat bir kerre bir dert anlayan düşmesin önlerine

ve bir kerre vakterişip:

 "--Gayrık, yeter.."

demesinler.

Ve bir kerre dediler mi:

"..İsrafil surunu urur

mahlukat yerinden durur.."

toprağın nabzı başlar

onun nabzında atmaya.

Ne kendi nefsini korur

 ne düşmanı kayırır,

"..dağları yırtıp ayırır,

Kayalar kesip yol eyler abıhayat akıtmaya.."

İşte bu halk dünyanın ilk anti emperyalist istilasından bağımsızlık kazanıp, ulusal devletini ve "CUMHURİYET" ini ilan etmiştir.

Çanakkale'de bize bu "ZAFER"i armağan edenleri minnetle anıyorum.

BOĞAZ DOKUZ BOĞUMDUR

Atalarımız bu özlü sözü, bir şey söylemeden önce, o sözün doğuracağı sonuçları göz önüne almamız için söylemiş.

Bağımsızlık Savaşı düşmanı, Cumhuriyet düşmanı, aydınlanma düşmanı bazı tarihçi!! geçinen danışmanlar etkisiyle;

90 yıllık reklam arası, "90 yıllık enkaz" denilerek aşağılanan kazanımlara karşılık bu 14 yılda siyasal, sosyal, ekonomik alanda yaratılan enkazı düşünmeden etmişlerdir bu lafı.

Sayın Cumhurbaşkanımız mutat muhtarlar toplantısı ve TİKA toplantısında "Başkanlık olursa Türkiye'yi uçururum" diyor.

O zaman sorarlar adama, 14 yıldır adeta tek parti iktidarısınız. Meclis başkanlığı bile sizdeydi.

İstediğiniz kanunu dakikalar içinde çıkarabilmekteydiniz.

Önünüzde engel olarak gördüğünüz orduyu da işbirlikçiniz cemaatle diz çöktürdünüz.

Yetmez ama evetçilerin desteği ile 2010 anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, HSYK sizinle uyumlu hale geldi.

70 milyarlık özelleştirme geliri, 420 milyar dolar borçlanmanıza karşın niye uçurmadınız.?

Her şey elinizdeydi, sahip olmadığınız hiç bir şey yoktu, hiç bir engeliniz yoktu, uçuramadınız da Başkanlıkla elinize kimsenin bilmediği bir sihirli değnek mi geçecek de uçuracaksınız?

420 milyar dolar dış borca rağmen, 340 milyarlık hane halkı borcuna rağmen, resmi %11, gayriresmi %20 işsize rağmen, et, saman,buğday ithaline rağmen, sıfırlanmış üretime rağmen, bu enflasyona rağmen, yakılan, yıkılan il ve ilçelerimize rağmen, 3 milyonluk Suriyeli mültecimize rağmen, uçuracaksınız demek.

Uluslararası yalnızlıkla, komşularıyla düşman halinizle mi uçuracaksınız?

Gazetecileri, akademisyenleri, köşe yazarlarını, hakkını arayanları terörist olarak ilan ederek mi uçuracaksınız?

Bu güne kadar elinizden tutan mı oldu uçursaydınız ya.?

Boğaz dokuz boğumdur, edeceğiniz söze dikkat edeceksiniz. Ne diyordunuz "otobüsler, uçaklar ne güne duruyor doldurur doldurur göndeririz" bak şimdi AB otobüslere, uçaklara doldurup bize gönderiyor mültecileri. Hem de 3-5 milyar Euro uğruna. Gelecekde yaşayacagımız utanç uğruna...

"İki ayyaş"ı suçlamak için Dersim'de insanları mağaralarda gaza boğdular diyordun, şimdi Sur'da, Cizre'de, Silopi'de bodurumlarda yakıldı insanlar.

Terör örgütüyle görüşen şerefsizdir diyordun, Oslo'dan, İmralı'ya, Kandil'den Dolmabahçe'ye geldik sonunda.

Analar ağlamasın diyordun, şimdi Güneydoğu'da, Suruç'ta, Ankara Gar'da, İstanbul Sultanahmet'te, Ankara Merasim sokakta, Ankara Kızılay'da, İstanbul Beyoğlu Balo sokakta analar ağlıyor. Binlerce gene bizim vatandaşımız olan terörist anası ağlıyor. Yüzlerce şehidimizin anası ağlıyor.

Ben olmazsam ülke yıkılır diyorsun, korkma , ülke bir kişi ile kaim ve baki değildir. Önüne düşen biri elbet çıkar.

NE YAPMALI

Şimdi görev, ülkesini, halkını sevenlere düşüyor. Ya CHP, ya başka bir oluşum bir bayrak altında davet etmeli kitleleri.

Bir cesaret, bir dirayet göstererek, ortak bir akıl etrafında, hep beraber yaşanılabilecek, huzurlu barış içinde, müreffeh bir ülke yaratmak için.

Unutmayalım ki bize bütün yollar kapalı, gidecek yerimiz yok. AB bize vatandaşlık bile verse gitmeyiz bu biline. Onun için;

Bir arada yaşamayı ve bu ülkenin vatandaşı olmayı ortak payda olarak gören.

Demokrasiden yana olanlar.

Barış isteyenler.

Laiklikten yana olanlar.

Bireysel özgürlüğünden taviz vermeyen.

Düşünce ve ifade özgürlüğünün kutsiyetine inanan.

Hukukun üstünlüğünü amaçlayan.

İnsan haklarından yana.

Yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla savaşmak isteyen.

Çürüme kokusuna dayanamayanlar.

Ayağa kalkmalıyız artık. Bu ülkeyi herkes için yaşanabilir kılmak için.

Kendimiz, çocuklarımız, torunlarımız için. Başka seçeneğimiz yok. Bunu ancak "BİZ" gerçekleştiririz.

PKK'ya karşı çıkarak, Cumhurbaşkanına karşı çıkarak, hükümete karşı çıkarak. Biz Türkler- Kürtler aklı başında herkes, vatanını seven AKPliler, koltuk değnekliğinden bıkan MHP liler, Türkiyelileşmekten vaz geçmeyen HDP liler, toprak altından yeşil yeşil çıkma umudunu gösteren Türk sosyalistleri, Refah partililer, BBP liler, HEPAR lılar, Türk halkıyla yaşamak isteyen Kürtler, Sendikalar, sivil toplum örgütleri yani tüm halk bu bayrak etrafında toplanmalı.

Tek yol bu, başka yol yok...

Bakmadan Geçme