Cennet'ül Baki Kabristanı'na ziyaretçi akını
Hac farizasını yerine getiren hacılar Medine-i Münevvereye gelmeye devam ediyor. Hacılar Medinede Peygamber Efendimizin kabrini ziyaret ettikten sonra Ravza-i Mutahharanın doğu tarafında bulunan Baki Kabristanını da sabah saatlerinde ziyaret ederek, Peygamber Efendimizin yakınları ve Eshabı için de dualar ediyorlar.
Baki’ul Garkad ismi verilen ve son yıllarda da Cennet’ül Baki denilen ancak Efendimiz döneminde kısaca El Baki denilen kabristanda on bine yakın sahabi, 4 büyük halifeden Hazreti Osman ve Peygamber Efendimizin eşleri, kızı ve oğlu ile amcası, süt annesi metfun bulunuyor. Mezhep imamlarından İmam-ı Malik’in kabrinin de olduğu kabristan için Peygamber Efendimizin “Ben dua etmek için Baki Kabristanı'na gönderildim” hadisi vardır.
Medine-i Münevvere'nin bu meşhur mezarlığına daha sonra vefat eden sahabilerle Peygamber Efendimizin yakınları ve oğlu İbrahim de defnedildi. Hazreti Fatıma ve oğlu Hazreti Hasan’ın da kabirleri burada bulunmaktadır. Resulullah Efendimiz, hayatta iken bu mezarlığa sık sık uğrar ve burada yatan sahabelere dua ederdi. El-Baki mezarlığı tarihi boyunca önemli şahsiyetlerin defnedildiği bir mezarlık oldu. Günümüzde de definler devam ediyor. Bu kabristanın yeri Peygamber Efendimiz tarafından seçildi. İlk sakini, Osman bin Muiz oldu ve Peygamberimiz cenazenin defninden sonra, mezarın baş ve uçlarına yanından getirdiği ilk taşı koyarak, "Bu ahirete ilk gidenimizdir" dedi.
Peygamber Efendimiz zaman zaman Baki Mezarlığını ziyaret eder ve orada metfun bulunan müminler için dua ederdi. Cennet’ül Baki Mezarlığı, Mescid-i Nebevi’nin karşısındadır. Toprağı, Efendimizin zevceleri, evlatları ve sahabelerin seçkinlerinin mübarek, nurlu bedenlerine son mekan olmuştur. Üçüncü Halife Hazreti Osman Zinnureyn, başlangıçta Cennetu'l Baki dışında bir mevkiye defnedilmişken, zamanımızda mezarlık onun kabrini de içine alacak şekilde genişletildi. Sabah ve ikindi namazlarından sonra 1 saatliğine açılan kabristan hacılar tarafından dualar ile gözyaşları ile ziyaret ediliyor.
Hazreti Abbas, Hazreti Aişe ve Fatıma, Saad bin Ebi Vakkas, Hazreti Hasan gibi sahabe ile İmam-ı Malik gibi tabiinden birçok zat bu kabristanda metfun bulunuyor. Peygamber Efendimizin, “Bizim Bakiyyu'l-urkad Kabristanı’na her kim defnedilirse kıyamet günü ona şehadet ve şefaat ederiz” sözleri sebebiyle hacılar Medine’de ölmeyi ve bu kabristana defnedilmeyi arzuluyorlar.
Mezarlığın içerisine girme imkanı olmayan zamanlarda, hacı adayları demir kapıların dışından da ziyaret edebiliyorlar. Ziyarette orada yatanlara önce selam veriliyor. Sonra Fatihalar gönderiliyor. Açık olduğunda Suudi görevliler, rehberlerin El Fatiha demelerine tepki gösterse de ziyaretçiler Eshab'ın ruhuna ayet-i kerimeleri okuyup hediye ediyorlar.
Mezarlığın tarifi
Mescid-i Haram tarafındaki girişte hemen sağ tarafta iki mezardan birisi Hz. Fatımat'üz Zehra validemize aitken, solundaki ise Efendimizin amcası Hz. Abbas'a ait. Hemen doğusunda ise Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hüseyin, Hz. Hüseyin'in oğlu Hz. Zeynel Abidin, Hz. Zeynel Abidin'in oğlu Hz. Muhammed Bakır ve onun oğlu Hz. Caferi Sadık'ın kabirleri var. Efendimizin kızları Hz. Zeynep, Hz. Rukiye ve Hz. Ümmü Gülsüm'ün kabirleri ise Hz. Abbas'ın kabrinin sonunda yer alıyor.
Bunların solundaki iki dikdörtgeni andıran bölümde ise Efendimizin süt kardeşi Süfyan Bin Harise ve Hz. Ali'nin kardeşi Akil yatıyor. Giriş kapısının önündeki patikayı takip edip mezarlığın ortasına vardığımızda diğer mezarlara göre çevrilmiş ve briketlerle dikdörtgen bir mezarı gösteren yapı ise, Hz. Osman Bin Affan Efendimize ait. Solundaki yani kuzeyindeki yolun solunda yer alan yerde ise Peygamber Efendimizin süt annesi Halime-i Sadiyye validemiz metfun.
Giriş kapısının solunda ise Abdulmuttalib'in kızları, yani Efendimizin halaları Safiye, Atika ve Ümmü Benun yer almakta, az ilerisinde iki yol ayırımında ise Şeyhül Kurra Nafi ve Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik metfun. Daha ilerisinde (doğusunda) 18 aylıkken vefat eden Efendimizin oğlu İbrahim yatmakta. Uhud şehitleri de bugün Hazreti Hamza’nın bulunduğu Okçular tepesinin önündeki alanı su basmasının ardından, Efendimiz zamanında Baki Kabristanı'na nakledildiler. Onlar da ayrı bir bölümde yer alıyorlar. Her yıl yüz binlerce Müslüman’ın ziyaret ettiği Baki Kabristanı, sadece sevenlerinin kalplerinde Asr-ı Saadeti hatırlatarak, ümmeti bin beş yüz yıl öncesine taşıyor.
Osmanlı zamanında önemli şahsiyetlerin türbeleri Baki Kabristanı'nda inşa edilmişken, Suudi yönetimi bunları 1900’lü yılların başında yıkarak yok etti.
İnsanın buram buram Asr-ı Saadet'i solukladığı bu alanda bütün mezarlar adeta düzlenmiş, sadece baş tarafını gösteren yassı bir taş konmuş, onların çoğu da doğru yerinde değil. İslamiyet’in ilk yıllarında kufi yazı ile isimleri yazılı mezar taşları Suudi Arabistan’da müzede sergilenirken, bugün erkekler için tek baş taşı, kadınlar için iki ucuna taş konularak isim belirtilmeden mezar yerleri belirtiliyor.
Kabristanda hiç kimsenin mezar yeri hakkında bilgi verilmiyor.