Anadolu’nun çiçek bahçesi, kadim milletlerin gül demeti gibidir adeta.
Türk gülü, Kürt gülü, Ermeni gülü, Yahudi gülü, Süryani gülü, Hitit/Eti gülü, Asur gülü, Akad gülü, Sümer gülü, Arap gülü, Acem gülü, Çingene gülü vesaire.
Eğer bunlardan tek bir tanesini kökünden koparıp atarsanız, bu nadide bahçenin rengarenk gül çeşnisi bütünüyle manasını yitirir.
Bu çiçek ve gül kokuları, bizzat Anadolu demektir.
Nice medeniyete beşiklik yapmış ve bir daye gibi feyizli, verimli göğüslerinden beşere süt emzirmiş olan mümbit topraklar.
İnsanlık aleminin nefes alıp can bulduğu merkez noktalarından kutlu bir mekan. Pınarlarından akan her damla su, zemzem misali bütün dertlere şifadır.
Hangi taşı kaldırsanız kaldırın altından mutlaka bu topraklarda yaşayan muhtelif milletlere ait nice hatıra, anı çıkar.
Her millet ve o milletin her bir ferdi değerlidir. Bu hakikati kabul eden her insan hürmet görür, kıymet verdiği diğer insanlardan da aynı nispette saygı görür.
Bu düşüncenin aksine hareket edildiği vakit, bu topraklara ne huzur ne de bereket gelir.
Karanlığa taş atan, sadece kendini yorar. Bidayeti, başlangıcı hayır olmayan bir işin de sonu güzel olmaz. Şeri, kötülüğü temsil eden her düşünce sistemi ve her hareket lanetle anılacaktır bu ülkede.
Dede, nene/nine, ebe, baba, ana, kardeş, ağabey/abi, abla, bacı, amca, emmi, hala, bibi, dayı, teyze, kayın, yenge, bacanak, baldız, kuzen, dost, arkadaş, eş, sevgili, oğul, kız vesaire, herkes bu gönül memleketinin biricik sakinidir.
İnancı ve dahi vicdanı olan bütün insanların;
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır. (Hucurât 13)”
Hz. Peygamber Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslenmiştir:
“Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arap’ın başka ırka, başka ırkın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlak üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilahi gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?” Kendisini dinleyenler hep birden “evet” dediler. “Öyleyse burada olanlar olmayanlara bildirsin!” buyurdu (Müsned, V/411)”
Bu hükümler etrafında hareket etmesi beklenir, hem kendisi hem de insanlık namına.