Cinsel sapmalar

Özellikle muhafazakâr cenahtan cinsellikle ilgili birer itirafa dönüşen açıklamalar ahlaki değerlerimizi sarsmaya devam ediyor.

Son açıklama da babaların kızlarına şehvet duymasıyla ilgili Diyanet fetvası:

"İmdat!" Çığlıklarının hızla çığa dönüşmesine neden oldu.

Dilerim bu çok fena bir yanılgıdır ve dilerim böyle bir demecin aslı astarı yoktur.

Bilimsel anlamda kendi kan bağından biriyle ilişki düşüncesi oluşturanları ve süreç içinde bunu gerçekleştirmelerinin adı ensest sapkınlık.

Daha dün basında yer alan bir RTÜK araştırmasında en çok izlenen TV programının Adnan Oktar'ın "Kedicikler" programı olduğu ve anket deneklerinin bu programın kendilerini rahatsız etmediğini açıklamaları toplumuzdaki ahlaki değerlerin nasıl bir sarsıntı geçirdiğinin göstergesidir.

Yakın tarihlerde cinselliğin okullarda ders olarak konulması gündeme geldiğinde yer yerinden oynamış:

"Olmaz!" Tavırlı yorumlarla kâğıt üzerinde kalmıştı. Hal böyle olunca cinsellik bir tabu olarak kalmaya devam etmişti.

Ben yaştakilerin ergenlik evrimindeki başvuru kaynağı Dr. Haydar Dümen'di. O'nun cinsellikle ilgili bilimsel kaynaklı kitaplarını tezgâh altlarından, poşetler içine sarılmış olarak gizli saklı alır, aklımıza takılan sorulara yanıtlar arardık. Aklımızdan geçen cinsellikle ilgili soruları başkasına sormamız var olan değerler açısından ayıp, dinsel yaklaşımlar bakımından da günahtı. Öyle olduğu içindi ki evlilik öncesinin rehberi sağdıçlık sorumluluğundaki ağabeylere, ablalara bırakılmıştı.

Bazen de karanlıkta ışık yakmayı bir görev sayan öğretmenlerimiz ortaya çıkardı. Lise dönemimizde rahmetli Beden Eğitimi Öğretmenimiz Balkanlar Çekiç Atma şampiyonu da olan Nurullah İvak bizleri kız arkadaşlarımızdan ayırarak söyleşiler yapar, delikanlılığın ne olduğunu anlatmaya çalışırdı. O bilgiler bile bizim için paha biçilmez değerdeydi.

İnsan denen değerin bilimsellikte uzak, hurafelerin karanlık örtülerine sarılı olarak yaşaması elbette ki toplumsal hayatta kaçınılmaz cinsel ve ruhsal hastalıkları da beraberinde getirir.

Paramparça edilerek yok edilen Turan Dursun, Kulleteyn adlı onlarca baskı yapmış yapıtında dinsel öğreti altında yetişen genç çocukların cinselliğini din tabusu altında anlatırken dikkati bu noktada toplanan çocukların zavallılığı üzerine çekmeye çalışmıştı.

Oysa çare eğitimin ışığı altında programlandırılacak derslerin içindeydi ve o dersin adı da cinsel hayattı.

Yasaklar daima gerçekleri baskı maltında tutar. Baskı altında tutulan değerler hızla tabuya dönüşür. Konuşulması ayıp ve günah tabulara…

Rahmetli yazar ve gazeteci Çetin Altan bir köşe yazısında kırsal kesimde zifafta kan görmediği için öldüren, kanı olmadığı için töreler gereği kurban edilen ya da kan grupları aynı olmadığı için doğan çocuğunun başkasına ait olduğunu sananları anlatmıştı. Sonra da anne ve babanın kan grubuna göre doğacak çocukların kan grubunun ne olacağını minik bir tablo üzerinde yayınlamıştı… O yazı bile seksen yılları öncesi tabuları sarsmanın güzel bir örneği olmuştu.

Din kendi değerleri içinde yani bireyin vicdanında kalmadığı sürece bilimsel değerlerle çatışmaya ve her şeye müdahale eder. Müdahale ettiği her şey de dinin yozlaşmasına ve özellikle de şeytani düşünceler içinde olanların işine yarar ve günü geldiğinde toplumsal hayatın tek yönlendiricisi manifestoya dönüşür.

Bir babanın kızına şehvetle yaklaşması bir fantezi olarak bile olanaksızken, diyanetten bu içerikte bir açıklamanın yapılması gerçekten şaşırtıcıdır.

Canlıların doğası bakımından cinselliğin kaçınılmaz gerçekliği ancak bilimsel ve eğitimsel yaklaşımlarla kendi kalıpları üzerinde şekillenir ve değer bulur.

Tek yol yasaklar, korkular yerine bilimsel eğitim. Diğer bütün yollar çıkılmaz sokaklara götürür.

Bakmadan Geçme