Çirkinler de Sever
Dedesi Mahbub, deve çobanı bir zenci olduğundan Arap-zenci melezi idi ve patlak gözlü olması dolayısıyla Câhiz lakabıyla anılıyordu. Çocuk yaştan itibaren ilim öğrenmeye iştiyaklı olan Câhiz'in en büyük şansı, Basra'da doğup büyümesiydi. Çünkü Basra oldukça canlı bir ilim ve kültür hayatına sahipti.
Dedesi Mahbub, deve çobanı bir zenci olduğundan Arap-zenci melezi idi ve patlak gözlü olması dolayısıyla Câhiz lakabıyla anılıyordu. Çocuk yaştan itibaren ilim öğrenmeye iştiyaklı olan Câhiz'in en büyük şansı, Basra'da doğup büyümesiydi. Çünkü Basra oldukça canlı bir ilim ve kültür hayatına sahipti.
İlk gençlik yıllarından itibaren âlimlerin ve ediplerin meclislerine katılan Câhiz, bazen böyle bir sohbeti kaçırmamak için Kufe'ye hatta Bağdat'a kadar giderdi. İlimle iştigal ettikçe ve eserler ortaya koydukça kısa süre içerisinde şöhreti yakalamıştı.
Artık geçim derdi de yoktu. Yazdıklarını, devrin ileri gelenlerine ithaf ediyor ve onlardan aldığı caizelerle rahat rahat geçiniyordu. Dükkânları bile vardı. Bazı kitapları için 5000 dinar aldığı ve hayatı boyunca yaklaşık olarak 360 eser ortaya koyduğu göz önüne alınırsa ciddi paralar kazandığı kolaylıkla anlaşılır. Maalesef eserlerinden çok azı günümüze kadar ulaşmıştır.
Şakacı, nüktedan ve kelam ehliydi. Onunla söz yarıştırmak neredeyse imkânsızdı. Ünü ülke topraklarını çoktan aşmıştı. Üç büyük şahsiyete sahip olduğu için Arap milletine gıpta ettiğini söyleyen Sâbit b. Kurre, üçüncü kişi olarak onunadını zikreder.