Geçen haftaki yazım üzerine bir okuyucumdan soru aldım. "Çocuğuma karşı nasıl davranmalıyım? Onu yetiştirirken özellikle nelere dikkat etmeliyim?", şeklindeki bu soruyu cevaplamaya çalışacağım izninizle. Öncelikle bu önemli ve güzel soruyu yönelten okuyucuma teşekkür ediyorum. Çünkü bu soru, hem ebeveynler hem de tüm yetişkinler için önem arz etmektedir. Anne-baba olsak ta, olmasak ta tüm çocuklar bizim geleceğimiz. Hem ebeveyn olarak hem de bir teyze-amca olarak, onlara karşı sorumluluğumuz olduğunu inkar edemeyiz.
Evet, çocuklarımız için geleceğimiz diyoruz, ama geleceğin tohumlarını şimdiden atıyoruz. Bu yüzden bizlerin sağlıklı ve doğru yaklaşımları, çocuklarımızın iyi yetişmelerinde çok önemli bir rol oynamakta. Farkında olmadan, hiçbir kötü niyet taşımadan yapmakta olduğumuz genel hatalardan vazgeçmek te bu açıdan önemli. Her ne kadar tüm çocukların ortak özellikleri olsa da her çocuğun tek ve biricik olduğunu daima hatırlayalım. Bu sebeple onları başka çocuklarla kıyaslamayalım. Gelişimsel bir sorun yoksa, diğer çocuklarda olan, kendi çocuğunuzda olmayan özellikler için endişelenmeyin. Çünkü her çocuğun farklı bireysel özellikleri vardır. Kendine has bu özellikler, başka çocukların özellikleri ile kıyaslandığında çocukta kapanması zor olan çeşitli yaralara yol açabilir. Oysa çocuğun kendi özelliklerinin ortaya çıkması, hem var olan yetenekleri fark etme açısından hem de çocuğun mutluluğu açısından gereklidir.
Kıyaslama durumunu tersine çevirelim. Çocuğunuz sizi başka anne ve babalarla sürekli kıyasladığında siz nasıl hissederdiniz? Hoş olmazdı değil mi? Öyleyse bu yükü çocuklarımızın üzerinden bir an önce alalım.
Çocuklarımızla konuşurken olumlu ifadeler kullanmaya özen gösterelim. Sebep-sonuç ilişkisi kurarak konuşmak, çoğu zaman anlaşılmayı kolaylaştırır. Çocuğun, yapmasını istemediğimiz bir davranışta bulunması halinde, genellikle "yapma" deriz ve nedenini söylemeyiz. Oysa nedenini açıklamak iletişimi kolaylaştırır. Örneğin çocuğa, "camdan sarkma" yerine "camdan sarkarsan düşebilirsin" şeklindeki ifade hem olumlu olduğu için hem de yapılmama nedenini açıkladığı için tercih edilmesi gereken bir ifade şeklidir.
Yalan, salgın hastalık gibi yayılmış ama ne bunun bir hastalık olduğunun farkındayız, ne de yayıldığının. Çocuklara o kadar kolay ve bir o kadar sık yalan söylüyoruz ki. Adeta bir alışkanlık olmuş gibi. Yalan olarak değerlendirmediğimiz için normalmiş gibi düşünüyoruz, hatta çoğu zaman üzerinde düşünmüyoruz belki de. Ancak çocuğun iç dünyasında bir felakete yol açabiliyoruz, bu sebeple.
Yalan olarak düşünmediklerimize örnek vermek isterim. "Bana şunu al" diyen çocuğa "param(ız) yok" dedikten sonra 1 lira çıkarıp ekmek almak. Gezmeye giderken "doktora gidip geleceğim", "bak biraz daha ağlamaya devam edersen polis amca sana kızacak", "bu yemeği bitirmezsen büyüyemezsin." Nasıl, örnekler tanıdık, değil mi?
Biz onlara bu masum (!) yalanları söylemeye devam ettikçe, onlar da kendilerine göre masum (!) yalanlar söylemeyi öğreniyorlar. Kendilerinden kuşku duymaya başlıyorlar. Bize ve diğer insanlara güvenleri azalıyor. Azalan bu güven duygusu da iç huzursuzluk başta olmak üzere, ciddi sorunlar için zemin oluşturuyor.
Çocuklarımızla konuşurken ve onları dinlerken gözlerinin içine bakarak, herhangi bir şarta bağlı olmaksızın sadece var olmaları sebebiyle onlara sevgimizi hissettirebilmeyi diliyorum.
VAN HABER VAN HABERLERİ