Çok acele edildi

Depremler sonrası kalıcı konutların yapımında TOKİ dünyaya örnek olacak,  alkışlanacak önemli bir başarıya imza attı.  Herkes de takdir etti, bu başarıdan gurur duydu. Emeği geçenlere de dua ve teşekkür etti. Ancak buna karşın konutların su, okul,  güvenlik,  ulaşım gibi yaşamsal ihtiyaçları daha tamamlanmadan yerli yerinde planlanmadan konutların  anahtarlarının dağıtılmasında aceleci davranıldı.
Aslında işin başında 23 Ekim tarihi taahhüdü altına girildiği için konutların inşasında, tesliminde hep yıl dönümü tarihine odaklanıldı.  Depremlerden hemen sonra 40 derce dondurucu soğuklarda başlayan konut inşaatlarının depremin yıl dönümüne yetiştirilmeye çalışılması inşaat gerçeği açısından yanlıştı.
Oysa konutların teslim tarihi mevcut iklim ve inşaat süresi bakımından 23 Ekim tarihinden sonrasına sarkabileceği dikkate alınarak vatandaşlara konutlar tamamlandığında anahtarlarının verileceği açıklanabilirdi.   Ayrıca inşaat sürecinde acele edilmemiş olsaydı yukarıdaki saydığımız eksiklikler giderilir, hatta doğalgaz hattı olmayan konutlara da doğalgaz hattı da çekilmiş olurdu. Hak sahipleri de konutlarını buna göre sabırla beklerdi.  Şimdi konut sahipleri anahtarları ellerinde beklemiyorlar mı?   Bekliyorlar.  Sorunlar çözülünceye kadar da bekleyecekler mi? O zaman anahtarları erken vermek ne işe yaradı?  Ev demek; su, banyo,  tuvalet,  ısınma demektir. Anahtar var ama ev yok.
Olmadı.
Mesela, en basitinden şu yapılabilirdi:
TOKİ kalıcı konutlarında işler usulüne, tekniğine uygun şekilde devam ederdi. 23 Ekim günü geldiğinde ise anahtar dağıtmak yerine deprem bütün törensel boyutlarıyla anılır, acılar paylaşılırdı.   Konutlar ise her yönüyle yaşama hazır hale getirildiği tarihte yine şölen havasında yine siyasilerimiz tarafından anahtarları hak sahiplerine teslim edilir. O gün Başbakan Erdoğan'da TOKİ evinde Vanlı bir aileye misafir olur, acı bir kahve içerdi.   Böylece hem daha kaliteli işler ortaya çıkar insanlar üzülmez,  sinirlenmez, kırılmazdı, hem suları akan sıcak evlere mutluluk içinde taşınmış olurdu.  Hem de iş sarkmaz ve art niyetli,  fitne fesat üreten, ayaklı gazetelere de malzeme verilmemiş olunurdu.
Buda olmadı!
Siyasal, törensel 23 Ekim tarihi uğruna acele edildi.  Konutlardaki devasa başarı  bu telaşın,  gölgesinde kaldı.  
Ne gerek vardı ki?
Girin internette sosyal paylaşım sitelerine bir göz atın.   Bir de sıradan vatandaşların muhabbet ettiği,  dertlerini- sorunlarını aralarında paylaştıkları kahvelere girin. Bir kürsü çekin oturun, bir çay söyleyin ve insanlarımızın konuşmalarına kulak misafiri olun. Veya bir iş yerine girin, 'merhaba' deyin.  O da olmadı hüzünlü kalabalıkların arasına karışın bakın Vanlılar neler konuşuyor. Dert bir değil, elvan elvan.
Allah aşkına biraz duygudaşlık yapın. Evi yıkılmış; hastası, yaşlısı,  engellisi, çocuğu bulunan,  geliri belli olan, psikolojisi bozulan, kaygılanan,  dostlarını, komşularını, sevdiklerini kaybeden yalnızlık çeken… Vanlıların yerine kendinizi bir an koyun. Sonra da vicdanınızın sesini dinleyin.
Ha,  deprem -zadelerle depremzedeleri de karıştırmayın.
Zadelerin tuzu kuru. Deprem onlar için yeni bir fırsat. Zadeler kendi hesabında, kendi kitabında, kendi çıkar davasında.  Zadeler çok meşguller. Para, yeni imarı kovalamaktan etraflarını net göremiyorlar.
Bu arada duygusal davranarak,
Şikayetçi olan, serzenişte bulunan depremzedeleri sabırsızlıkla, nankörlükle suçlamayın.   Bu haklı yakınmaların altında art niyette aramayın.   Duyguları hasarlı,  psikolojileri enkaza dönen insanları kırmayın, incitmeyin. Yaşamları alt-üst olan insanlar sıcak bir yuvaya kavuşmak,  düzen kurmak için yapılan işlerin daha planlı ve programlı yürütülmesini istiyor.
Bu da onların hakkıdır.
Öz eleştiri yapın, 'Acaba nerede yanlış, nerede eksik yaptık' deyin.
Bu sizi daha çok yüceltir.
İlmin kapısı Hz. Ali bakın ne diyor:  "Söz ağzından çıkana kadar o senin esirindir. Ağzından çıktıktan sonra sen onun esiri olursun."

vanhaber, van, haber, van haber

Bakmadan Geçme