Cumhurbaşkanı Erdoğan dönüş yolunda konuştu!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib'de son günlerde Rusya destekli rejim saldırılarının arttığına dikkat çekerek, 'Şu an itibarıyla maalesef Rusya Astana'ya da Soçi'ye de sadık değil' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib'de son günlerde Rusya destekli rejim güçlerinin saldırılarını artırdığına dikkat çekerek, “Şu an itibarıyla maalesef Rusya Astana'ya da Soçi'ye de sadık değil” dedi. Erdoğan, “Astana süreci diye bir şey de kalmadı. Astana süreci şu anda sessizlikte veya sessizliğe büründü. Astana'yı yeniden ayağa kaldırmak ve yeniden ayağa kalkışı ile birlikte Türkiye, Rusya, İran ne yapabilir, bakmak lazım” diye konuştu. ABD Başkanı Donald Trump'un ‘yüzyılın anlaşması' olarak duyurduğu planı eleştiren Erdoğan, “Kudüs'ün İsrail'e verilme planı asla kabul edilemez. Açıklanan plan, barışa ve çözüme hizmet etmeyecektir” ifadesini kullandı. Afrika temaslarını tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Senegal'den dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Erdoğan'ın sorulara verdiği cevaplar şöyle:
RUSYA ASTANA'YA DA SOÇİ'YE DE SADIK DEĞİL
2018'de İdlib'in, gerginliği azaltma bölgesi olarak ilanından bugüne gerginlik azalacak gibi durmuyor. Son zamanlarda da saldırılar arttı. Görünen o ki: Türkiye'ye basınç uygulayarak göç dalgası planlıyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu'nun söyleminden de anladığımız kadarıyla Türkiye'ye siyaseti dizayn etmeye yönelik şantaj. “Mülteci göndeririz, altından kalkamazsınız” gibi hükümeti zora düşürecek bir şantaj. İlk zamanlar söylediğiniz bir söz vardı. “AB'nin de derdi olmaya başlar” anlamında. Belli oradaki Suriyelilerle Türkiye siyasetini dizayn etmek adına adeta tehdit ediyorlar. Rusya da bunun içinde görünüyor.
Rusya ile gerek Soçi gerek Astana'da bazı görüşmeler, anlaşmalar oldu. Bu anlaşmalara Rusya'nın sadık kalması halinde, biz de aynı sadakatle yola devam ederiz. Şu an itibarıyla maalesef Rusya Astana'ya da Soçi'ye de sadık değil. Arkadaşlarımız muhataplarıyla görüşmeler yapıyorlar. Bu görüşmelerde de kendilerine artık “İdlib'de bu bombalamaları vesaire durdurdunuz durdurdunuz, durdurmadığınız takdirde bizim artık sabrımız tükeniyor. Bundan sonra ne gerekiyorsa biz de bunu yapacağız” diye ifade ediliyor. En son Halep'ten bizim tarafa atışları var. Bunlara biz bir yere kadar sabrederiz, sabrettik ama ondan sonra da biz göbeğimizi keseriz. Bu konuda Rusya da eğer biz birbirimize sadık ortaklar isek, tavrını belli edecek. Ya Suriye ile olan süreci farklı yürütecek ya da Türkiye ile olan süreci farklı yürütecek, bunun başka yolu yok. Biz bir şeyleri kapma gayretinde değiliz. Bir şeyleri almanın, toprak kapmanın gayreti yok bizde. Biz oradaki mazlum, mağdur insanları kurtarmanın gayreti içerisindeyiz. Rusların söylediği şey; “Teröristlere karşı mücadele ediyoruz.” “Kim terörist?” Kendi toprağını savunanlar mı terörist? Bunlar direnişçi. Şu anda bunlara sorarsan Türkiye'deki yaklaşık 4 milyon Suriyeli de terörist. Bunlar nereden kaçtı geldi? Esed'in zulmünden kaçtı geldi. Şu anda bu insanlar bize barınmış durumdalar. İdlib'de aynı şekilde devam eden bu süreçte biz ne yapıyoruz şu anda? Briket barınak yapıyoruz. Niye? Bu kışın soğuğunda bunlar çadırlarda duramazlar. Bunlara briket barınaklar yapalım. Bunları ben (Rusya Devlet Başkanı) Sayın Putin'e de söyledim. Bu insanlar şu anda çadırlarda nereye kadar? Bunun için Esed'e söylenmesi gerekeni siz söylerseniz, bu insanları da biz konforu yüksek hale getirebiliriz. Onun için de biz bu işi gevşetemeyiz, aynı kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz.
ASTANA SÜRECİ DİYE BİR ŞEY DE KALMADI
Şantaj görüyor muyuz?
Bunu şantaj olarak nitelemeyelim. Aylar geçtikçe göreceğiz ama bizler ilgili arkadaşlarımız, şahsım görüşmelere devam edeceğiz. Arzumuz bir an önce burada Rusya'nın dost olarak gördüğü rejime gereken uyarıyı yapmasıdır.
Rusya'nın tutumuna İran'ı eklersek, İran'a karşı şu anda baskılar devam ediyor. Bu durumda Astana süreci Türkiye'nin gayretleriyle ve ilkeli duruşuyla yürüyor gibi duruyor. Tek başına yeterli olur mu? Etkiler mi Astana'yı?
Şu anda Astana süreci diye bir şey de kalmadı. Astana süreci şu anda sessizlikte veya sessizliğe büründü. Astana'yı yeniden ayağa kaldırmak ve yeniden ayağa kalkışı ile birlikte Türkiye, Rusya, İran ne yapabilir, bakmak lazım. Zaten Amerika üst düzeyde buraya katılmıyor, alt düzeyde büyükelçi veya özel temsilci öyle katılıyor. Burada ağırlıklı biz üç ülkeyiz, Rusya, İran, Türkiye. Şimdi bunu yeniden canlandırarak Astana sürecinden ne çıkar, bakılabilir. Tabi asıl gidilmesi gereken yer Cenevre. Cenevre konusunda da sanki unutma politikası var. Bunu hareketlendirmek, bir an önce işi siyasi sürece kavuşturmak ve netice almak gibi bir durum söz konusu olmalı.
Özellikle İsrail medyasında ki Netanyahu'ya yakın aşırı sağ medyada Türkiye'nin güvenlik bürokrasisini hedef alan yayınlar var. Bugünlerde de bir tane yayınlandı. Kasım Süleymani'nin ardından MİT Başkanı Hakan Fidan hedef gösteriliyor. Ne söylersiniz?
Eğer biz İsrail medyasına göre hareket belirleyeceksek vay halimize. İsrail medyası da istihbarat başkanımız için -imalı vurgu ile- böyle şeyler yazıyorsa doğru istikametteyiz. Hayırlı olsun!
DEPREM BÖLGESİNDE KONUTLAR 5 AYDA YAPILIR
ABD Başkanı Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiniz. İki taraftan yapılan açıklamada Libya, İdlib ve Doğu Akdeniz konusunun konuşulduğu açıklandı. Bu kritik başlıklarda Ankara'nın mesajları ne oldu?
Libya'yı konuştuk. Libya ile ilgili olarak da sadra şifa konular değil. Ağırlıklı olarak Sayın Trump'la bir nezaket konuşması oldu. Elazığ, Malatya depremini gündeme getirdi. “Bize düşen ne var, ne yapabiliriz? Bizde depremlerle ilgili çokça alet edevat var, gönderebiliriz” dediler. Şu anda çok çok teşekkür ediyoruz, biz bu aşamaları aşmış vaziyetteyiz. Şu an enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. Enkaz kaldırmanın yanında, yeni bir adım daha attık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın gerek Elazığ'da gerekse Malatya'da elinde rezerv konut varsa -ki bunlar TOKİ'nin konutları biliyorsunuz, 400 kadar bu tür konut var- şu anda evsiz kalanlara, acil olanlara bu konutlardan dağıtmaya başlayacaklar. Malatya büyükşehir olduğu için -köy değil, mahalle diyoruz- o mahallelere tek kat konut ve bu konutların yanına da ahırlarını yapmak suretiyle çalışmalarını yoğun bir şekilde başlatıyorlar. Şehir merkezlerinde gerek Malatya gerek Elazığ'da zemin etütlerini en ideal noktada yapacağız. Zemin etütlerinden sonra da buralarda inşaatları başlatacağız ki bu bizim için 3-4 aylık, bilemedin 5 aylık iştir. Amacımız şehir merkezlerindeki binaları da yapıp vatandaşların buralardaki konutlara taşınmalarını sağlamaktır. Şu anda da (Çevre ve Şehircilik Bakanı) Murat Bey'den bunları öğrendim, süratle çalışmayı başlatıyorlar ve adımları da inşallah atıyoruz. Tabi bütün bunların dışında elimizdeki çadırları, konteyneri planlı bir şekilde dağıttılar. Kışı sıkıntısız veya en az sıkıntıyla atlatmayı planlıyoruz.
PARA HARCANMASI GEREKEN YERE HARCANDI
Ülkemizde yaşanan son yıllardaki depremlerden sonra iki tavır ortaya çıkıyor. Devletin tavrı, muhalefetin tavrı… Devletin tavrı son 17 yılda birçok depremde milletle dayanışma içinde. Muhalefet ise deprem üzerinden siyaset yapıyor. Millet ittifakının bileşenleri de medyasıyla STK'larıyla başka bir algı oluşturuyor. Son olarak Kemal Kılıçdaroğlu “Deprem vergileri nereye harcandı?” dedi. Bu tavrı sormak isterim. İkinci olarak devletin 1999 öncesi tavrıyla bugünkü tavrını değerlendirebilir misiniz?
Bu adamın doğru söylediği bir şey yok. Yalanlar zincirine yeni bir yalan ilave ediyor. Ben şu anda Sivrice depremine CHP'li belediye ne kadar yardım yapmış bunun üzerinde duracak değilim. Ben sadece şunu söyleyeyim. Bütün il, ilçe, belediyelerde, mahallelerde, Allah'a hamdolsun, bir tarafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere, bütün bakan arkadaşlarım ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Fuat Bey, öbür tarafta AK Parti Genel Başkan Vekili olarak Numan Bey, tüm vekiller, kadın kollarımız bölgede seferber oldu, çalıştılar ve aç açık bırakmamak için ne gerekiyorsa yaptılar. Bir defa Kılıçdaroğlu'nun ne kabinemizi ne bizim şu andaki o bölgede çalışan milletvekillerimizi falan ağzına almasını yakıştıramam. Onların böyle bir derdi olamaz. Acaba kendisi oraya gitti mi? Gitmedi. Şimdi bundan sonra herhalde gider; ben söylüyorum ya… Niye gitmedi? Bu ciğer meselesi, ruh meselesi ondan... Bunda öyle bir ruh yok. Biz elhamdülillah Van'da da Simav'da da Sakarya'da da... Ben cezaevinden çıktım, ilk gittiğim yer Sakarya, Düzce'dir. O zaman belediye başkanı sıfatım yoktu. Bütün oraları dolaştık. Biz derdimiz var. Onun böyle bir derdi yok. Soruyorlar şimdi. Başbakanlığım ve Cumhurbaşkanlığım döneminde bir para hangi amaç için toplanmışsa bugüne kadar o gaye için harcanmıştır. Onun dışında bir yere biz bu tür paraları harcama diye bir tavrın içinde olmadık, olmayız. Şu anda arkadaşlarımız yoğun bir şekilde çalışıyor. Eğer bu vatandaş dayanışma için elinde ne var ne yok götürüyorsa, tek sebebi var: İnanıyor da onun için götürüyor. Bu hükümete inanıyor. İnanmasa götürür mü? Ben “Sizlere her şeyi veririm” diyor.
AK PARTİ'DEN YARDIM KAMPANYASI
Şimdi bir kampanya daha başlattık. Önce vekillerle dedik ki; biz buraya elimizden gelen desteği verelim. Herhangi bir rakam belirlemiyoruz. Kim ne kadar verecekse milletvekili arkadaşlarımız versinler. Bunları hesabımızda toparlayacağız sonra da grup başkanımız herhalde AFAD'a aktarma yoluna gidecektir. Bunlar ise yatıyor kalkıyor “o parayı nereye, bu parayı nereye harcadınız?” Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da Bay Kemal'e bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok. Bütün bu harcamalar nasıl yapılıyor, bunlara bakmıyor ki... Bütün bu konutlar nereye yapılacak? Bunun tarih en büyük şahididir. İki de bir kalkıp gaziler ve şehitlerle alakalı şeyleri konuşuyor. Niye? Aldatırız! Yaptıkları iş bu. Onun için bunların haftalık grup toplantısında yaptıkları konuşmalar da pek kayda değer değil.
İHA'lar depremde kullanıldı mı?
Evet. Koordinat belirlemelerinde kullanıldı.
Kudüs'ün İsrail'e verilmesi asla kabul edilemez
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Beyaz Saray'ın “yüzyılın anlaşması” olarak nitelendirildiği barış planı, -biz uçaktayken- Trump tarafından duyuruldu. Bu bağlamda Ankara'nın plana yaklaşımı nedir?” sorusu üzerine, “Biz buraya girerken açıklama devam ediyordu. Önceki akşamki (Pazartesi) konuşmada Sayın Trump'a, “Bu metni bize gönderirseniz, içeriğinde ne var görürüz, ona göre de atmamız gereken adımları veya tavrı belirleriz” dedik. Zaten önümüzdeki hafta içerisinde de Cidde'de İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısı olacak. O toplantıya Dışişleri Bakanımız da katılacaklar. Bizim bu konudaki tavrımız belli. Kudüs Müslümanların kutsalıdır. Kudüs'ün İsrail'e verilme planı asla kabul edilemez” dedi. Erdoğan, “Açıklanan plan, barışa ve çözüme hizmet etmeyecektir. Bu plan Filistin ve Kudüs için yeni oldubittiler oluşturma gayretidir. Bu, Filistinlilerin haklarını yok sayma ve İsrail'in işgalini meşrulaştırma planıdır. Hangi girişim olursa olsun, bazı Arap ülkeleri sırtını dönse de biz Filistin'in ve Kudüs-ü Şerif'in hukukunu korumak için uluslararası kurumları harekete geçirmeye ve dünyaya bu meseleyi anlatmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Koronavirüs'a karşı tedbirler alınıyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin'de 100'den fazla kişinin ölümüne yol açan ve bütün dünyada hızla yayılan Koronavirüs'e karşı ne tür tedbirlerin alındığının sorulması üzerine şunları söyledi: “Sağlık Bakanımızın bu konudaki temkinli açıklamaları şöyle: ‘Bizde henüz herhangi bir sıkıntı söz konusu değil' Ancak Çin'de de 25 kadar Türk, 10 kadar da Azeri vardı. Onların Türkiye'ye dönme gibi arzuları var. ‘Tedbirlerinizi alın, Azeri kardeşlerimizi de dahil edin. Karantinaya almak suretiyle bu kardeşlerimizi Türkiye'ye getirelim' dedik. Türkiye içinde şu an itibarıyla herhangi bir sıkıntı söz konusu değil ama arkadaşlarımız oraya dayalı olarak da her türlü tedbiri alarak adımlarını atıyorlar.