Cumhurbaşkanı Erdoğan: Memur ve emeklilere verilen söz tutulacak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kabine Toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle;
"DEPREM KONUTLARININ TESLİMATI EKİM-KASIM AYLARINDA"
Millet olarak, 2 milyarlık İslam alemiyle idrak ettik. Gariplerin ve öksüzlerin elinden tuttuk. Depremzede kardeşlerimizi ihmal etmedik. Pek çok arkadaşımız deprem bölgesindeydi. Yalnız olmadıklarını bir kez daha kendilerine hissettirdik. 11 vilayetimizin tamamında ihya ve inşa çalışmaları devam ediyor. TOKİ'miz bölgenin yeniden inşa sürecinde öncü rol oynuyor. Binalar hızla yükseliyor. Ekim kasım ayından itibaren yapımı tamamlanan konutların teslimatına başlıyoruz. Amacımız ilk 1 sene içerisinde 319 bin deprem konutunu teslim etmektir. Bölgede toplam 650 bin konut inşa edeceğiz.
"TAKOZ SİYASETİNİN NELERE MAL OLACAĞINI DAHA İYİ ANLIYORUZ"
Başkaları ne yaparsa yapsın bizim ana gündemimiz deprem bölgesidir. Milletimizi iyilik etmeden başa kakan namertlere muhtaç eylemeyeceğiz. Sandıkta milletten yediği tokattın acısını depremzedelerden çıkartan faşistlere rağmen tüm milletimizi kucaklamaya devam edeceğiz. Yol medeniyettir şiarıyla başlattığımız ulaştırma hamleleriyle ülkemize çağ atlattık. 1915 Çanakkale Köprüsü'yle geçiş süresini 6 dakikaya düşürdük. Osmangazi Köprüsü'nde geçtiğimiz cuma günü 11 bin 770 araç geçişiyle bir rekora daha imza attı. Açılışından bugüne kadar 70 milyon araç geçişiyle 1.7 milyar dolarlık tasarruf sağladı. Takoz siyasetinin nelere mal olacağını daha iyi anlıyoruz. 14 ve 28 Mayıs'ta bu zihniyet sandığa gömüldü.
Ülkemizin öncülüğünde yürütülen barışın inşa çabaları daha iyi anlaşılıyor. Rusya-Ukrayna savaşı bunun en açık ve maalesef en acı örneğidir. İstanbul süreci fırsatı değerlendirebilseydi yaşanan yıkım ve gözyaşı olmayacaktı. İstanbul mutabakatıyla başlayan gayretler savaş lobisi tarafından yıpratıldı. Biz de bir dönem bu savaş lobisinin hedefi olduk. Baskı aracı olarak bizler her zaman olduğu gibi muhalefet partisini kullananlar karşısında dik durduk. Muhalefet adayının Rusya ile aramızda kriz çıkarmayı amaçlayan asılsız ithamları bunun bir parçasıydı. Bu iddialarla ilgili ortaya tek bir delil konulmadı. İddialara yalanladıktan sonra muhalefet tarafından niçin böyle bir provokasyona girildiğine dair bir açıklama gelmedi. Hükümet olarak bunların hiçbirine kulak asmadık.
"KURAN-I KERİM'E YÖNELİK ALÇAKÇA SALDIRI HEPİMİZİ ÖFKELENDİRDİ"
İsveç'te Kuran-ı Kerim'e yönelik alçakça saldırı hepimizi öfkelendirdi, bu bir nefret suçu. Bu sapkınlığın, bırakın fikir özgürlüğünü en temel insani değerlerle bağdaşması mümkün değildir. Bu nefret suçunun polis korumasında işlenmesi daha vahimdir. Söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir hak hukuk tanımayanlar sıra Müslümanların kutsallarına gelince birden fikir özgürlüğünü hatırlıyorlar. Stockholm'de Kurban Bayramı'nın ilk günü, cami önünde gerçekleştirilen menfur eyleme münferit bir hadise gözüyle bakamayız. Bu saldırıları batıda habis bir ur misali yayılan Müslüman ve İslam düşmanlığı hastalığının yeni bir tezahürü olarak görüyoruz. Batı dünyası bu konuda hiçbir adım atmıyor. 4 yıl önce Yeni Zelanda'da 51 Müslümanın şehit edildiği terör eyleminden hala ders alınmıyor. Günümüzde Müslümanlar için inançlarını özgürce yaşamak giderek zorlaşmaktadır. Irkçı terör saldırıları sadece Müslümanlara değil Musevilere, Afrikalılar, Romanlara ve göçmenlere de yönelmektedir. Önceki hafta yüzlerce mülteciye mezar olan gemi faciasında buna bir kez daha şahit olduk. İnsanı kurtarmak için ciddi hiçbir emek harcanmadığı gibi yüzlerce kişinin ölümü Titanik'i görmeye giden 5 zengin kadar gündem olmadı. Kısa sürede unutulup gitti. Bunlar asla istisnai hadiseler değildir.
"FRANSA'DAKİ OLAYLAR İÇİN ENDİŞELİYİZ"
Beyaz adamın üstünlüğüne dayanan sömürgeci, kibirli, gayriinsani zihniyetin varlığının halen devam ettirdiğinin işaretidir. Özellikle sömürgeci geçmişi ile bilinen ülkelerde kültürel ırkçılık, kurumsal ırkçılığa dönüşmüştür. Fransa'da başlayan olayların kökünde işte bu zihniyetin inşa ettiği sosyal mimari vardır. Sistematik baskı gören varoş, gettolarda yaşamaya mahkûm edilen göçmenlerin çoğu Müslümanlardır. Şiddet maalesef şiddeti doğurmuş ve bugünkü hadiseleri tetiklemiştir. Kamu malına zarar verilmesini, sokakların yakılıp, yıkılmasını, mağazaların yağmalanmasını elbette tasvip etmiyoruz. Sokak olayları meşru bir hak arama metodu olamaz. Ancak bu sosyal patlamadan otoritelerinde bir ders çıkarması gerektiği açıktır. Benzer vakalar bizde yaşandığında bizlere hak demokrasi dersi verenlerin bugün derin bir sessizliğe bürünmesi ayrıca manidardır. Dışişleri Bakanlığımız oraya gidecek ve orada yaşayan vatandaşlarımıza gerekli uyarılarda bulundu. Endişeyle karşıladığımız son hadiselerin bir an önce sona ermesini diliyoruz. Bu olayların Müslümanlara göçmenlere yönelik yeni bir baskı furyasına yol açmasında da endişe duyuyoruz. Türkler İslam düşmanlığında en çok bedel ödeyen kesimdendir.