Değişen Kent Kimliği

Günümüz şehirlerine baktığımızda çarşılarından parklarına, döşeme taşlarından sokak aydınlatmalarına, yeni yapıların mimarisinden caddelerine, zincir mağazalarına kadar birbirlerine benzer duruma gelmiştir.

Günümüz şehirlerine baktığımızda çarşılarından parklarına, döşeme taşlarından sokak aydınlatmalarına, yeni yapıların mimarisinden caddelerine, zincir mağazalarına kadar birbirlerine benzer duruma gelmiştir.

 

Doku olarak git gide birbirine benzeyen bu arada kendi tarihini, kültürel dokusunu, estetiğini, öz kimliğini kaybeden, hafızası silinerek yozlaşmaya açık hale gelen kentlerde alışveriş merkezleri artarken insan ilişkileri de zayıflamış buna bağlı olarak da yaşam kalitesi düşmüştür. Tüm bunlar üretim toplumu yerine tüketim toplumunu yaratmıştır.

 

Yaşam standartları değişen toplumun büyük bir kesiminde, geniş aileler yerini çekirdek ailelere bırakmış, aileler küçülmüş, ilişkiler kopmuş, yaşam alanlarımız betonlarla sınırlandırılmıştır.

 

İki katlı bahçeli evlerin yerini soğuk, beton binalar alırken yeni oluşan semtlerle insanlar arasındaki sınıfsal makas açılmış ve kendi içinde, bölünmüş eğitimde, yaşam standartlarında eşitsizlikler büyüyerek daha da artmıştır.

 

Toplumun sosyal dokusundaki bozulmalarla demografik yapısında değişiklikler baş göstermeye başlamıştır. Toplumdaki bu hareketlenmeyi, halkın tepkilerini, sevgilerini, nefretlerini, isteklerini ve kitlesel şekilde ifade ettikleri duygularını yönlendirebilmek, kontrol altında tutma gibi yetileri yönetebilen toplum bilimcilerine, toplum mühendislerine ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır.  Çünkü bunlar sorunu en sağlıklı şekilde yerinde gören, tahlil eden ve sonuçlandıran kişilerdir.

 

Eskiden tüm bu tahlilleri yapan, toplumun nabzını tutan, yön veren o şehrin bilge kişileri, eşrafları, iş insanları yani daha çok maddi anlamda güçlü kişilerdi.

 

Ancak günümüzde artık onların yerini tarihçiler, sosyologlar, yazarlar, mimar -mühendisler, halk bilimcilerin alması gerekir.  Fakat çoğu yönetimlerde bu akademik kariyer sahiplerini pek göremiyoruz. Dejenerasyona uğrayan kentleri yeniden ayağa kaldırmak, yeniden kimlik kazandırmak bu anlamda toplumun gereksinimlerini en iyi bilen yerel yönetimlerin başındaki kişileri yönlendiren vizyonu olan bu kişiler olmalıdır.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme