Ders veren kadın

Daha önce ABD’nin Afganistan, Pakistan, Yemen gibi ülkelerde İHA’larla yaptığı operasyonlarda suçsuz sivillerin de öldüğünü belirterek ABD’ye sert eleştiriler yönelterek, Paris saldırısı gibi bunlara da tepki gösterilmesi gerektiğini hatırlatan Alman Sol Parti Federal Parlamento Grup Başkanı Sahra Wagenknecht ‘in NATO ve Avrupa ülkeleri ile ilgili sözleri yenilir yutulur gibi değil.

Barıştan yana cesur çıkışı ile dikkatleri üzerinde toplayan Sahra Wagenknecht  ülkesi  Almanya’nın ABD’nin kuyruğuna takılarak İslâm coğrafyasında kan dökmesine şiddetle karşı çıkarak NATO şemsiyesi altında gerçekleşen “barış, demokrasi ve halklara özgürlük” dövizli işgal ve sömürü operasyonlarını eleştirerek Almanya’nın bu işlerin dışında kalması gerektiğini söylüyor.

Wagenknecht’in her açıklaması tokat gibi.

“Göç”ün nedenlerine karşı müdahale edin, mültecilere karşı değil!” diyen Sahra Wagenknecht:

 

“Almanya’nın silah ihracatını hemen durdurun! Savaşlara ve NATO askeri hareketlerine katılmaktan vazgeçin! ABD’nin Almanya’daki havaalanlarını ve üslerini, savaşları sürdürmek için Almanya toprağını kullanmasına izin vermeyin! “Barışçı bir Dış-Politika”, uluslararası hukuka aykırı “rejim-değişikliği” ve halka zarar veren “yaptırım”larla ülkelerin istikrarsızlaşmasına, neden olmayın! Kendi koyduğunuz “sorumluluk hedefleri”ni, sözünüzü yerine getirin: ülke brüt gelirlerinin 0,7’sini kalkınma ortaklığı projelerimiz gereği gelişmekte olan ülkelere verin! Neo-Liberal “Ekonomik İşbirliği Anlaşması”nı ve “Serbest Ticaret Anlaşması”nı ve buna benzer üzerinde görüşülen diğer anlaşmaları durdurun! Ülkelerin “kendini besleyebilirliği”ni güçlendirin, bunun için yöresel yiyecek maddesi pazarlarını ithalatın tehditinden koruyun! Almanya’nın UNO beslenme programına yıllık 162 milyon Euro olan katkısını Suriye krizi nedeni ile 500 milyon Euro’ya yükseltin!” diyor.

 Alman kadın politikacı Sahra Wagenknecht ismiyle müsemma sahra topu gibi atışlarda bulunuyor. Wagenknecht, “Irak Savaşı olmasaydı IŞİD olmazdı, Libya bombalanmasaydı bu kadar güçlenmezdi” diyor. Yaşanan savaşın, ölümlerin göçlerin asıl sorumlusu olarak ABD’yi işaret eden  demeçleri ve ayrıca Paris saldırılarından sonra, ülkesinin de desteklediği Suriye’ye dönük hava operasyonlarını eleştiren Wagenknecht, “Suriye’de masum sivilleri bombalarla öldürmek, Paris’te restoran ya da konser salonlarında etrafa ateş açarak insanları öldürmekten daha hafif bir suç değil”  ifadeleriyle batıya  günahlarını hatırlatıyor.

Milyonlarca insanın ölmesine ve mülteci durumuna düşmesine sebep olarak Kuzey Atlantik Terör Örgütü NATO olduğunu  haykıran Sahra Wagenknecht İslam ülkelerini kan gölüne döndüren ABD, NATO, batı ülkelerinin günahkar ve sorumlu olduğunu söylüyor.

Alman politikacı kadın duruşu ve açıklamalarıyla bizde  “kahrolsun emperyalizm” dahi deme yürekliliğini gösteremeyen, ülkesine halkına karşı hainliği solculuk sanan, emperyalistlerin eteğinden kuyruğu olmaktan utanmayan,  arkadan  hakaret ettiği siyasilerin önüne gelince çıkarı için kırk takla atan, dönemine göre rozet değiştiren, devletten geçinerek devlet sayesinde var olan ama yediği kaba tüküren omurgasız solculara  insanlık dersi veriyor.

 

Kolay değil

İlimizde bazı kamu kurumlarında ve belediyelerde oto kontrol sağlanamaması, niteliksiz çalışanlar, sayesinde iş ve işlemlerde sorun yaşanıyor. Bilgisizlik sonucu oluşan bürokrasiden, beklemelerden dolayı vatandaşa gına gelmiş. 

Kurumlar arasında koşturan vatandaş karşına çıkan her görevliye derdini yeniden anlatmaktan her bir kuruma gereksiz evrak taşımaktan bıkmış. Kurumlarda soru sormak, odaya girmek “ neden böyle” demek zaten yasak. Çok ileri giderseniz dayak yemediğiniz kalıyor.

Ortada sorun var ama bunu vatandaş anlamıyor!

Çalışan ne yapsın. Bir tarafta kafa önde göz bilgisayarda oyun oynamak mesajlaşmak, bir tarafta telefonla ilgilenmek, diğer tarafta işini aksattığı insanlara efelenerek laf yetiştirmek işgüzarlığına bahane üretmek öyle kolay mı .  Bütün bunları yapmak  bir emek istiyor.

Vatandaş çıldırmasın ne yapsın!

Kurumlarda müdür veya imza atacak görevli yoksa her şey belirsiz zamana kalıyor.   Hele o kurum biraz şehir dışındaysa yandınız. Ne zaman, ne sabır yeter. Denetim olmadığı için çekinme korku da yok.  Yeni Türkiye’de “ bugün git yarına Allah kerimdir” dönemi var.  Kurumlar arası yazışmalar da pek farksız değil. Öyle yazışma var ki aylar sürüyor.

Bilişim teknolojisi ile  vatandaş odaklı kurumlarda  işlemler hızlanacağına bizde yavaşladı. Teknoloji öncesi çalışanlar daha hızlıydı, daha duyarlı, daha güler yüzlüydü.  Son model araca at arabası süreni oturtursanız böyle olur.  

Kurum kuruluşlarda, belediyelerde görevinin bilincinde olan her yönüyle donanımlı iş ve işlemleri zamanında yapan nitelikli çalışanlar yok mu? Elbette var. Vatandaş işleri, işlemleri tersinden yapan sorumsuz niteliksiz çalışanlardan ve  kurumuna hâkim olamayan yöneticilerden şikâyetçidir.  Haberiniz olsun.


Öncelik barınma ve eğitim

Hükmete  yakın kaynaklardan çok önemli  bilgiler alabilen  Hürriyet gazetesinin yeni  yazarı  Abulkadir Selvi “Kandil’in çözüm oyunu” başlığıyla yayımlanan yazısında ilginç noktalara değiniyor.

 Kandil’in çözüm sürecine dönülsün sinyallerinin altında, ABD’nin artan baskısının yattığını, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD gezisinin bu konuda bir dönüm noktası olduğuna dikkat çeken Selvi, Türkiye’nin kararlı tavrı karşısında tercih yapma durumunda kalan ABD’nin  PKK’yı sıkıştırdığını, Rusların bölgeden çekilmesiyle birlikte ABD ile yüz yüze kalan Kandil’in  strateji değişikliğine gitme çabasında olduğunu iddia ediyor. 

Çözüm sürecinin gündeme gelmesinin dış boyutunda, bölgesel dengelerden ziyade ABD’nin yer aldığını ileri süren

Selvi,   HDP’yi eleştiriyor. HDP’nin, Cizre’de hep yüzde 80’in üzerinde oy aldığını,operasyonlara desteğin  ise yüzde 65 çıktığını, barikat ve hendeklere karşı olanların oranı ise yüzde 88 oluğunu söyleyen Selvi,  Sadece Cizre’de değil, bölgede benzer sonuçların  çıktığına işaret ediyor.

Türkiyelileşme açılımı ile Kürt siyasi tarihinin en büyük desteğine ulaşıp, yüzde 13 oy oranı ile 80 milletvekiline sahip olan HDP’nin, 7 Haziran’dan sonra hendek siyasetinin arkasında durduğunu, Türkiyelileşmeyi değil, Kandilleşmeyi tercih ederek siyasi harakiri yaptığını  anlatan Abdulkadir Selvi,  çatışmaların yaşandığı yerlerde yapılan araştırma sonuçlarına atıfta bulunarak şöyle diyor:

“Şehir savaşlarının yaşandığı yerlerde yapılan araştırmalarda ortaya çok çarpıcı sonuçlar çıkıyor.

1- Barınma ihtiyacının karşılanması.

2- Eğitim.

Araştırmada güvenlik ve sağlık, üçüncü ve dördüncü sıraları paylaşıyor.

Evini terk etmek zorunda kalan, kendi şehrinde mülteci durumuna düşen halkın, eğitimi tercih etmesinin nedeni ne? Bölge halkı, “Ben mağdur oldum, çocuğum kendisini kurtarsın” diye düşünüyor.”

Çatışmaların yaşandığı yerlerde  vatandaşların  sağlıktan önce   barınma ve çocuklarının eğitiminin önemsenmesi dikkat çekicidir.  Özellikle eğitim öğretim kurumlarını yakanların, vatandaşları toprağından yuvasından edenlerin bir kez daha düşünmeleri gerekiyor.


Bunda bir terslik yok mu?

Van Ticaret Borsası (VATBO) eski Başkanı Feridun Irak, Van Organize Tarım İşletmeleri A.Ş (VOTAŞ) hisselerinin Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na devredildiğini söyledi.

Irak,“VOTAŞ Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinin de dâhil olmak üzere en büyük yatırımıdır… VOTAŞ örnek bir yatırımdır. Proje 20 milyon liralık yatırımla gerçekleşmiştir. Bunun 6 milyon lirasını ortaklar kendi ceplerinden koymuşlardır. 10 milyon TL’ye yakın Ziraat Bankası ve diğer bankalardan kredi kullanmışlardır. Geriye kalan 3 milyon civarında bir para teşviklerden faydalanılmıştır ”dedi.

Yani söz edilen proje yerel sivil girişimin başarısıdır.

İyi niyetlerle yoğun emekle hazırlanan Organize Hayvancılık Projesi’ne içerik olarak bilgilerimiz çerçevesinde söylenecek söz yok. Ancak müteşebbislerin girişimcilik ruhu, iş birliği, hayalleri, sermayesi ve bir anlamda özelleştirilen devlet arsası üzerinde hayata geçirilen projenin şimdi siyasi bir kurum olan her dönem farklı kararlar alabilen belediyeye hisselerinin devredilmesi devletleşmeye geri dönmek değil mi?   Bunda bir terslik yok mu?

Özel İdarelerin, belediyelerin bu tür projelerde başarılı olduğunu gösteren bir örnek de bilmiyorum. Varsa söylesinler.

Ön yargılı değilim.  Umarım VOTAŞ Büyükşehir Belediyesi ile hedeflenen başarıyla ulaşır, bizde gurur duyarak alkışlarız.

 

Bakmadan Geçme