Devrimci

Mehmet Bedri Gültekin yazdı....

İnsanlık; Neolitik Devrim (MÖ 10 000 – 8 000), Uygarlık Devrimi (MÖ 5 000 – 3 000), Aydınlanma ve Demokratik Devrimler (16 – 19. yüzyıllar), Ulusal Kurtuluş Savaşları ve Sosyalist Devrimler (20. Yüzyıl) Çağı’nda olduğu gibi yeni tarihsel bir sıçramanın eşiğindedir.

İnsanoğlunun bir canlı türü olarak varlığını sürdürmesi, gezegenimizin bir bütün olarak yaşamaya devam etmesi, gelinen aşamada köklü bir devrimci dönüşüme bağlı. Denizlerimiz ölüyor, göllerimiz kuruyor, nehirlerimiz kirleniyor, çölleşme bütün dünyayı tehdit ediyor, salgın hastalıklar artık dünyanın en ücra köşesindeki insanı bile buluyor. Hepsinden önemlisi kapitalist sistem; insanı insanın kurdu yaptı, insanı kendine yabancılaştırdı ve çürüttü.

Bütün dünya, bütün insanlık için sözkonusu olan bu tespitler tek tek bütün ülkeler için de geçerlidir. Hele hele Türkiye gibi jeopolitik konumu itibariyle dünyanın en önemli bölgelerinden birinde yer alan bir ülke açısından, yukarda sayılan bütün tehditlere ek olarak, kapitalist-emperyalist sistemin hegemonya ve sömürü emellerinin sonucu olarak milli güvenlik sorunu da bulunuyor.

Onun için Devrim ve Devrimcilik; bütün insanlık, bütün dünya ve Türkiye açısından da varlığı sürdürebilmenin en önemli koşulu haline gelmiştir. Başka bir deyişle “Devrimci”nin, tarihi rolünü bir kez daha oynayacağı günlere gelmiş bulunuyoruz.

Devrimci kimdir? Bu soru üzerinde düşünmenin şimdi tam zamanıdır.

Devrimci, tek başına kaldığı zaman bile doğrunun yanında durmaktan geri

kalmayan, doğruyu savunmada ısrar eden kişidir. Sağlığında verdiği mücadele, hiç kimse tarafından takdir edilmese bile, doğru ve haklının yanında olmaktır devrimcilik. Ömrü boyunca verdiği mücadelenin sonunda bütün yaptığı, mücadele bayrağını kendisinden sonra geleceklere devretmesinden ibaret olabilir. Devrimci, gerektiğinde bütün ömrünü böyle bir misyona hasreden kişidir.

Devrimci Ebu Zer gibi olacaktır. İlk Müslümanlardan olan ve doğru duruşu - doğru sözlülüğüyle tanınan Ebu Zer, İslam devletinin Kuzey Afrika’dan Horasan’a uzanan bir imparatorluğa dönüştüğü ve bir çok “sahabe”nin büyük zenginliklere kavuştuğu koşullarda, Emevi Hanedanı’nın yanlışlarına cesaretle karşı çıktığı için sürgün edildiği çöl köyü Rebeze’de, yalnız başına, yoksulluk içinde öldü. Ama aradan 1500 yıl geçtikten sonra bugün biz, mücadelemizde esin kaynağı olarak Ebu Zer’i hatırlıyoruz.

Devrimci, örgütlüdür. Ancak örgütlü bir kişi, hedeflerine ulaşma şansına sahip olabilir. Dünya güç ile değiştirilir. Güç ise örgüt ile elde edilir. Onun için Devrimci her koşulda örgütlüdür.  İçinde bulunulan koşullarda devrimci doğru bulduğu programa en yakın gördüğü örgütün içinde olur, eğer böyle bir örgüt yoksa o örgütü kurmak için çalışır.

Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi, Devrimci; “koyun olup ses anlayan” ve bundan dolayı “sürüye sayılan kişidir.”

Muhyi’nin dediği gibi Örgüt; “bir kılı kırk yaran” ve “her bir parçasından bir köprü yapan” güçtür.

Devrimci, dünyayı değiştirme mücadelesinin içindedir. Dünyayı değiştirmek;

kişinin kendisini değiştirmesi, çevresini değiştirmesi, ve nihayet yaşadığı ülkede hakim sistemin değiştirilmesi mücadelesidir. Günümüzde dünyayı değiştirme mücadelesi; en başta emperyalizme karşı savaşmayı, ondan sonra hak arayan emekçinin yanında durmayı ve bütün olarak halkın en temel hak ve özgürlükleri için verilen mücadele içinde olmayı gerektirir.

Devrimci; okuyan, araştıran, sorgulayan kişidir. Bilgi sahibi olmayan kişi nasıl

mücadele edilmesi gerektiğini de bilemez. Bilgi sahibi devrimci, aynı zamanda çevresinde herkesin bilgisine başvurma ihtiyacı duyduğu kişidir. Ve bu durum, halka önderlik etmenin olmazsa olmazıdır. “Bilgi sahibi olmak”; sürekli bir okuma, araştırma çabası içinde olmakla mümkündür. Sorgulamayan kişi ise okuma ve araştırma ihtiyacı duymaz.

Öğrenmenin ve sorgulayabilmenin bir gereği de alçakgönüllülüktür. Herkesin, herkesten sürekli olarak öğreneceği yeni şeyler vardır.

Devrimcinin gerçeği araştırma çabası ömrünün son anına kadar sürer.  Büyük bilim adamı Biruni’nin ölümünün hemen öncesinde kendini ziyaret eden bir başka bilim adamından bir şeyler öğrenmeye çalışması, Lavoisier’in giyotinle başı kesildikten sonra bile kişinin bir müddet daha düşünmeye devam ettiğini kanıtlama çabası, hatırlanacak devrimci örneklerdir. (Lavoisier’in ölümü üzerine anlatılan bu anekdotun gerçekte yaşanıp yaşanmadığının, anlatmaya çalıştığımız konu açısından fazla bir önemi yoktur. Önemli olan insanın, son anına kadar öğrenme ve öğretme çabası içinde olmasıdır.)

Devrimci “biat” etmez. Biat etmek, başka deyişle herhangi bir kişiye “sadakat”,

kişinin özgür iradesinden vazgeçmesi demektir. Feodal dünyanın kültüründe yer alan kişiye sadakat, devrimcinin tavrı olamaz. Devrimci; ideolojisine, programına ve kısacası dünya görüşünden kaynaklanan ilkelerine bağlıdır.

Devrimci sade yaşar. En büyük zenginliğin gönül ve akıl zenginliği olduğunu

bilir. Ayrıca devrimci, “yöneticileri zengin olan halkların yoksulluk içinde oldukları” gerçeğini hiçbir zaman akıldan çıkarmaz. “Yöneticileri sade yaşayan halklar ise refah içinde ve mesut olurlar.” Tarihin bu büyük dersi, Devrimcinin uğruna mücadele ettiği sistemin özünü belirler.

Devrimci, kaderini halkının kaderiyle birleştiren kişidir. “Kurtuluş yok tek

başına” sloganı sadece mücadele meydanlarında atılan ve kulağa hoş gelen bir slogan değildir. İnsanı insan yapan en temel özellik, ancak bir topluluğun parçası olarak var olduğu gerçeğidir. Onun içindir ki içinde bulunulan topluluğun çıkarı her zaman kişinin çıkarının önündedir. Yunus Emre’nin “sen sana ne sanırsan, ayruğa da onu san” özdeyişi bu bakış açısının ifadesidir.

Devrimci paylaşımcıdır, mutluluğu paylaşmakta bulandır.

Devrimcinin hayatındaki öncelikler sıralamasında, Vatana (millete) bağlılık, Örgüte (Partiye) bağlılık ve en sonra da kendisi gelir.

Devrimci, fedakâr ve cesurdur. Gerektiğinde ülkesi için, milleti için, emekçilerin kurtuluş davası için ve arkadaşları için her türlü fedakârlığı yapmak, canını vermek gerekiyorsa gözünü kırpmadan gereğini yapmak, devrimcinin ayırt edici özelliğidir. Çanakkale’de “Size ölmeyi emrediyorum” diyen Komutan, işte böyle bir anlayış ve ruhla hareket etmişti. O emre uyan askerlerin varlığıdır ki, Bağımsız ve Egemen Türkiye Cumhuriyeti mümkün olabildi.

Devrimci, güvenilirdir. Arkadaşı, dostu ve hatta hiç tanımadığı kişiler bile Devrimciye sırtını yaslayabilir; canını, namusunu, malını, her şeyini emanet edebilir. Çünkü bilir ki Devrimci, kendisine emanet edileni gözü gibi koruyacaktır, canı pahasına onu her türlü tehlikeden sakınacaktır.

Devrimci, iyi ahlak örneğidir. Sistemin çürüttüğü, bencilleştirdiği ve bütün olumsuzlukların nedeni olduğu koşullarda Devrimci, bütün bu olumsuzlukların karşısında ve geleceğin eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve güzellik toplumu insanının, bugünden vücut bulmuş halidir. Özü sözü bir, yalanın semtine uğramadığı, vefa örneğidir Devrimci…

Halkımızın seçkin devrimci evlatlarından Hasan Yalçın arkadaşımızın 19. ölüm yıldönümünün bize hatırlattıkları bunlardır.

 

Bakmadan Geçme