Günlerdir Dilan üzerinden 1 Mayıs kargaşasını sumen altı etmeye, siyaset yapmaya çalışıp mağduru canavar göstermeye çalışanlar, her sabah gazetelerin sayfalarını açıp sahipsiz gençlerin, yalnız çocukların haberlerini incelemeli, onları suça iten nedenleri irdelemeliler.
Dilan'ı meydanlarda boy gösteren neden neydi? Bir genç huzur ve güven ortamındaysa, özgürlükleri ipotek altına alınmamışsa, ailesinin sosyal ve ekonomik değerleri ideal düzeydeyse, yaşadığı ülkede haksızlıklar ortadan kaldırılırmışsa ne diye eylemcilerle omuz omuza yürüsün?
Yani sosyal bilimciler Dilan gibi gençlerimizi eyleme iten sosyal olguları temel nedenleriyle değerlendirsinler.
Yönetenler, onlar için hakkın ve adaletin hüküm sürdüğü, sokak eylemlerine gerek duymayacakları bir düzen yaratarak huzuru sunsunlar.
Ve bu ülkeye yönetmek için meclise milletin vekilleri olarak seçilenler her oturumda nasıl kavgaya tutuştuklarını, hangi küfürleri ettiklerini ve bunların toplumsal hayata nasıl yansıdığını sorgulasınlar ve özeleştiri yapabilme yürekliliği göstersinler.
Şiddete karşı amansız bir mücadelenin sorumlusu olanlar ve adlarının önünde milletvekili bulunan hanımefendiler sudan nedenlerle kavgaya tutuşacaklarına, her gün şiddete maruz kalan; bıçaklanan, kurşunlanan, paramparça edilen kadınlarımızın dertleriyle uğraşsınlar. Sevgi ve sempati yansıtan olayların içinde bulunarak iyi örnek olma çabalarıyla anılsınlar.
Kim de derse desin, Dilan'ı 1 Mayıs göstericisi olarak hedefte tutmaya devam edenler, günah keçisi gibi gösterenler günah ve vebal altıdalar, yanlış yoldalar…
Bu ülkeyi yönetenlerin izleyecekleri yol; vatandaşın düşünme, söz söylenme ve yazma özgürlüğü ile yasal çerçeve içinde eylem yapabilme hakkını korumaktır.
Hoşgörünün, hazmetmenin ve iknaının yerini; cop, biber gazı, göz yaşartıcı bombası, toma kuşatması müdahalesine bırakmamaktır.
Etkinin karşılığı mutlaka tepkidir.
Unutmasınlar ki zorba düzenlerinin karşılığında nefretin ve öfkenin birikiminden kaynaklanan başkaldırı ve isyan olur.
Restleşme çelişkileri uzlaşmaz kılar.
Bugün rüzgâr ekmek, yarın fırtına biçmektir.
Sağduyu ve hoşgörü huzurun tek formülüdür…