- Haberler
- Röportaj
- Doğanın sanatla buluştuğu nokta: Van Gölü'nün korunması için bir fotoğrafçının çağrısı
Doğanın sanatla buluştuğu nokta: Van Gölü'nün korunması için bir fotoğrafçının çağrısı
Gazetemiz yazarı Ümran Öztürk'ün doğa fotoğrafçısı Ferzende Coşar ile yaptığı röportaj ikinci kısmıyla devam ediyor.
Van Gölü çevresindeki doğal zenginlikleri fotoğraflayan sanatçı, görüntülerinin gücüyle çevre koruma bilincini artırmayı ve bölgedeki ekosistemi koruma adına önemli bir fark yaratmayı amaçlıyor.
Röportaj: Ümran Öztürk
6. Bir fotoğraf sanatçısı olarak Van Gölü çevresinde çektiğiniz fotoğrafların belgesellere dönüşmesi konusunda önemli katkılarınız oldu. Görüntülerin dili güçlüdür; doğru kullanıldığında, doğayı koruma adına büyük bir etki yaratabilir. Bu belgesellerin çevre koruma konusunda nasıl bir fark yaratmasını bekliyorsunuz?
Van Gölü çevresinde çektiğim fotoğrafların belgesellere dönüşmesi, bölgenin doğal güzelliklerini ve ekosistemini daha geniş kitlelere tanıtma fırsatı sundu. Bu belgesellerin, özellikle çevre koruma konusunda şu farkları yaratmasını bekliyorum:
Van Gölü’nün ekolojik dengesinin korunması gerektiğini, izleyicilere görsellerle güçlü bir şekilde aktararak farkındalık oluşturmalı.
İnsanların bölgeyi ziyaret ederken doğaya saygıyı artırmak, daha bilinçli hareket etmelerine katkı sağlamayı amaçlayabilir.
Göl kirliliği, kuraklık ve endemik türlerin yok olma riski gibi sorunlara dikkat çekerek çözüm yollarına teşvik edebilir.
Bölgede sürdürülebilir turizmi desteklemek gerekir. Bunu yaparken bölgeyi koruyarak ziyaret etmenin önemini anlatarak doğaya zarar vermeyen turizm anlayışını teşvik edebilir.
7. Doğa fotoğrafçılığınızda, çevre bilincini artırmak amacıyla yaptığınız çalışmalar da var. Çektiğiniz fotoğraflarla doğanın korunmasına nasıl katkı sağlıyorsunuz?
Doğa fotoğrafçılığımla çevre bilincini artırmak ve doğanın korunmasına katkı sağlamak için şu çalışmaları yapıyorum:
Farkındalık yaratan sergiler ve yarışmalara katılıyorum. Çektiğim fotoğrafları belgesellere ve dijital platformlara taşıyarak geniş kitlelere ulaştırıyorum. Van Gölü'nün temizliği, endemik bitkilerin, doğadaki hayvanların korunması gibi konulara dikkat çeken projelere çekmiş olduğum fotoğraflarımla katkı sağlıyorum.
Her kare, doğanın korunması gerektiğini hatırlatan bir mesaj taşıyor. Fotoğrafın gücüyle doğaya sahip çıkmayı amaçlıyorum.
8. Van Gölü havzasının bir fotoğraf sanatçısı ve çevreci olarak size kattığı en önemli dersler nelerdi? Bölgedeki doğal yaşamı ve ekosistemi koruma adına insanlara vermek istediğiniz en önemli mesaj nedir?
Van Gölü havzası bana doğanın sabrını, direncini ve dengesini öğretti. Bir fotoğraf sanatçısı ve çevreci olarak en önemli dersleri şunlar oldu:
Doğa sürekli değişir ama hassas bir denge içindedir. İnsan müdahalesi bu dengeyi bozduğunda geri dönüşü zor kayıplar yaşanabilir.
Doğa sabırlıdır ama sonsuz değildir. Kirlenen sular, yok olan endemik türler ve azalan yeşil alanlar bize bunu hatırlatıyor.
Güzelliği korumak, onu sadece izlemekle değil, sahiplenmekle mümkündür.
Benim insanlara vermek istediğim en önemli mesaj şudur; Van Gölü ve çevresi, bize ait bir miras değil, gelecek nesillere bırakmamız gereken bir emanettir. Doğaya duyarlı olmalı, kirletmemeli, bilinçli hareket etmeli ve onu gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarmalıyız.
9. Sizce, fotoğrafçılıkla doğa koruma arasındaki ilişki nasıl? Fotoğraflarınızla hem bölgenin güzelliklerini hem de tehdit altında olan doğayı gözler önüne sermek, insanları nasıl etkiliyor?
Fotoğrafçılık ve doğa koruma birbiriyle güçlü bir bağ içindedir. Fotoğraflar, doğanın hem büyüleyici güzelliğini hem de karşı karşıya olduğu tehditleri gözler önüne sererek insanlarda farkındalık yaratır.
Güzel manzaraları görmek, insanlarda doğaya karşı bir sevgi ve aidiyet hissi oluşturur.
Kirlilik, kuraklık veya tahrip olmuş alanları belgeleyerek, insanları bu sorunlara karşı harekete geçmeye teşvik ediyorum.
Doğanın korunabileceğini, doğru adımlar atıldığında iyileşebileceğini göstermek, bireyleri çevreye daha duyarlı hale getiriyor.
Bir fotoğraf bazen uzun bir yazının anlatamayacağı kadar etkili olabilir. Görüntülerin gücünü kullanarak, insanların doğaya olan bakış açısını değiştirmeyi hedefliyorum.
10. Van Gölü havzası, flamingolar gibi özel kuş türlerine ev sahipliği yapıyor. Bu bölgede çektiğiniz en unutulmaz fotoğraflardan biri hangisiydi ve flamingolar bu türler arasında nasıl bir yere sahip?
Van Gölü havzasında çektiğim en unutulmaz fotoğraflardan biri, gün batımında göl yüzeyine yansıyan kızıllık içinde süzülen flamingoların oluşturduğu etkileyici sahneydi. Sessizliğin içinde, suyun üstünde zarifçe ilerleyen bu kuşlar, doğanın ne kadar kırılgan ve büyüleyici olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Flamingolar, bu ekosistemin en özel türlerinden biri. Hem gölün biyolojik çeşitliliğinin göstergesi hem de doğanın sanatsal dokunuşları gibi. Onların burada var olması, gölün sağlıklı kalabildiğinin bir işareti. Ancak yaşam alanlarının korunması için bilinçli bir çevre anlayışına ihtiyacımız var.
11. Türkiye’nin en zehirli yılanı olan en gerek yılanını fotoğraflamayı başardınız. Bu tür gibi tehlikeli hayvanları fotoğraflarken nasıl bir hazırlık süreci geçiyorsunuz ve onların hayatını tehlikeye atmamak adına ne gibi önlemler alıyorsunuz?
Tehlikeli türleri, özellikle engerek yılanı gibi zehirli yılanları fotoğraflarken dikkatli ve bilinçli hareket etmek çok önemli. Amacım, bu canlıların ekosistemdeki yerini belgelemek ve koruma bilinci oluşturmak. Doğaya zarar vermeden, sadece gözlemleyerek ve saygı duyarak onların dünyasını yansıtmayı hedefliyorum.
Bu süreçte şu hazırlıkları yapıyorum:
Öncelikle yılanın yaşam alanı, davranışları ve aktif olduğu saatler hakkında detaylı bilgi edinirim. Güvenli bir mesafeden çekim yaparım. Kalın botlar ve uygun giysiler giyerek olası tehlikelere karşı önlem alırım. En önemli de yılanın doğal alanına saygı duymaktır. Hayvanı rahatsız etmemek, ani hareketlerden kaçınmak ve kesinlikle müdahale etmemek en önemli kurallarımdan biri.
12. Bölgedeki hayvan haklarına olan duyarlılığınız çok güçlü. Doğada karşılaştığınız yaralı bir hayvanla ilgili yaşadığınız unutulmaz bir anı paylaşır mısınız? Bu tür olaylar sizin çevre bilincinizi nasıl şekillendiriyor?
Bir gün, doğada fotoğraf çekmek amacıyla ilerlerken bir yılanın kuyruğunun taşların arasında kalarak ezildiğini fark ettim. Yavaşça yanına yaklaşıp, kuyruğunu taşın altından çekerek çıkardım. Yılan, ölümün eşiğindeydi. Derhal yanımda taşıdığım suyu alıp, parmaklarımla ağzını açarak damla damla su vermeye başladım. Onu hayata döndürebilmek için ne gerekiyorsa yapıyordum. Bir süre sonra yılanın durumu iyileşmeye başladı, yarasını temizlemiştim. Ertesi gün, yanımda pamuk ve tentürdiyot alarak geri döndüm, ona bakım yaparak eski sağlığına kavuşmasını sağladım.
O günden sonra her doğa yürüyüşümde, yılanı tekrar görmek beni şaşırtmıyordu. Sanki bana minnettarmış gibi kafasını kaldırıp bakıyor, sonra yoluna devam ediyordu. Bu anlar, doğayla bağımın güçlendiğini hissettirdi ve bana huzur veriyordu. Fakat bir süre sonra, yollarımız kesişmemeye başladı. Sonradan öğrendim ki, bir çoban bu yılanı öldürmüş. Bu haberi alınca içimde derin bir üzüntü hissettim. Sanki doğada bir dostumu kaybetmiş gibi oldum. Onunla kurduğum bağ, bir hatıra olarak kalacak ve her zaman gönlümde özel bir yer tutacak.
DEVAM EDECEK.