Dua'nın insan hayatındaki önemi

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

Ebu Hureyre radıyallahu anhden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

 

- Kim Allah subhanehuya dua etmez ise,  Allah o kimseye gazab eder.

 

İZAHI: Dua, kulun Allah Teâlâ'ya tazarruu, yakarışı acz ve ihtiyacını arz, lütuf ve yardımını niyaz edişidir. Allah Teâlâ'ya dua etmemek, bir çeşit kibir ve ona muhtaç olmamak tavrı, istiğna belirtisidir. Bu hâl ise kul için asla caiz değildir. Allah Teâlâ kulun duasından, istiğfar ve tevbesinden hoşlanır. Dua etmeyene ise gadab (hiddet, öfke, kızgınlık) eder. Kulların pek çoğu ise kendisinden bir şey istendiğinde hoşuna gitmez ve hatta öfkelenir.

 

Dua bir ibadettir. Onun için duayı terk etmek, dua ile yapılan ibadeti terk etmektir. Numan bin Beşir radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

 

Şüphesiz dua ibadettir" buyurdu. Sonra: "Ve Rabb'ınız buyurdu ki; siz bana dua ediniz ki ben de size icabet edeyim. Bana dua etmeye tenezzül etmeyenler, şüphesiz alçalmış olarak cehenneme  gireceklerdir." (Mü'min: 60) ayetini okudu. (Ebu Davud)

 

Dua, Allah Teâlâ'ya yakınlıktır. Aziz ve celil olan Rabb'ın huzurunda kulluğun doruk noktada idrak edilişidir. Kul, kalbinden bütün masivayı atarak, Rabb'ına yönelir, onu görürcesine tazarru ve niyazda bulunur. Bütün varlıklardan yüz çevirip O'nun ehadiyet nurunda müstağrak olur, verenin de, alanın da O olduğu idraki içinde ihlas ve samimiyetle dua eder ve duası kabul olsa da, olmasa da "Ya ilahî! Sen Rabb'ımsın, Sen'in dergâh-ı izzetinden başka müracaat kapım yok" diyerek duasına devam eder ve ısrar ederse bu hâl bir kurbiyyet, manevî bir yükseliş ve duanın kabulüne biiznillah vesîle olur. Zaten ibadetlerden maksat da Allah Teâlâ'ya vasıl olup, O'nun rızasını kazanmaktır.

 

(Habibim) Kullarım sana beni sorunca (haber ver ki) muhakkak ben yakınım. Dua edenin, dua ettiği zaman duasına icabet ederim. O hâlde onlar da benim davetime icabet ve bana imanda devam etsinler. Ta ki (o sayede) doğru yola ulaşmış olalar." (Bakara: 186)

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: "Benim ümmetime peygamberlerden başka hiç kimseye ve-rilmeyen üç şey verilmiştir:

 

Allah bir peygamber ba's edince "Dua et kabul edeyim" der. Bu ümmete ise, "Dua ediniz icabet edeyim" (Mü'min: 60)  buyuruyor.

 

Allah bir peygamber gönderince "Din hususunda hiçbir zorluk yüklemedi" der.  Bu ümmete ise "Allah din hususunda sizin üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi" (Hac:78) buyurmaktadır.

 

"Allah bir peygamber gönderdiği zaman, o peygamberi ümmeti üzerine şahit kılmıştır. Bu ümmeti ise insanlar üzerine şahit kılmıştır." (Kurtubi)

 

Halid Rebi': Bu ümmete gıbta edilir ki Allah Teâlâ: "Bana dua edin, size icabet edeyim" (Mü'min:60) buyurarak hem dua ile emrediyor ve hem de dualarına icabet edeceğini va'dediyor. Dua ile icabet arasında da bir şart yok demektedir.

 

Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

 

"Bir müslüman, içinde günah ve akraba ile alakayı kesmek isteği olmayan bir dua ettiğinde Allah Teâlâ O'na üç şeyden birini ihsan eder. Ya hemen duasına icabet eder, ya onu ahirete bırakır ecrini bol bol verir, yahut duasının mislince günahına keffaret olur."

 

Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasûlullah  sallallahu aleyhi ve  sellem'in: "Zikirlerden ve sözlü ibadetlerden hiçbir şey, Allah subhanehû katında duadan daha faziletli değildir." (İbn-i Mace) buyurduğunu rivayet etmiştir.

Bakmadan Geçme