Edeb ve Haya

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir. Ahzab Edeb ve  haya  insanların ahlakına yön veren, ahlakı güzelleştiren huylardandır.

Hz. Peygamber hayayı şu şekilde tanımlamaktadır:

İbni Mesud’un rivayetine göre, Hz. Peygamber, “Allah Teala’dan gerektiği gibi hayâ ediniz” buyurdu. Biz kendisine, “Ya Rasulallah! Elhamdülillah; haya ediyoruz” dedik.. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü şöyle buyurdu: “O (sizin anladığınız haya) değil! Fakat Allah'tan hakkıyla haya etmek; başını ve başında yer alan organları, karnını ve karnına bağlı organları koruman, dünya hayatının süsüne kendini kaptırmaman,ölümü ve çürüyüp yok olmayı unutmamandır. Ahireti isteyen dünyanın süsünü bırakır. Kim bunu yaparsa gerçekten haya etmiş, yani Allah'tan gereği gibi haya etmiş olur.” (Tirmizi, Sıfatü'l-Kıyame, 2575)

Kınalızâde Ali Efendi, iffet duygusunu oluşturan on iki unsurun başında hayâ duygusunu zikrettikten sonra şöyle devam eder:

Hayâ; utanma, hicap, ar anlamlarına gelir. Edebe aykırı olan olaylar meydana gelince kalbin duyarlılık kazanması ve ızdırap duymasıdır. Bu halin belirtisi derhal hayâ sahibi kişinin üzerinde görülür. Çünkü, bu çirkin olaydan dolayı, hayâ faziletine bürünmüş kişinin benliği bundan etkilenir.

Hayâ, kişiye fazilet yollarını, maddeten ve mânen ilerleme yollarını gösterir. Edep vehayâdan mahrum olan insan her türlü iğrenç işe girişir. Yaptığı çirkin işlerden üzüntü duymayan insanı, ahlâk ve fazilet yollarına sevk etmek zordur. Toplumun gelişmesi, utanma duygusunun canlı bir şekilde aralarında yaygınlaşmasıyla yakından ilgilidir.

Edeb: İnsanın söz ve hareket olarak diğer insanlarla olan ilişkilerinde ölçülü davranması ve iyi geçinmesidir. Benliğe yerleşen güzel bir huy olan edep, kişiyi lekeleyici şeylerden koruyan bir melekedir. Tarifinden de anlaşıldığı gibi edep, Allah’ın rızasına uygun zahiri ahlaktan başka, dinimizin gerekli gördüğü, aklın da kabul ettiği hareket ve sözlerin tamamından ibarettir. (M. Zeki DUMAN, Âdâb-ı Müaşeret ve Görgü Kuralları, 19-21)

 

 Haya İmandandır

İbni Ömer (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v) utangaç kardeşine bu huyunu terketmesini söyleyen Medine’li bir müslümanın yanından geçerken ona:“Onu kendi haline bırak; zira hayâ imandandır” buyurdu. (Buhari, İman, 24)

Efendimiz (s.a.v)'in “Hayâ imândandır” sözüyle anlatmak istediği şudur:

İman insanı fena davranışlardan nasıl alıkorsa, utanma duygusu da tıpkı iman gibi insanın fenalık yapmasına fırsat vermez, onu kötülüklerden vazgeçirir. İnsana insanlığını hatırlatır. Onun herhangi bir hayvan olmadığını, aklına eseni yapamayacağını htirir.

İşte bu nevi telkinlerle hayâ imanı besleyip olgunlaştırır. Böyle olunca da haya insana ancak hayır kazandırır ve onun tamamının hayır olduğu ortaya çıkar.

 

Hayâ İmanın Kemâle Ermesine Yardım Eder

Ebu Hüreyre (ra) dan rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "İman yetmiş küsür şubedir. Haya imandan bir şubedir." (Buhari, İman, 9)

Enes (ra) dan rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: "Her dinin kendine özgü bir ahlakı vardır. İslam'ın ahlakı ise hayadır" (İbn Mace, Zühd, 4321)

Demek oluyor ki, nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, hayâ duygusu baştan sona hayır olup insana ancak hayır kazandırır.

Zannedildiği gibi bu asil duygu insanın hakkını elde etmesine engel olmaz.

İnsanın rızkını kazanmasına, hakkını elde etmesine engel olan utanma duygusu değil, çekingenliği, korkaklığı ve beceriksizliğidir. Hayâ duygusuyla bu olumsuz özelliklerin hiçbir ilgisi yoktur.

Bu güzel duygu günümüzde maalesef bazı telkinlerle zayıflatılmaktadır.

Açılıp saçılmayı, utanma duygusunu bir yana atmayı çağdaş olmanın bir gereği gibi gösterenler, ne pahasına olursa olsun vazifesini lâyıkıyla yapmayı bir nevi aptallık sayanlar, kaytarmayı ve gününü gün etmeyi işbilirlik kabul edenler insana en büyük fenalığı yapıyorlar. Onun fıtratındaki utanma duygusunu ve vazife aşkını tahrip etmek suretiyle, kendini mükemmelleştirmesine engel oluyorlar. (Riyazü's-Salihin, Terc. ve Şerhi, Komisyon, C.4, s. 79 Erkam yay.)

 

Hz. Peygamberin Hayası

Muhakkak ki sen yüce ahlak üzeresin. (Kalem, 68/4)

Hz. Aişe'ye Hz. Peygamber (s.a.v)'in ahlakı nasıldır diye sorulduğunda Hz. Aişe: "Siz Kur'an'ı okumuyor musunuz? Onun ahlakı Kur'an'dır." buyurdu. .(Camiu's-sağir, 2/ 423, 6831)

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’ şöyle dedi: Resûlullah (sav) örtünme çağına girmiş bir genç kızdan daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bunu yüzüne bakınca anlardık. (Buhari, Edep, 72)

Ebû Saîd el-Hudrî hazretleri Peygamber (s.a.v)’ın sahip olduğu üstün hayâ duygusunu gereği gibi anlatabilmek için, Onu bu açıdan bir genç kıza benzetmektedir.

Onun bu üstün edebi, Allah’a veya insanlara ait bir hak çiğnendiğinde, olayın ayıp veya çirkin oluşuna bakmadan derhal müdâhale etmesine engel teşkil etmezdi. (Riyazü's-Salihin, a.g.e )

Hz. Peygamber insanların en hayalısıydı. (Buhari, Tefsir, 4793)

Ebu Eyyüb'den (ra) rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Dört haslet peygamberlerin özelliklerindendir: Haya, güzel koku sürme, misvak kullanma ve nikah" (Tirmizi, Nikah, 1101)

Ben-i Asar'dan  Eşecc şöyle rivayet etmektedir. Hz. Peygamber bana şöyle buyurdu: "Sende iki huy vardır ki Allah Azze ve Celle onları sever. Onlar da: Hilm (yumuşak huyluluk) ve hayadır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 18305)

Enes (r.a) şöyle buyurdu: Nebi (s.a.v) ahlakça insanların en güzelidir. (Buhari, Edeb, 6203)

 

Hayasızlığın Zararları

Utanmadıktan Sonra Dilediğini Yap

Ebu Mes'ud el-Bedrî rivayet ediyor. Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır. "Peygamberlik sözlerinden insanlara ilk ulaşan söz: Utanmazsan dilediğini yap!" (Buhari, Edeb, 78/6120)

 

Allah Bir Kulun Helakini Dilerse

"Allah bir kulu helak etmeyi dilediği zaman ondan hayayı alır. Ondan hayayı aldığı zaman artık ona Allah'ın gazap ve cezası gelir. Allah'ın gazabı geldiğinde de ondan emanet duygusu çekilip alınır. Güvenirlilik alındıktan sonra o kimse hainleşir. O hainleşince de ondan merhamet çekilip alınır. Ondan merhamet alındığı zaman da o kimse artık kovulmuş ve lanetlenmiş olur. Kovulup, lanetlendiği zaman da İslam bağını boynundan çıkarmış olur ." (İbn Mace, Fiten, 4190)

 

Hayasızın Gıybeti Olmaz

Enes b. Malik (ra) dan rivayet edilmiştir. Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim haya perdesini üzerinden atarsa onun (hakkında konuşmak) gıybet sayılmaz." (Beyhaki, Şehadat, 21443)

Şu halde mü’min, başkalarının yanında yapılması ayıp olan davranışlardan kaçınmalıdır. İnsana utanç veren hareketleri başkaları yaptığı zaman bundan rahatsızlık duymalıdır.

Öncelikle haya duygusunu kaybeden ve ar perdesi yırtılan insanın kaybedecek başka bir şeyi kalmamıştır. Kısaca bunlara kötülüklerin yuvası olarak bakılabilir.

Başta büyük günahlar olan zina, kumar, haksızlık, gasp, içki, adam öldürme, namussuzluk, zayıfları ezme, kaba hareketler, saygısızlık, başkalarının haklarına riayetsizlik, anne ve babaya itaatsizlik vb. diğer her türlü kötü fiili bunlardan bekleyebiliriz.

 

Hayanın Getirdiği Faydalar

"Haya, ancak hayır getirir." Büşeyr b. Ka'b hikmet konusunda yazdığı mektubunda şöyle demiştir: "Vakarlı (ağırbaşlı) olmak hayadandır, sekinet (gönül huzuru) de  hayadandır." (Buhari, Edeb, 6117)

 

Haya İmandandır; İman İse Cennete Götürür

"Haya imandandır, iman ise cennete götürür. Ahlaksızlık ise cefadandır. Cefa ise sahibini cehenneme götürür." (Tirmizi, Birr, 2140)

"Haya ve utanma duygusu imanın birer parçasıdır. Ahlaksızlık ve insanlara gösteriş için söylenen sözler  nifaktandır." (Tirmizi, Birr ve's-Sıla, 2159)

Hz. Peygamberin huzurunda iki sahabinin tartışması Hucurat süresinin inmesine sebep olmuştur.

Bakmadan Geçme