Efe'nin gelini
Bu sabah telefonuma gelen üzücü mesaj yine alıp götürdü Tepebaşı Mahallesi Hastane Sokağına…
Ne çok anlattım bizim oraları…
Bu sabah telefonuma gelen üzücü mesaj yine alıp götürdü Tepebaşı Mahallesi Hastane Sokağına…
Askeriye ye doğru iki yol açılırdı… İlki Pansumancı Mehmet Efendinin kapısının önünden dereye dik inen yokuştu. Toprakkaleye doğru götürürdü sizi… Diğeri de bizim sokağın dümdüz yolundan kerhize doğru, Jandarma Tugayına uzayıp giden yoldu. İşte o iki açılımın noktanın sağ tarafında Bayram efendinin toprak evleriyle başlayan bahçeli upuzun alandaydı Ali Mişko lakaplı Efe'nin evleri.
Kendine özgü mizacıyla yaşayıp giden Ali Baskın'ın; İdris, Erol, Bahattin, Niyazi, Nurettin ve Fevzi diye altı oğlu bir de kızı Nuran vardı.
Altı oğullu Ali amca ataerkil aile yapısının da verdiği güçle çevrede ve aile içinde Efe diye ünlenirdi. O güçten olmalıydı ki sokağımızın hemen hemen yarısı onun tapusu altındaydı.
Bana göre büyük oğlu İdris ağabeydi. Kırmızı Jawa marka motosikletinin üzerinde rüzgâr gibi uçardı.
Hava'nın erken karardığı bir kış akşamı yağan kar altında hızla eve ulaşmak istediğimde rast gelmiştim ona:
"Adın ne senin? Kimin oğlusun?" Diye sormuş sonrada ardından:
"Şansına bak, sokak lambaları da yanmıyor karanlık. Ben sana sesleneceğim sende yürüdükçe sesime ses verip efendim diyeceksin, öylece korkmadan tam kapınıza ulaşacaksın." Demişti. Korkmamıştım ama İdris amcanın bu sahiplenmesi çok hoşuma gitmişti.
Bir gün duyduk ki İdris Baskın ağabeyimiz; o kırmızı, rüzgârla yarışan Java motosikletiyle Edremit'te kaza yapmış, hayatını kaybetmişti.
Geride sevgili eşi Aysel'i, oğulları Vural, Ural ve kızlarını bırakmıştı.
Aysel abla sevgili eşi İdris ağabeyi kaybettikten sonra çocuklarına sımsıkı sarılarak bütün bir ömrünce onun yasını tuttu. Eşsiz güzel yürekli eşinin hatıralarını yüreğinde yeşertmeyi başardı.
Ve bu sabah telefonuma gelen haber, Aysel ablanın da hakka yürüdüğünün haberiydi.
Rahmet ve saygıyla anıyor, geride bıraktığı canlarına sabırlar diliyorum.