Efsanelere bel bağlayan bir millet, yalana, dolana, hileye, dalavereye, mavala, martavala ve palavraya çabucak inanır. Fantezi şeyler, zaten hayalen üretilmiş kurgular ve ütopyalardır. Hakikatte ise yaşanıp yaşanmadığı, olup olmadığı gibi hususlar her zaman meçhul kalmış bir bahistir.
Bilinemezlik konusu en önemli bir özelliğidir. Her milletin efsaneleri ve masalları vardır. Bu bir kültür meselesidir ve mevcut olması da çok güzeldir ayrıca. Ancak, bu hadiseleri gerçek hayata yorumlarken akıl süzgecini devreye sokmak gerekmektedir. Doğru taraftan bakmasını bilmek, işin gerçeğini anlamak ve kavramak demektir.
Yunan milletinin, Olymposlu Tanrıları, İlyada ve Odysseia; Türk milletinin de Battal Gazi, Köroğlu ve Manas Destanı vesaire destanları var. Adı üzerinde destan, efsane, masal, hangi isim ile isimlendirmek isterseniz isimlendirin.
Böyle efsaneler, her milletin tarihinde ya ikbal, saadet dönemlerinde ya da idbar, talihsizlik ifade eden felaket günlerinde yükselişe geçmiştir. Bu ehemmiyetli hususların gerçek bir şekilde araştırılması, bilinmesi, nesilden nesle doğru bir yöntemle aktarılması ve gelecekte de bir ders mahiyetinde öğretilmesi ise çok önemlidir.
Perde gerisinde saklanan diğer mühim bir amacı da milleti uyutmak, uyanmasına müsaade etmemektir. Keza her zalimin, tiranın, zorbanın en büyük korkusu, esrik ve sarhoş halkın gözünü açması, gaflet uykusundan tez vakitte uyanmasıdır. İsteyen dahi dileyen uyumaya ve gözünü yummaya devam etsin. Herkesin kendi tercihi, bir nevi o kişinin kendi kaderini de belirlemektedir.
Efsaneler çerçevesinde anlatılan hadiselere, o zamanın insanları tarafından akıl dışı kılıflar geçirilerek kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Bu masalların kendi içinde birçok ders barındırdığı inkar edilemez. Lakin günümüze geldiğimiz vakit, yaşadığımız olaylara yalan kılıfı diken insanlarla önceki insanların birbirine benzer özellikler taşıdığını görmekteyiz.
Cahil halkı kandırmak, uyutmak, diğer taraftan ne yapılması isteniyorsa hepsini de sırasıyla hayata geçirmek ve akla ziyan ne kadar şey varsa hepsini de bir bir icra sahasına taşımaktır. Tapınacak bir put bulmakta hiç gecikmeyen azgın beşer, efsane ve masallar icat etmede, bahaneler üretmede de çok mahirdir.
Yaşanmış olaylara buğulu gizem katmak, gerçek veya hayali kişileri olduğundan çok daha büyük göstermek, inanılır bir seviyeye getirmek, olağanüstülük derecesini yükseltmek gibi nitelikleri içinde barındırması, efsanelerin mahiyetine gizlenmiş kendine özgü özelliklerdir. Tarih öncesi devirlere veya çoğu milletlerin serüvenlerine bakıldığı vakit bu gibi hadiseler dizisinde sıra dışı ilginç detayları görmek mümkündür.
Bu dönem, yalanın bütün cephelerde doğruyu yendiği, sırtını yere getirip tuş ettiği kopkoyu kapkaranlık bir devir olmuştur. İçinde bulunduğumuz şu an itibariyle yalan, bütün şubeleriyle gerçeğin ışıktan fakültelerini söndürmüş, pencerelerini kapatmış ve hakikat üniversitesinin kapılarına zincirini vurmuştur. İnsanlık iflas etmiş, insaniyet aciz bir şekilde yere serilmiştir.
Resmî manada gerçeğin ve doğrunun yeri artık zifiri zindanlar olmuştur. Yalan, teşkilatını her yere kurmuş ve bütün mekanlarda hakimiyetini ilan etmiştir. Büyülenmiş halk kitlesi ise bu efsuna tutulmuş, tılsım tarağıyla başını taramış, sihir bulamacını da büyük bir iştah ile löpür löpür yutmuştur ne yazık ki.