Eğitim fakültesi sayısı artıyor, öğretmen kalitesi artmıyor
Son 20 yılda eğitim fakültelerinin sayısı yaklaşık üç kat arttı ancak öğretmenin niteliği artmadı. Eğitim fakültesinde okuyan öğrencilere ve mezunlara göre en büyük sorun uygulama eksikliği... Son üç yıldır KPSSde öğretmen adaylarının, kendi branşlarında cevapladıkları 50 sorudan 30un üzerinde net yapma oranı sadece yüzde 9.2.
Nitelikli eğitimin ilk şartı nitelikli öğretmen olarak görülürken eğitim fakültelerinin ve öğretmenliğe kaynaklık eden fakülte öğrencilerine verilen formasyon eğitiminin niteliği ise yıllardır tartışma konusu. Rakamlar öğretmen yetiştirmedeki kontrolsüz büyümeyi gözler önüne seriyor.
Son 11 yılda eğitim fakültesi sayısı da öğrenci sayısı da yaklaşık 3 kat arttı. 1995-1996 akademik yılında 33 olan eğitim fakültesi sayısı 2014-2015 akademik yılında 90’a çıktı. Mezunlarının formasyon alarak öğretmen olabildiği fen ve edebiyat fakültelerinin sayısında da yaklaşık üç katlık bir artış söz konusu.
Bu büyümeye karşın ne kadar nitelikli öğretmen yetiştirildiğine dair veriler kısıtlı. Yetiştirilen öğretmenlerin yeterliliğine dair kullanılabilecek verilerden biri, son üç yıldır KPSS’de (Kamu Personeli Seçme Sınavı) öğretmenlerin branşlarına göre girdikleri Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’nin sonuçları. 2015 KPSS’de Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’nin sonuçları ise parlak değil.
16 alanda öğretmen adayları branşlarında 50 soruyu cevapladı. Kendi branşında 30’un üzerinde net yapan öğretmen adaylarının oranı sadece yüzde 9.2.
Öğretmen yetiştirmedeki nitelik sorununun sebebini eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerine ve stajyer öğretmenlere sorduk.
23 yaşındaki Banu Kasap, bu yıl öğretmenliğe başlayan stajyer bir öğretmen. Marmara Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği mezunu. Özel bir okulda çalışıyor. Eğitim fakültesinde her şeyi öğrendiğini ama hep teorikte kaldığını söylüyor. Sınıfa ilk girdiğimde ne yapacağını bilemediğini anlatan Kasap eksikleri şöyle anlatıyor:
"İLK KEZ SINIFA GİRDİĞİNDE ELİM AYAĞIMA DOLANDI"
"Sınıfa ilk girdiğimde elim ayağıma dolandı. Sınıf yönetiminde çok zorlandım. Üniversitede sınıf yönetimi dersi aldık ama ezbere dönük bir dersti. 3. sınıfta yarım dönem bir ilkokulda staj yaptım. 4. sınıfta ise bir sene boyunca haftada bir gün staja gittim. Yanında staj yaptığınız öğretmenin yaklaşımına göre aktifliğiniz değişebiliyor. Ben şanslıydım. Daha etkin bir staj yapabildim. Ancak eğitim fakültelerinde uygulama daha fazla olmalı. Eğitim fakültesinde akıllı tahtamız vardı. Ancak açıp kullanan çok az hocamız vardı. Bir hocamız üstün körü anlatmıştı ama uygulama yapmamıştık. Şimdi çalıştığım okulda akıllı tahta var. Ancak kullanmayı tam anlamıyla bilmiyorum. Fakültede öğretmenliğe başladığımızda çok işimize yarayan derslerimiz de oldu tabii."
Öğretmenlikte bir yılını doldurmak üzere olan F.Ö ise Antalya’daki bir devlet ortaokulunda fen bilgisi öğretmeni. İlk yıl yaşadığı zorluğu şu benzetmeyle anlatıyor: "Okyanusta küçük bir kayıkta kürek çekmek gibiydi." O da eğitim fakültesinde yeterli uygulama yapamamasından kaynaklı sıkıntılar yaşadığını anlatıyor:
"STAJDA İZLEYİCİ OLARAK KALDIM"
"Eğitim fakültesinin son sınıfında haftanın bir günü bir okula gidip fen bilgisi öğretmeni ile derslere girdim. Ancak uygulama yaptım diyemem. Daha çok izleyici olarak geçti. Bir sene içinde bir kez sınıfa konu anlattım. Stajlar göstermelik kalıyor. Akademisyenlerimiz 'Masanın başında oturup ders anlatmayın' dediler ama nasıl yapacağız, hangi etkinlikleri yapalım? Kimi zaman Türkiye’nin şartlarını göz önüne almayan etkinlikler gösterildi. Köyde ve şehirde okullar farklı. Bu farkların da gözetilmesi lazım eğitim fakültesinde ders verirken. Şu an internet üzerinden diğer fen bilgisi öğretmenlerinin dersi nasıl anlattıklarını takip edip, uygulamalarını kullanarak eksiklerimi tamamlıyorum. Fen Bilimleri Gezegeni diye bir grubumuz var. Orada üniversite okuduğumu düşünüyorum."
F.Ö öğretmen yetiştirirken hitap ile ilgili derslerin verilmesi gerektiğini de anlatarak "Ses tonu nasıl olmalı? Çocuk bunu nasıl algılar? Üniversitedeyken uygulamaya dönük eğitim materyali hazırlama derslerimiz de vardı. Çok güzeldi, bu derslerin çoğalması gerekli" diye konuşuyor.
Sadiye Yılmaz Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okul öncesi öğretmenliği son sınıf öğrencisi. Diğer fakültelere göre iyi bir eğitim aldığı görüşünde. O da çoğu zaman üniversitede öğrendikleri güzel yöntemlerin okullarda hayata geçememesinden yakınıyor:
"Akademisyenlerimizin çoğu yurt dışında da eğitim almış. En muhteşem teknikleri gösteriyorlar. Derste gaza geliyoruz, staja gidince duvara tosluyoruz. Okullara bir gidiyorsunuz basite indirgenmiş bir sistem görüyorsunuz. Kendi öğrendiklerimizi de uygulama şansımız olmuyor. Haftada bir gün gidebiliyoruz uygulamaya."