EĞİTİMİN VİCDANİ YÖNÜ

Yunus Türkoğlu yazdı...

(Eğitim camiasına ithaf ediyorum…)

Eğitim-öğretim camiasının malumudur ki, her okul yönetmelik gereği sene sonu ”öğretmenler kurulu toplantısı” yapmak zorundadır. Okula denetime gelen müfettişlerin (buda eski de kaldı ya) ilk olarak sorduğu ve ele alıp incelediği bu kurul toplantı tutanaklarıdır. Bunları özel dosya ve kurul defterinde muhafaza etmek zorundayız. Dolayısıyla bu tutanaklar içerdiği bilgiler ve belgeler açısında çok önemlidirler…

Toplantıdan birkaç gün önce “gündem” ve “toplantı tarihi” belirlenir ve resmi üst yazıyla tüm öğretmenlere imzalattırılır. Okul bittikten sonraki hafta içi toplantı yapılır. Böyle bir kurul toplantısını kısaca sizlere şöyle aktarmak istiyorum:

Okul müdürünün açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda, bir yıl boyunca yapılan; eğitim-öğretim, kulüp(eğitici kol), okul aile birliği ve gelir giderleri, disiplin, imar işleri, ders araç-gereçleri, yapılan sosyal etkinlikler, geziler, seminer konuları, varsa laboratuar, kütüphane gibi bütün işler ve çalışmalar ele alınır ve tutanaklara geçirilir…

Gündem maddesine göre ilk önce öğrenci başarı durumları sınıf ve branş öğretmenleri tarafından sınıf bazında, ders bazında tek tek ele alınıp teferruatlı olarak izah edilir. Daha sonra rehber öğretmeni yıl boyunca yapılan çalışmaları kurula sunar, daha sonra okul müdür yardımcıları eğitim-öğretim, idari işler konularında görüşlerini bildirir ve maddelere göre toplantı devam eder-gider…

Eğitim sistemimizin bir resmi, birde vicdani, insani ve imanı yönü vardır. Kurul toplantılarında yapılan çalışmaları kısaca anlattım. Hepsi doğrudur ve bunun tartışılacak bir tarafı yoktur. Resmi eğitim sistemimiz budur. Öğrencilere müfredat doğrultusunda plan ve kitaplardaki bilgiler verilecektir. Verilen bilgiler çerçevesinde başarı durumu değerlendirilecektir…

Eğitim sistemimiz yolu çizmiş ve öğretmenler bu doğrultuda yürümekle mükelleftirler.  Üzülerek söylemek isterim ki çizilen yol ve yönümüz batıya dönüktür… Sadece maddi planda olaya bakmak doğru mudur? Bizlerin vicdani ve manevi sorumluluklarımızın da olması lazımdır. Bir eğitimcinin farklı neler yapabilirim diye düşünüp kafa yorması her daim elzemdir! Eğitim-öğretimde resmi yön ne kadar önemliyse, manevi, vicdani ve insani yönü de o kadar önemlidir, gereklidir…

Bu meslek özveri ister, sevgi ister ve en önemlisi aşk ister. Sıradan bir öğretmen mi, yoksa unutulmaz ve iz bırakan bir öğretmen mi! Unutmamak lazım ki yıllık plana göre ders yapar, kitaptaki bilgileri verirsek unutulur pek hatırlanmayız. Velâkin vicdani, imanı ve insanı olarak aşkla vazife yaparsak; gönüllerde yer eden, iz bırakan bir eğitimci olabiliriz…

Eğitim sistemimiz akademik bilgi yüklemeye dönüktür. Kitapta verilen bilgiler aktarmak yetmiyor. Bugünkü eğitim sistemimiz mesleki olarak insan yetiştirmeye dönüktür. Doktor, hukukçu, mühendis veya muallim yetiştiririz lakin adam gibi adam yetiştirebilir miyiz, orasını siz söyleyin? Bu sistemde üç yüz, üç yüz elli kişilik bir okulda vicdani tarafı, maneviyatı yalnız başına bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenine bırakmışız! İlkokullarda bu dersin öğretmeni olmayınca iş sınıf öğretmenine kalıyor. Her sınıf öğretmeni de bu konuda yeterli olmayabilir…

Herkes meşrebine göre!

Öğretmenlik yıllarımda her dersin sonunda işlenen konuyu vicdani ve imanı yönden ilişkilendirir çocukları aydınlatırdım. Okul müdürü olduğum yıllarda kurul toplantılarında veya eğitim öğretim süresince Din Kültürü Ahlak Bilgisi ve Beden Eğitimi derslerine karşı hassas davranırdım. Birinde oyun oynamayı, koşmayı-zıplamayı, spor yapmayı, diğerinde maneviyatı yani mensup olduğu dinin emirlerini bilmez! Çocuklar bu konulardan geri kalmasınlar diye zaman zaman her iki derse de girdim. Sonradan Din Kültürü derslerine eğitim bölgesindeki diğer okullardan görevlendirme ve mahallemizdeki İlahiyat mezunu camii hocaları ve hafızlarını okulumuzun eğitim-öğretimine dâhil ederdim, dersler daha verimli geçerdi!

Ve İlkokul yılları çocuğun hayatında iz bırakır…

Bir gün Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni; derslerinde “çocukları okulun yanındaki camiye götürüp abdest ve namazı uygulamalı öğretmek istiyorum!” deyince memnuniyetle kabul ettim ve periyodik olarak uyguladık. Bu ve buna benzer etkinlikleri hep desteklerdim.

Her hangi öğretmen arkadaşım sınıfta kitabi bilgilerin yanında az bir vakit ayırıp ta imanı bilgileri verdi de verme diyen mi oldu? İmam Hatip okullarında Tefsir, Hadis-i Şerif, Arapça, hatiplik, hafızlık eğitimleri veriliyor.Bakanlığımız tarafından uygun görülürse; düz liselerde ise Asr-ı Saadet ve Ashabı-ı Kiram tanıtılsa, İmamı Gazali, Mevlana, Said Nursi’nin eserleri okutulsa olmaz mı? Olur, hem de bal gibi olur! Eğitimin resmi yönü kadar vicdani yönü de önemlidir.

Bu yavrularımıza iman ve İslam şuurunu mutlaka vermek zorundayız!..

Hâsılı; iman, hayâ, edep, ahlak, vatan, millet ve devlet duygusunu vermezsek, şuursuz, iffetsiz bir nesil yarın bizlerin başına dert olur…

Tüm öğretmen ve öğrencilere iyi tatiller diliyorum.

Allah’a emanet olunuz…

 
Yorumlar 1
Abdullah HACIÖMEROĞLU 19 Ağustos 2023 12:34

Çok güzel anlattın hocam ağzına kalemine sağlık. Bunları yapmazsak ondan sonra bu yeni nesiller niye böyle demeye hakkımız yoktur. Nesilleri yetiştirmek herkesin görevi katkı vermek zorundadır.

Bakmadan Geçme