Her yıl okul kayıt döneminde aynı sorunları yaşıyoruz. Birinin puanı tutar yerleşir, diğerinin tutmaz yerleşmez. Allah her insanı aynı kapasitede yaratmamıştır. Elbette ki faklılıklar olacaktır. Kimisi 6. sınıftan itibaren yaz sezonunda, çocuğunu özel dershanelere gönderir, kimisi ailesinin geçimine katkı sağlamak için çocuklarını mendil satmaya, ayakkabı boyacılığına, fırın, lokanta vs. günlük 3-5 ekmek için para kazanmaya gönderir. Hal böyle olunca başarı oranında elbette ki, farklılıklar olur. Buna birde eğitim sistemi, vasat eğitimci kadrosu eklenince, durum içinden çıkılmaz bir hal alır.
Eskiden koşullar bu kadar elverişli değildi. Okul sayıları ha keza, yalnız huzur vardı, eğitimde kalite ve başarı vardı. İsteyen çocuğunu istediği okula kaydedebiliyordu. Puanın yetmez başının çaresine bak denilmiyordu. Ve başarı oranı da çok daha yükseklerdeydi. Ne oldu da, bir anda başarısızlıklar ortaya çıktı. Eğitim camiasına, sistemi kuranlara sormak lazım, hiç kendinizi bu konuda sorumlu hissetiniz mi?
Zaman, zaman karşılaşıyoruz, çoğumuzun çocukları ilkokulu bitirme seviyesine gelmiş, ama doğru düzgün yazı yazmasını bilmez, okumayı tam olarak kavramış değillerdir. Bir sistem eğer 3-5 yıl oturmadıysa, bir daha da oturmaz. İlgili siyasetçiler yasal çaresine bakar, ama nerde halkı düşünen siyasetçi? Kendi çocukları özel okullarda, kolejlerde halkın çocuğunu düşünecek vakti mi var?
Eğitim derken; anladığımız kadarı ile okul çağına gelen çocukların imkanlar dahilinde, devlet yada özel okullardan herhangi birine kaydı yapılarak, geleceğe dair eğitim ve öğretim görerek topluma yararlı bireyler olarak yetiştirmektir. İlköğretimi bitiren çocuklarımız SBS puan sistemine göre okula yerleştirilmekte, başarılı ve başarısız diyerek henüz yolun başında onların umutlarını yıkabiliyoruz. Birçok öğrenci kendisini lisede gösterebilmekte ve başarılı olmaktadır. Kalitesiz eğitim sonucuna göre yapılan SBS sonrası birçoğumuz, çocuğumuzu yalnızlaştırmaktayız. Aynı şekilde eğitimcilerde okul kapısında, öğrenciye puanınız yetmiyor diyerek git başının çaresine bak diyebiliyor. Buda eğitim kalitemizin ve eğitimcilerimizin bir göstergesi olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bizler öğrenciyi başarısızlığında yalnızlaştırmak yerine gerek aileleri olarak bizler, gerekse eğitmenlerimiz (öğretmen) hep beraber destek olmalıyız. Çocukların yıkılan hayallerini onarmalı ve çocukların kendilerine güven duymalarını sağlamalıyız.. Ötekileştirmek, başarısız görmek, git başının çaresine bak demekle geleceğimiz olan gençleri topluma kazandıramayız. Okul hayatını bitirdiğimiz onlarca başı boş kalan gencimiz sahip çıkılmadığı için uyuşturucu, tinerci, kapkaççı, sapık, hırsız ve aklınıza gelebilecek çeşitli suç makineleri haline geleceklerdir. Ondan sonra neden böyle oldu, bu duruma nasıl düştük gibi bin dereden su getirip çare aramak anlamsız hale gelecektir.
Buradan il milli eğitim müdürümüzün gerçek anlamda eğitime hizmet ederek bu konularda okul müdürlerini öğrencilerimize yardımcı olmaları konusunda harekete geçmesini istiyorum. Mevcut eğitim sistemi başarılı olmadı, bundan sonrada olmayacak. Bırakın çocuklar okusun, eğitim hayatını bitirmeyin. Ortaokulda başarısız olmuş nice çocuklarımız liseyi başarı ile bitirmiş ve çok güzel üniversitelere yerleşmişlerdir.
Lakin siyasetçiler sistemi getirmiş biz bir şey yapamıyoruz diyorsanız, bir şey diyemeyiz. Devam edin. Eğitim anlayışınız bu ise, lütfen devam edin. Kan ağlayan sağlık ve eğitim kalifiyesiz ve adamcılığın sonucu değil midir. Yada ilimizde bu tür sorunların, kendisini baş göstermesi, beceriksiz siyasetin sonucu değil midir?
Bir memlekette siyasetçi eğitimli, donanımlı ve halkını seven, sayan ve sevdalısı olursa bu memleketin kalitesi, başarısı da o denli yüksek olur. Van'da bunu gören var mı?
Sağlıcakla kalın.