Elektrikle tanışma
Geçmiş yazılardan birinde evimizde elektrikle tanışmanın ancak 1961 yılında mümkün olduğunu belirtmiştim. Evet bir kentte oturuyorduk hem de Hükümet konağına 2, hastahaneye 1 km mesafede ama mahallemizin bir çok sokağında elektrik yoktu.
Biz elektriği gece misafirliğe gidersek hastahanede ve çarşıda görürdük, bir de dayılarda (Demirci Hasan Toprak). Çarşının yer aldığı Cumhuriyet caddesi dışında her yer karanlıktı, gece ya fener ya da el feneriyle çıkılırdı önü aydınlatmak için. Dolunay geceleri ve kar yağışının olduğu geceler aydınlık yürümek için yeterliydi. Bir valimiz vardı bunca yıla karşın adı mıh gibi belleğime çakılı İbrahim Öztürk elektrikle aydınlatılan bir kaç caddenin dışında tüm (Cumhuriyet cd, İskele cd, Sıhke cd bir kısmı ve askeri mahfele giden cd) cadde ve sokaklarda su arkları boyunca dikili tüm ağaçları kestirdi. Karanlıkta ağaç arkalarına ve duldalara saklananların yapacağı kötülükler nedeniyle. Bu benim kentime yapılan 2. yıkım ihanetiydi. 1961 yılında mahalleli toplanarak belediyeye gidip sokağımıza elektrik getirilmesini talep etmiş, rahmetli Abbas Abi (Güven) öncülüğünde. Belediye eğer elektrik direklerini mahalleli olarak alır, direk yerlerini kazar ve kablo için % 50 katkıda bulunursanız neden olmasın deyince mahalleli belediyenin verdiği ölçülere göre direkleri aldı, yerlerini kazıp direkleri dikti, belediye de çok geçmeden kabloları bağladı. Damlara demir direk kablo çekimi ve sıva üstü borularla elektrik bağlandı. Ne sevinmiştik gaz lambasından kurtulduğumuz için yanık gaz kokusu genzimizi yakmıyacaktı, dersi odanın her tarafında çalışabilecektik. Ama hevesimiz yarım kaldı gecenin ilk saatinden neredeyse saat 22.oo ye kadar bir mum gibi aydınlık veriyordu, bir kaç gün sonra 2 tür ampül kullanmaya başlayınca sorun çözüldü, voltaj düşüklüğünde 110 voltlu ampül takıyordu saat 22.oo gibi onu çıkarıp 220 voltaja göre ampül takıyor ve yeterli aydınlatmayı sağlıyorduk. Bu durum hidroelektrik santralı yapılıncaya kadar sürdü. Mahallemize borularla su gelmesi de aynı şekilde oldu. Daha önce evimize suyu Kerhiz suyundan sağlıyorduk. Sokağımızda belli aralıklarla kerhiz suyunun aktığı kuyular vardı, kovalarla bu kuyulardan çektiğimiz su hem kullanım, hem içme suyumuzdu, bu suyun her gün kuyudan çekilmesi, kovalarla taşınması yeteri kadar başka kovaya konması zahmetliydi, hele çamaşır günleri çok daha zordu. Artık suyun evimizin mutfağında, banyosunda, tuvaletinde musluktan akmasını istiyorduk. Gene Abbas Güven'in öncülüğünde (o dönem mahallemizin hemen hemen tek okumuşu ve ağzı laf yapanı ve az da olsa brokrasiyi bileniydi) bir kez daha belediyeye gidildi, su borularının kanalının kazılması ve % 50 boru katkısıyla evlerimiz suya kavuştu neden daha önce olmamıştı bunlar, sonradan öğrendim ki mahallemizin suçu İran'dan gelmiş olmak ve CHP'ye oy vermekmiş. (1950 li yıllarda iktidarda olan Demokrat Parti'ye karşı olmak düşman cephesinde yer almakla eşdeğermiş. 1960 darbesinin ve hemen ardından yapılan 1961 Anayasasının sağladığı özgürlük ortamının mahallemize katkısı elektrik ve su olmuştu. Yo hayır bir şey daha vardı anlatmadan geçemeyeceğim bunun da bilinmesini istiyorum:
1963'e kadar Annelerimiz ( ana ya da aba derdik) kara çarşaf giyinirlerdi birbirlerine gidip geldiklerinde ya da çamaşır, erişte kesme gibi imece gerektiren buluşmalarda Hasan Karadağ'ın eşi Emine ablanın telkiniyle ortak karar almışlar bir gün toplu olarak çarşıya gidip hepsi birer manto, birer eşarp ve atkı almışlar ertesi sabah artık bir iki kadın dışında kara çarşaflı anne kalmadı mahallemizde bu da belleğimde kalan güzel bir anıdır, bu günün kapanma furyasına inat...