Van’dan dükkan komşumuz, çocukluğunu bildiğim, ekmeğinin ve çocuklarının sevdalısı, Almanya’da ikamet eden, nezaketli genç arkadaşım aradı.
O anda cevap veremedim ve biraz sonra, Whattsap kanalı ile geri dönüş yaptığımda, anlamlı bir ders konusu öğrendim. ‘DİSİPLİN.’
— “Bahri abim hürmet ederim, kusura bakma iş yerindeyim. Biraz sonra kahve molasında, abimi ararım.” deyince. Kapattım.
— “Otur Bahri, SIFIR.” “Otur Türkiye, SIFIR.” dedim. Yazdıklarım, bazılarına sıradan gelmiştir. Gelmelidir de…
Bizim memleketimizde; mesaide, iş yerinde, trafikte, dolmuşta, otobüste, metroda, sokakta, kahvede, lokantada, pastanede, hastanede, karakolda ve mahkemede. Bakanlıklardaki hizmet odalarında, memleketteki tüm dairelerde ve belediyelerde .
Simit satan genç, çay dolduran ocakçı, çay servisindeki garson, yemek yapan aşçı, tıklım tıklım yolcuları olan otobüs ve dolmuş şoförleri, bir konuyu sormak istediğimiz insan, merhaba dediğimiz ve konuşması bitinceye kadar beklediğimiz, hatta o arada kitap bitirdiğimiz danışmadaki görevli.
İşin garip tarafı, hastasından kan alan ve iğne yapan hemşire ile pansuman yapan sağlık görevlilerinin, bir ellerinde ve kulaklarında telefon, diğer elleriyle iğne ve pansuman yapabilmeleri. Öylesine doğallaştık ki, tepkiye gerek kalmadan, bizde gerekli görüşmelerimizi yapabiliyoruz. Şaka gibi.
Ders anlatırken telefonu çalan öğretmenin, öğrencilerinin gözüne baka baka; eşiyle, çocuklarıyla, anne babasıyla, arkadaşıyla konuşması ve hatta yemek tarifi yapması. Ardından, okulda ve sınıfta telefon taşımayı yasaklamamız. Bizi örnek alarak telefonunu saklayabilen ve konuşan çocukları disipline vermemiz.
Disiplinden ve düzenden yoksun bir sistemin temsilcileri olarak, disiplin cezası verme konusunda aslan ve kaplan kesilen eğitimciler.
İyi ki, karikatürist yeteneğim yok.
Kahve molası olmadan telefon görüşmesi yapmayan disiplinli bir ülkede olmak ile ilkesiz, disiplinsiz ve demokrasiyi hazmedememiş ülke arasındaki uçurumu, küçük nüanslarla bitireyim.
Bize sunulan hizmetleri nafaka, vatandaşa sunduğumuz hizmetleri minnet zannederiz. Oysa sosyal devletlerin, TBMM’nin, bürokratların ve çalışanların görevi, hizmet etmektir. Anayasa’da ve 657 S.D.M Kanununda; “Devletin vergisi ile ekmeğini kazananlar, hizmet alanların hizmetkarlarıdır.” olarak belirtilmiştir.
— “Sevgili Zekeriya; senin iş ahlakına ve Almanya’nın iş disiplinine hayran kaldım. Başaran, büyüyen, refah payı ve milli geliri yüksek olan ülkelerin, hedeflerine ‘ahlak ve disiplinle ulaştıklarını’ bir daha anladım.”
Van yöresinde, “Sen ağa ben ağa, inekleri kim sağa.” diye, çok anlamlı bir deyim vardır. Bu kadar ağanın olduğu ülkemizde; ekmeğin ununu, yemeğin yağını, ineğin yemini satanlar, inekleri sağanlar, derisini soyanlar, etini, sütünü ve peynirini süsleyerek tekrar bize satanlar kim olabilir? Yetmez. Bilişimi, telefonları ve makineleri de onlar üretir ve satar. Bize de konuşmak, sürmek, yemek ve övmek kalır Kİ, pazara destek olalım. Öyle olunca bir kilo hıyar 40, bir dolar 15.00 TL olur. Alman gavurunun orta lüks bir arabasını almak İçin, aylık 10 bin TL. ücret alan bir memurun 15-:20 yıl, yemeden, içmeden tasarruf yapması gerekir.
Biz; disiplinsiz, düzensiz, adaletsiz, hukuksuz, sözde saygılı, sevgisiz, hak ve demokrasi bilmeyen, suçta bile birbirimizi kollayan, sevilelim diye etliye sütlüye karışmayan, sanalda çok iy(e)i, gerçekte iyinin ve demokrasinin ne olduğunun farkında olmayan, kendimizi üstün ırk ve üstün Müslüman kabul etmiş, kompleksli olanlarız. Oysa; ahlaklı ve disiplinli olsak yeter.
Konuş, konuşsun, konuşalım! SONUÇ?
Üstüz, üstünüm, üstünüz! SONUÇ?
Oysa; HAK, HUKUK, ADALET, DİSİPLİN, DÜZEN, HAYSİYET, SEVGİ, İNSAN, BİLİM, AHLAK = BARIŞ, GÜVEN, HUZUR, MUTLULUK, SAĞLIK ve ZENGİNLİKTİR.
Yüreğine sağlık abim benim
Saygıdeğer Müdürüm Bu çok anlamlı ve önemi öğelerle dolu Anekdot müthiş bir ders ve ibret sahnesi, Kaleminize, yüreğinize sağlık. Saygı ve hürmetlerimle
Saygıdeğer Müdürüm Bu çok anlamlı ve önemi öğelerle dolu Anekdot müthiş bir ders ve ibret sahnesi, Kaleminize, yüreğinize sağlık. Saygı ve hürmetlerimle
Maalesef