Erik değdiren mevsimi
Gidenlerin çoğu yeni yerleştikleri çevrelerin değer sistemlerine entegre olurken kendileri ile birlikte götürdüklerini çoktan terk etti.
O gidenler ki sayıları Van'ın on yıl önceki nüfusu düşünüldüğünde hiç de azımsanmayacak bir rakamdır.
Bir de Van'a gelenler ve getirilenler vardır ki onların sayısı kentin gidenlerinden çok daha fazladır.
Onlar biraz da sayıları çok olduğu için, Van'ın gidenlerinin aksine kendi kültür ve geleneklerini, yaşam tarzlarını burada da korudular üstelik yerleşik olanları da o değerlerin içne çektiler.
Yani şu an gidenlerin genzini yakan ve özlemle andıkları bir eski Van'ları var ama bu şehirde yaşamaya devam eden yerlilerin öyle bir Van'ları yok.
Fiziksel, coğrafi konumu aynı olsa da şehrin gözle görülmeyen değerleri depremden etkilenen kimi yapılar gibi etkilenmiş durumda. Onların da ağır hasarlıları yıkıldı, orta hasarlıları ve hafif hasarlıları rötuş gördü ancak asla eskisi gibi değil.
Elbette değişim ve dönüşüm dünyanın yasası ancak burada yaşanmakta olanı ortalama hızın üzerinde oldu.
Aslında konumuz bu olmadığı halde, konumuzun da iyi anlaşılabilmesi için bu girişi yapmak gerekiyordu.
Çünkü konumuz erik değdirenlerdi ve onlardan söz edecektik.
Erik değdiren, Van'da kayısı ağaçlarının meyvelerinin olgunlaşma sürecinde şehirde görünmeye başlayan insanlara zarar vermeyen yetişkin insan parmağının tırnaklı kısmı büyüklüğünde siyah, benekli, kanatlı bir böcek.
Geçmiş yıllarda bir hemşehrimiz bu tabiri yaz aylarında göç edip gittikleri sıcak kentlerden memlekete dönen eski Van'lılar ve onların aile bireyleri için kullanmıştı.
"Erik değdirenler gelmeye başladılar" demişti.
Kavram cuk yerine oturup kabul görünce de yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştı.
Şimdi Van'da erik değdiren mevsimi.
Son yıllarda gelişip serpilen kentin merkezi geçmişte olduğu gibi bugün de Cumhuriyet Caddesi olduğu için o hemşehrilerimizin bir kısmını gün içinde bu caddede görmek mümkün. Önemli bir bölümü aileleri ile birlikte Van'daki vakitlerini yazlıklarda ya da Van Gölü'nün kıyısında bir yerlerde geçiriyor olsalar da bir Cumhuriyet Caddesi özleminden de söz edebiliriz.
Eş dostlarıyla, yakınlarıyla hasret gidermenin yanısıra Van'ın kebapçılarında, kahvaltı salonlarında bir şeyler yemek, Van'ın kahvehanelerinde çay içmek bu hemşehrilerimizin olmazsa olmazları arasındadır.
Onlar sayesinde bu şehirde yaşamaya devam edenlerimiz de gittikleri yerlerin yaşam tarzlarını, oralarda nasıl yaşadıklarını, memnun olup olmadıklarını, hangi farklılıkların kendileri için dikkat çekici olduğunu öğrenme şansı buluruz.
Onlardan öğrendiklerimiz bir kısmımıza "biz geç kaldık, biz de gelelim" dedirtirken; bir kısmımıza da "yok yahu, ne var elin memleketinde, bizim şehrimiz cennet gibi, dört mevsimi de doya doya yaşıyoruz, oturalım oturduğumuz yerde" dedirtir.
Erik değdirenlerden Van'da evleri, kendilerine ait kalacak yerleri olanlar iş güç sorunları da yoksa güz mevsiminin sonuna kadar kalabilirler, ötekiler artık programlarına, izinlerine, işlerine, konumlarına göre bir süre kalır, giderler.
Giderken her yıl yaptıkları gibi Van'a has otlu peynirlerini, kavutlarını, kuru kayısılarını ve kendilerince özel başka şeyleri de götürmeyi ihmal etmezler.
Gelecek yıl yine aynı mevsimde dönme niyetiyle giderler.
Kim bilir, belki de Van'da soğuklar çöküp kış başladığında, o gidilen kentlerin havaları serinlediğinde de oraların başka kentlerde yaşayan kendi erik değdirenleri dönerler o memleketlere.
Tabii mevsim farklılaştığı için artık onlara "erik değdiren" denemez.
Belki onlar için de başka bir tabir kullanılır.