Ermeni mezalimi türkülerde yaşar

Sevgisini, neşesini, yasını duasını şiirle, türküyle anlatan Türkler, 1915-1916 yıllarında yaşanan Ermeni Olayları için de ağıtlar yakmıştır. Ozanların ve halkın dilinden dökülen belge niteliğindeki sözleri bir araya getiren Ozan Ahmet Poyrazoğlu ile türküler üzerinden Ermeni katliamının detaylarını konuştuk.

İlker Nuri Öztürk - Yeni Şafak

 Türkülerde hem Türk subayları, kahramanları hem de Ermeni komitacılarının adları geçiyor. Bazı şehitlerin, ailelerin adı var. Ayrıca Kef İskelesi, Alaköy, Bardakçı, Zeve gibi yer isimleri de bulunuyor. İki taraf için de can yakan olayların sebepsiz yere başlamadığını yine bu türkülerden okuyoruz. Poyrazoğlu’nun anlattığı olaylar ve ortaya çıkardığı ağıtlar arasında en dikkat çekeni ise iki evladı gözleri önünde katledilen Ayşe Bacı.

KATLİAM AKLINI ALDI

Karakoyunlu Türkmeni olarak şiir söylemenin gelenekten geldiğine değinen Ozan, sülalesinde birçok derlemecinin olduğunu belirtiyor ve Ayşe Bacı’nın hikayesini şu şekilde naklediyor: “Rahmetli anam ağlaya ağlaya anlatırdı. Kara Yusuf Paşa Camii yanında, Ayşe Bacı’nın gözü önünde evlatları Ahmet ile Mahmut’u kesmişler. Bu olay kadının aklını almış ve evine girmeden sürekli gezip türkü söylemiş.” İşte o türküden bir bölüm:

Kuşlar gelsin şivanıma

Ah Ahmedim vah Mahmudum

Kan döküldü yağlığıma

Ah Ahmedim vah Mahmudum

Miko kesti Mahmudumu

Al kınalı Ahmedimi

Yok eyledi umudumu

Ah Ahmedim vah Mahmudum

Aram günün kara gele

Boynun zülfikâra gele

Bağrın pare pare gele

Ah Ahmedim Vah Mahmudum

TAŞNAK GELDİ SORUNLAR BAŞLADI

Ermeni Olaylarıyla ilgili anne babası başta olmak üzere büyüklerden dinlediklerini anlatan Ercişli Ozan, şöyle konuşuyor: “Bizim Ermenilerle hiçbir sorunumuz yoktu. En iyi komşularımız onlardı. Sanatkâr, temiz ve çalışkandılar. Folkloru ve gelenekleri güzeldi. Ama ne zamanki aralarına Taşnak’tan gelenler arasına girdi o zaman sorunlarımız başladı. Aldatılan kişiler onlara uydu. Asıl Ermeni halk uymadı onlara. Birden katliamlar başladı. Kars’tan katliama başladılar diye haber geldi. Dağda taşta kendilerine uymayan Ermenileri bile öldürüyorlarmış. Köyleri basıp kadın çocuk demeden kırmışlar. Ardahan, Kars, Iğdır, Kağızman, Erzurum, Ağrı, Van Gölü çevresi, Erciş, Ahlat gibi geniş bir bölgede katliam yapıyorlar.”

BİZİ ANCAK HALİL PAŞA KURTARIR Halil Kut Paşa

Türkülerin derlendiği kişi, yıl ve açıklamaların da kaynaklarda bulunduğuna dikkat çeken Ahmet Poyrazoğlu, çeşitli komutanların da kurtarıcı olarak beklendiğini söylüyor: “Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa Van bölgesinde çok sevilir. Onun sayesinde Nuri Paşa önderliğinde Rusları Güney Azerbaycan’dan çıkarmışlar. Kutul Amare kahramanıdır. Ermeni katliamı başlayınca bizi ancak Halil Paşa kurtarır deniyor.” Aşık Mirze tarafından Halil Paşa için yazılan o türkü ise şöyle:

Bir zulüm başladı Erciş’ten Van’dan

Ermeni bir yandan, Urus bir yandan

Atalar, analar usandı candan

Gel yetiş imdada sen Halil Paşa

Sırtımızdan kuntu kumaş giyenler

Bizimle oturup lokma yiyenler

Bize zulüm etti bizden diyenler

Gel yetiş imdada sen Halil Paşa

Kadın erkek samanlığa tıktılar

Kapıları mıhlar ile çaktılar

Ateş verip canlı canlı yaktılar

Gel yetiş imdada sen Halil Paşa

VAN GÖLÜ KIPKIRMIZI KESİLİYOR

Olayların başladığı dönemde Ermenilerin Van Gölü’nde gemicilik yaptığını hatırlatan Poyrazoğlu, katliamın bir başka boyutunu şu sözlerle anlatıyor: “Rusların geldiğini duyanlar iskelelere akın edip Van Gölü’nden karşıya geçmek istiyorlar. Ermeniler para karşılığında geleni karşıya geçiriyor. Ama aslında Ruslarla işbirliği yapmışlar. Gündüz külahlı gece silahlı yani. Kara yolu olmadığı için insanlar gölden geçmeye mecbur. Paraları alıp Tatvan’a götürüyoruz diye sefer yapıyorlar. Birkaç gün içinde Van Gölü kıpkırmızı kesiliyor. Boyunları kesilmiş cesetler kıyıya çıkmaya başlıyor.” Bu olay Ercişli Aşık Davut Telli’nin türküsünde şöyle geçiyor:

Medet Allah medet bu nasıl haldır

Yükseldi bir figan Van Denizi’nde

Bu zulmu Ya Rab buradan kaldır

Yükseldi bir figan Van Denizi’nde

Yüzüyor bedenler kan denizinde

Hain Ermeniler bizi sattılar

Kadın erkek birbirine kattılar

Çifter çifter gemilerden attılar

Yükseldi bir figan Van Denizi’nde

Yüzüyor cesetler kan denizinde

SEVDA TÜRKÜLERİ DE VAR

Gerçeklerin sadece belgelerle değil türkülerle de bilineceğine dikkat çeken Ozan, Aşık Serveri’nin sözlerine kendi düşüncelerini ekliyor:

Haber verin ordumuza ulaşsın

İslam’ın kökünü kesti Ermeni

Daha sabretmeye mecal kalmadı

İslam’ın kökünü kesti Ermeni

Alaköy’de gelinleri kestiler

Çocukları çengellere astılar

Bardakçı’yı gece vakti bastılar

İslam’ın kökünü kesti Ermeni

Ermeniler kötülere uydular

Yiğitlerin derisini soydular

Yaşlıların gözlerini oydular

İslam’ın kökünü kesti Ermeni

Haço, Moro, Bogos doymadı kandan

Niko, Cero yaktı yıktı bir yandan

Aram Ermenisi pusuyor Van’dan

İslam’ın kökünü kesti Ermeni

Yollayın imdada Canpolat Beyi

Karabet yandırdı şehri köyü

Al kana boyadı güzel Zeve’yi

İslam’ın kökünü kesti Ermeni

Poyrazoğlu sözlerini şöyle noktalıyor: “Sözlerin tamamına baktığımızda derisi yüzülen mollalar, çocuk yaşlı demeden yapılan eziyetleri de okuyoruz. Canpolat beyden imdat isteyen, katliamcı komutanlar Hoço, Bogos, Karabet uğursuz olarak anılıyor, Alaköy, Zeve gibi yerleşim yerlerimizdeki zulümler anlatılıyor. Halkı camilere doldurmuşlar. Camışlara, mandalara bezir yağını sürmüşler. O hayvanları caminin içine atıp ateşe vermişler. Hem hayvan yanıyor hem de insanları eziyormuş. Sözlerde ayrıca geçiyor, Ermeni halkı tarafından değil fedailer tarafından yapıldığını söylüyorlar. Bütün Ermenileri demiyor yani. Halk değil, teröristler yaptı. Devletimiz bunları İngilizce, Fransızca olarak anlatmalı. Üniversiteler araştırma yapmalı. Asıl Ermeni halkı bize zulüm yapmadı. Biz onlarla barış içindeydik. 400-500 yıllık kardeşlik vardı. Birbirimizin düğününe giderdik, kız alır kız verirdik, Sarı Gelin gibi sevda türkülerimiz de var.”

Ozanlar gençlerle buluşmalı

Ozan Ahmet Poyrazoğlu, İlker Nuri Öztürk’e konuştu.

Ozanlığı seven bir ailenin içinde büyüyen 68 yaşındaki Poyrazoğlu, annesini ustası olarak anıyor. Abileri ise Aşık Ummani ve Aşık Giryani mahlasıyla ozanlık yapmış. Kendisi de 1970’lerde aşıklık geleneğine başlayan Poyrazoğlu, bir yandan da eğitimini tamamlayıp öğretmen olmuş. “Mesleğim öğretmenlik sanatım aşıklık” diyen sanatçı, Ercişli Aşık Emrah’ın türküleriyle haşrolduğunu söylüyor. Yurtiçi ve yurtdışında birçok etkinliğe katılan, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Aşık Reyhani, Davut Sulari, Neşet Ertaş ile aynı sahneyi paylaşan, TRT Müzik’te program yapan sanatçı lebdeğmez, irticalen gibi aşık geleneğinin farklı dallarını da icra edebiliyor. Poyrazoğlu, “Güney Azerbaycan’a ve Türkiye’nin neresine gittiysem bir yaşlı insanımızı bulup ondan türkü dinledim. Birçok türkünün sahiplerini aradığını gördüm. İlerde Ozanlar’ı gençlerle buluşturmak istiyorum. Çünkü bu geleneğimiz usta çırak ilişkisiyle devam edebiliyor. Ozanlık merakı olan gençlerimizi gittiğim etkinliklerde görüyorum ancak gidecekleri yeri bilemiyorlar” diyor.

Kaynak: Yeni Şafak

Bakmadan Geçme