ESKİ SİNEMALAR VE FENERCİLER
Ümit Kayaçelebi yazdı...
Sinema bir zamanlar hayatımızın bir parçasıydı. Sinema bizim için vazgeçilmez bir alışkanlıktı. 80’lere kadar ayağımız hiç sinemadan eksilmedi. Vakta ki Televizyon yayına geçti ve Van halkı televizyonla buluşunca artık sinemaya gitmeye ne lüzum var bak bele bedava para vermeden her şeyi seyrediyoruz dediler ve evde televizyonun başına yapışıp kaldılar.
Ve sinema lüzumsuz gibi addedilmeye başlandı ve insanlar sinemadan soğumaya başladılar. Artık sinemalardan en başta hanım efendiler olmak üzere erkeklerde el ve ayaklarını çekmeye başladılar.
Kadın seyirciyi kaybeden sinemacılar bu sefer erotik film furyasıyla sahneye çıktılar ve böylece kadınlar artık hiç sinemaya gitmemeye başladılar.
Artık sinemalar yalnızca erkeklere kalmış dolayısıyla erotik filmler artık arzı endam etmeye başlamıştı ve ilk heyecanla sinemalar iyi iş yaptılarsa da TV kanalları çoğalmaya yüz tutunca özel kanallar da devreye girince Türkiye’deki sinemalar kapanmaya başladı.
Sinemalara seyirci gitmeyince sinemacılarda zamanın modasına uyarak sinema yerlerini sattılar ve kimi iş hanı kimi market kimi pasaj oldu gitti.
İşte bu gün kapanan Yazlık Emek Sinemasının yerinde Perihanoğlu iş hanı var.
O bir zamanların ses getiren yazlık Yıldız Sinemasının yerinde iş hanı var.
O Şehir Sineması ki Van’ın ilk kapalı sinemasıydı ve şimdi Şehir Sinemasının yerinde koskoca bir park var.
Yine Van’ın eski yazlık Sineması Yeni Sinema (Dilaver sineması) tarihe gömülmüş yerinde Özgür senter var.
Rahmetli Şefik Saydan’ın müstecirliğini yaptığı Van’ın en modern Yazlık Sineması da artık yok sanat sokağında onun yerine Ova İş Merkezi Var.
Bir zamanlar Türkiye’nin en iyi en lüks sinemalarından sayılan Emek Sineması (kışlık) etrafı dükkanlarla çevrilmiş ve kapalı vaziyette.
O bir zamanlar yazın yazlıklara kışın kışlıklara nasıl heyecanla koştuğumuz Yeni, Emek, Şehir, Yıldız Sinemalarımız artık mazide kaldı.
Şimdi cep sinemaları var. Ruhsuz hissiyatsız sadece film seyretme mekanları. Kısacası sinema değil de film seyretme mekanları.
Eskiden sinemaya gidenler birbirlerini tanırlardı sohbet ederlerdi bu vesileyle dostluklar tazelenir arkadaşlıklar pekiştirilirdi. Sinema bizim tutkalımızdı.
Duvarlar dopdolu “çok yakında”, “Gelecek program” gibi ibarelerin altında o zamanın sinema afişleri bak babam bak. Bakarsın yine bakarsın ama bir türlü bakmaya doyamazsın. O Yılmaz Güney, Ayhan Işık, Orhan Günşiray, Cilalı İbo, Tarkan, Kara Oğlan, Kara Murat daha nice film afişleri her zaman duvarları süsler biz de bu süslü afişlere bakmaktan bir türlü bıkmazdık.
Türkan Şoray, Filiz Akın, Belgin Doruk, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik o devrin en çok ilgi çeken aktrisleri idiyse Türkan Şoray başta gelirdi. işte mahalle arasında kızlar kendilerini bu artistlere benzetirlerdi.
Sinemada sadece afişlere mi bakardık değil tabi. Paran varsa git minicik büfeden bir şeyler al ye. Hatta paran varsa bir de Uludağ Gazozu patlattın mı artık değme gitsin keyfine.
İnanın o zamanlar bunlar bizi çok mutlu ediyordu. Şimdi işin ayrı bir yanı da hepimiz bekardık sinemada o zamanın güzel artistlerini görünce evlenme arzularımız kabarıyor kendimize sevgili arıyoruz ama ne gezer o günün şartlarında öyle sevgili bulmak el ele gezmek gidip soğuk sıcak bir şeyler içmek ne kabil.
İşte sinemaya kadınlar kızlar da ağırlıklı olarak geldikleri için bakar dururduk ve bu sadece göz banyosundan da öteye geçmezdi. Zavallı kızın haberi olmadan aşık olurduk platonik aşk. Ne kimse bilirdi ne de karşılık görürdünüz. Platonik aşklar çoktu ama hiç biri de mutlu sonla bitmezdi.
Sinemanın asıl müşterisi bayanlardı. Hal böyle olunca sinema sahibinin nazarında onlar anneydi, bacıydı, kardeşti. Onlara karşı saygısızlık asla söz konusu olamazdı.
Bu nedenle sinemaya teşrifatçılar alınırdı. Bunlar sinemanın hem içeri ve dışarı işlerini yaptıkları gibi, Billboardlara afiş lobi fotoları takarlar değiştirirler ve filmlerin halka teşhir edildiği sinema tahtalarını götürüp getirirlerdi.
Ve en önemlisi sinemada yer göstermek onların en önemli vazifesiydi. Bu bakımdan sinema sahipleri herkesi bu işe almazlardı. Sorar soruşturur arar sorar ondan sonra işe alırlardı.
Laf atmak dokunmak taciz gibi şeyler söz konusu bile olamazdı o zamanlar.
Hal böyle olunca Teşrifatçılık Yani o zamanki asıl ismiyle sinemaya fenerci alınacağı zaman çok tahkikat yapılırdı. Zaten bu fenerci dediğimiz insanlar biletler çoğu zaman numaralı olduğu için film başlamadan önce ve sonra fenerle işaretlenip yer gösterirlerdi Ellerinde fener olduğu için bu teşrifatçı kısmına senelerce burada fenerciler denmiştir.
Fenercilik yapanlar tabi bunu biraz para kazanma birazda keyif sürme adına yaparlardı. Genel de bekar gençler bu işi yaparlardı.
Çok arkadaşım da bu işi yapmış askerlikten sonra da çok önemli işlerin başına geçmişlerdir. Bu utanılacak bir iş de değildi sinemada çalışmak ayrıcalıktı. Bu Van’a mahsus bir şey değildi büyük şehirlerde her yerde olan bir şeydi teşrifatçılık.
İşte Van’da da bu işi yapan şu anda aramız da olmayan ve olan bazı arkadaşlarımızın isimlerini de bura yazarak ölenleri rahmetle anarken kalanlara sağlıklı hayırlı ömürler dileyelim
İşte o teşrifatçı (Fenerci) dostlarımız;
Canavar Heso, Muzaffer..;Ahmet ve Mustafa Çiğdem, Atay Sağlam, Şahin ve İsmet Girici, Ustura Şabo, Turan Şahinalp, Coşkun Şahinalp, Kemal…, Remzi Koç, Ahmet Eriş, Yavuz Çiğdem..
Sevgili dostlar aradan çok zaman geçti aklımda kalan bunlar. Bir çoğu arkadaşımız olmasına rağmen inanın elimizde bilet olmasa asla sinemadan hatır gönül deyip içeri almazlardı. Çünkü kapının beri yanında da her zaman belediye görevlisi olur o da biletleri sıkı sıkıya takip ederdi. Çünkü belediyenin rüsüm adı altında biletlerde bir payı vardı
Her şeye rağmen sinemalar Sahibiyle, Makinistiyle, Fenercileriyle, Büfecisiyle, Gazozcusuyla, Bilet Keseni ile biz bir aile gibiydik.
Heyhat bu şimdi ne o eski sinemalar kaldı ne de o eski fenerciler.
Hey gidi günler hey.