ESKİ VAN'DA DÜĞÜN GELENEĞİ 3
Ümit Kayaçelebi yazdı...
Çıkarma havası hüzünlü olduğu için gelinde ağlar. Onunla birlikte ağlayan annesi ve kardeşleri ile yakınlarının da gözleri dolar ve bu şekilde gelini uğurlarlardı.
Eski yıllarda vasıtanın çok az olması sebebiyle düğün alayları genellikle faytonlardan oluşuyordu. Ancak bir taksi bulunmuş veya kiralanmış ise gelin o vasıtaya bindirilir. Faytonlarda en öndeki gelin arabasını takip ederdi.
Ancak taksi yoksa faytonların en süslüsüne bindirilirdi gelin. Davul zurnada en sondaki faytonda çala çala damadın evinin yolu tutulurdu.
Gelin arabasına önce toy büyüğü biner arkada gelin ve elti, görümce bindirilirdi. Gelin konvoyu yol alırken çocuklar her sokak başında iple yol kestiklerinde toy büyüğü daha önce zarflar içerisine bırakılan paraları çocukların gönlü de hoş olsun diye seve seve verirdi.
Bu arada faytoncular atları şahlandırır, çalgıcılar aletlerini şenlendirir, taksi veya taksiler varsa kornalarına basar ve böylelikle oğlan evine varılırdı.
Yalnız bu arada baba evinden ayrılıp yeni bir hayata doğru yol alan gelin bir yandan sevinirken bir yandanda üzüntülü olması sebebi ile kısa ve kestirmeden oğlan evine gidilmez gelin iyice mahallelerde gezdirilip, dolandırıldıktan sonra oğlan evine vasıl olunurdu.
Oğlan evine varıldığında Toy büyüğü ve kayın pederi vasıtası ile arabadan indirildiği sırada damdan veyahut başka bir şekilde gelinin başına bozuk para ve yemiş atılırdı. Ve atıldığı zaman da çocuklar atılanları kapmak için birbirleriyle yarışırlardı.
Gelin kapıdan içeri girerken kuzu gibi halim selim olsun diye ayağının altına kuzu postu serilir. Yine Tabakta bal verilirken ağzının bal gibi tatlı olması dilenirdi. Kucağına güzel bir oğlan çocuğu verilir ve ilk çocuğunun oğlan olması düşünülürdü.
Ve yine gelin Kur’an ve aynanın altından geçirildikten sonra evin kapısında duran damat gelinin koluna girerek gerdek odasına bırakır ve geline o anda şerbet ikram edilirdi.
Damat (güvey ) evine gelindiğinde gelini damat ve sağdıç karşılar. İçinde madeni para ve yemiş bulunan bir testi gelinin ayakları dibinde kırılır, etrafa yayılan para ve yemişlerden murat için almaya çalışılır. Başka biri bir ayna tutar ve toy büyüğü de duvağı kaldırarak gelini aynaya baktırır. Tüm bunlar manevi mutluluklar içindir.
Damat ve Gelin kadınların arasında hazırlanmış bir yere otururlar ve gelinin kucağına erkek bir bebek oturtulur. Doğacak çocuğa oğul olsun diye. Davetliler yavaş yavaş çekilirken, bir hoca çeşitli dualar okur. Sağdıç ve erkek arkadaşları damadı yumruklayarak İÇERİ VERİRLER gerdeğe giren damat hiç konuşmadan iki rekât namaz kılar. Gelin seccadeye bir miktar para atar. Orada bulunan Yenge bu paraları alır. Namazı bitiren damat yenge tarafından gelinle yan yana oturtulur. Birbirlerinin ayaklarına basmaya çalışırlar. Yenge her ikisine de şerbet verir ve dışarı çıkar. Damat geline bir ziynet takarak duvağını açar bu zamana kadar konuşmayan gelin konuşmaya başlar buna DİLBAĞI denir. Bu aynı zamanda YÜZGÖRÜMLÜĞÜ’DÜR.
Gerdek gecesi damat gelini konuşturmak için yüzgörümlüğü takmak zorundadır. Gerdek öncesi alınan abdestin suyu evin çeşitli yerlerine serpilir. Böylece gelin ve damadın mutlu ve akıcı bir hayat yaşayacaklarına inanılır. Ertesi gün kahvaltı sonrası aile büyüklerinin elleri öpülür. Oğlan evi akrabalarına ziyaretler yapılır. Gelin bu ziyaretlerde gömlek, iç çamaşırı vb. hediye dağıtırken kendisine de hediye alanlar tarafından para takılır. Düğünden bir hafta sonra da kız evi ziyaret edilmekte ve bu ziyarete damadın anne, baba ve yakınları da katılmaktadır.
Ertesi gün BEKÂRET BEZİ yenge tarafından önce oğlan annesine sonra da kız annesine götürülür ve yenge bundan dolayı ödüllendirilir.
3 gün sonra damat sağdıç tarafından alınıp hamama götürülür. Eve gelinip gelinle birlikte el öpmeye gidilir. Önce damat tarafının büyüklerinin elleri öpülür sonra gelin tarafına gidilir. Bu esnada da gelin ve damata çeşitli takılar takılır.
KÖYLERDE DÜĞÜN
Evlenecek erkeğin anne ve bası, köylerinde veya başka bir köyde beğendikleri kızı istemeye hazırlanırlar. Kızı verip vermeyecekleri, şayet kızı vereceklerse kız tarafının tekliflerini anlamak için erkek evinden bir heyet, kız evinin bulunduğu köye hiç haber vermeden gider.
Köyde bu konu ile ilgili yaptıkları temaslar sonucunda, edindikleri bilgiler oğlan evine duyururlar. Erkek tarafının isteği de kız tarafına bildirilir. Kesin bir cevap alındıktan sonra evlenecek kimsenin, ‘ Baba, amca, dayı, büyük kardeş, anne ve bacı’ gibi yakın akrabalardan olmak üzere bir grup, kızı istemek için, kızın bulunduğu köye atlı olarak giderler.
Kız isteme alayının önceden geleceği bilindiği için, kızın bulunduğu köyün gençleri atlı olarak, gelen kız isteme alayını köye yakın bir yerde karşılarlar. Alay köye girinceye kadar çeşitli binicilik gösterileri yapılır. Bu arada kız evinin önünde toplanan köylüler ayrıca gelenleri karşılar.
Her köylü gelen misafirlerden bir kaçını misafir etmek üzere atlarının yularından çekerek evlerine götürürler. Gelen misafirler kız evinde çaylarını içtikten sonra atları daha evvelce götürülmüş evlere giderler yemeği de misafir oldukları evlerde yerler.
Akşam olunca evlenecek kimsenin yakınları kız evinde anlaşmak için toplanırlar. Buna şehirde olduğu gibi ‘Kesbiç’ denirdi. Bu toplantıda karşılıklı istekler olur. Nihayet anlaşmanın en önemli noktası olan ‘Başlık’ işine geçilir. Başlık yapılan anlaşmaya göre, oğlan tarafından kız evine verilmesi gereken paradır.
Başlıkta anlaşmaya varılınca, kızın babasına, annesine, kardeşlerine, ‘Ğelet’ hediye istenir. Bu hediyeler köy yerinde at, tüfek, tabanca, palto, kumaş ve buna benzer şeylerdir.
Anlaşma bittikten sonra başlığın bir Miktarı, kızın babasına peşin olarak verilir. Ondan sonra Fatiha suresi okunur. Oğlanın annesi kızın olduğu odaya geçerek, çeşitli ziynet eşyasını kıza takar ve bu şekilde nişan merasimi de yapılmış olur. Bunu takiben oğlan evi ertesi gün atlarına binerek, köylerine neşe içinde dönerler.
DÜĞÜN
Köy geleneğine göre evlenmelerde nişanlılık süresi uzar giderse bütün dini bayramlar ve belirli günlerde kız evine yükte hafif pahada ağır hediyeler gönderilir. Ailelerin durumuna göre hediyelerin kıymeti ve sayısı artar.
Bu hediyeler ‘Koç, at, silah, tabanca, halı, kilim, kumaş, altın’ gibi hediyelerdir.
Hediyelerin hazırlanmasını müteakip belirtilen günde gelini görmek üzere köy ağası veya ağa ailesine mensup herhangi bir kimse ile oğlan evinin yakınları bayramlık olarak hazırlanan hediyelerle birlikte kızın bulunduğu köye gelin görmeye giderler.
Kız babası gelen ağanın hatırını sayarak daha önce kararlaştırılan başlığın bir kısmını bağışlar. Diğer geriye kalan kısmı bu ziyaret esnasında tamamen ödenir. Ve o gün iki taraf anlaşarak düğün gününü tespit ederler.
Düğün gününden birkaç gün önce ‘Kasıt’ (düğün alayının geleceğini haber veren kimseye denirdi).Ve kasıt kız evine gönderilir Kasıtın geleceğinin haberini alan köylüler yolda veya köy içerisinde kendisine çeşitli işkenceler yaparlar. Bunlardan; su dökmek, hafiften dövmek, keçe ile bağlamak ve dağdan yuvarlamak gibi hareketlerdir. Kasıt kız evine girinceye kadar bu sıkıntılar devam eder.
Kasıt kız evine varınca düğün alayının ne zaman geleceğini bildirir. Kasıt düğün alayı gelinceye kadar kız evinde misafir olarak kalır. Düğün alayının geleceği gün kız evi tarafı kadınlı erkekli olarak tertemiz elbiselerini giyerler ve erkeklerde en seçkin atlarını hazırlayarak düğün alayına karşılamaya çıkarlar.
Erkek ve kız tarafının atları karşılıklı cirit ve benzeri binicilik gösterileri yapa yapa atlarını koşturmak suretiyle yanlarındaki tabancalarla havaya ateş ederler. Bu gibi hareketlerle kızın bulunduğu köye varılır.
Daha evvel kız evinin önünde toplanan halk, kız evi kapısına varan düğün alayındaki kimseleri kendi aralarında taksim ederek misafir ederler. O gün için düğün alayı köyde misafir kalır. Kasıdın gelişinden itibaren köyde üç gün üç gece süre ile davul zurna çalınarak şenlikler yapılır. Bu şenlikler köyün harman yeri ve benzeri geniş meydanında mahalli oyunlar oynanarak devam eder. Bu oyunlarda kadın ve kızlar genç erkekler el ele tutuşarak oynarlar ve buna O günlerde ‘Cengebez’ denirdi.
Ertesi günü gelin hazırlanır. Birlikte götüreceği eşyalar köyün mevcut kağnı veya at gibi vasıtalarına yüklenerek düğün alayından önce yola çıkartılırdı.
Düğün alayı yola çıkmak üzere iken köyün gençleri gelinin çıkacağı kapının önünü tutar ve toy büyüyü olan kişi onlara bahşiş verir ve kapı açılırdı.
Bundan sonra ‘Berbuk’ yani yenge denilen geline yön gösterici kadın tarafından ata bindirilirdi.
Ve böyle güle oynaya damadın bulunduğu köye doğru hareket edilirdi.
Yakın köylerde bulunanlarda gelin alayını iple veyahut başka bir şekilde keserek para alır ve sonra yolu açarlardı.
Damadın bulunduğu köye az bir mesafe kaldığında. Gelin alayını haber vermek için yarış yapılırdı. Köye ilk haber götürene koç veya giyim eşyası verilirken. O atlının bindiği atın boynuna da kırmızı ipekli bir şal bağlanırdı.
Köye haber götüren atlı habercilik görevini yaptıktan sonra geri dönerek düğün alayına doğru atını koşturur. Köyden ayrıca bir atlı grubu bunu takiben düğün alayını köyün yakınlarına geldiğinde karşılar. Köye yaklaştıkça biniciler tarafından binicilik gösterileri yapıla yapıla ve silahlar atıla atıla köye girilir.
Damadın bulunduğu evin etrafında toplanıldıktan sonra kurbanlar kesilir. Damat bu zaman içerisinde dama çıkarılarak mendilinde bulunan bozuk paralar ile yemişleri gelinin başına serper. Yalnız gelin kapıdan içeri girmeden önce Kur’an veya bir lambanın altından geçirilirdi. Çevrede bunun uğur getirdiği sanılır.
Komşu köylerden davet edilenler ve komşular bu arada damadın evinde toplanırlardı. Geniş ve seril bulunan odada ileri gelenler başa oturtulmak üzere sofra kurulur ve bakır siniler içerisinde gelen yemekler neşe ve coşku içerisinde yenilir. Yemek yendikten sonra sofra duası yapılır ve oradaki gençler sofrayı elbirliği ile kaldırırlar.
Sofra kalktıktan sonra ortaya süslü ipekli bir örtü ile geniş bir bakır sini konur. Sininin başında ise herkesi tanıyan bir genç bulunur. Önce toy büyüğü siniye şanına layık bir para atar. Atılan paralar genç tarafından yüksek sese davetlilere duyurulur.
Ondan sonra sırası ile Köyün ağası, Muhtar, ihtiyar heyeti ve gelenler para atma işlemine devam ederler. Yalnız hiç kimse toy düğüyü ve köy ağasından fazla para atmamaya özen gösterir.
Para toplama işi bittikten sonra orada bulunan herkesin huzurunda para sayılır ve toy büyüğünün attığı paranın da yarısı kendisine iade edilirdi. Bundan sonra davetliler dağılmaya başlar.
Oğlan evine getirilen gelin kendisi için hazırlanmış odada oturtulur. Köydeki kadın ve kızlar gruplar halinde gelin görmeye gelirler. Damat ise erkekler tarafında oturur. Damada yol gösteren sağdıç denen kimse damadı alarak evine götürür banyo yaptırır ve tıraşını da bitirdikten sonra damadı görmeye gelenlere de ikramda bulunur.
Bu sırada köy meydanında davul ve zurna çalarken köyün genç kız ve erkekleri el ele tutuşarak oynarlar.
Akşam yatsı vakti geldiğinde Damat gelinin bulunduğu odaya abdest aldıktan sonra sağdıcı vasıtası ile götürülür ve kapıdan içeri itilir.
Odaya giren damat gelinle hiç konuşmadan iki rekât namaz kılar ve ardından duasını yaptıktan sonra geline yaklaşır ve o zamanki adıyla ‘Dil bağı’ denilen yüz görümlüğünü taktıktan sonra kısa bir süre orada kendileri için hazırlanan meyveleri yerler ve sohbetten sonra gelin damat halvet olduktan sonra. Dışarıda bekâret bezini bekleyen sağdıç bezi alarak gelinin yengesine ‘Berbuk’ e teslim eder bu hizmet için bir hediyede bulunurdu.
O akşam veya ertesi gün berbük bekâret bezini kız evine götürerek müjdesini alırdı.
Üç gün sonra damat ve gelin önceden haber vererek el öpmeye geleceklerini bildirerek kız evine giderek baba ve annenin elleri öpülür. Köyde birkaç gün kaldıktan sonra ve hediyelerini de aldıktan sonra yeni hanelerinde hayatlarını sürdürmek üzere köylerine dönerlerdi.