ESKİ VAN'DA AYI OYNATANLAR
Ümit Kayaçelebi yazdı...
Çok iyi hatırlıyorum 1980 li yıllara kadar Türkiye’de olduğu gibi Van’da da ayı oynatanlar vardı. Bu ayı oynatma geleneği uzun yıllar sürse de 80’li yıllarda yasaklandı ve ondan sonra da ayı oynatma tarih oldu. Bazı insanlar bu işi para kazanma adına yapsalar da toplumun bazı kesimleri bu ayı oynatma işini yıllarca benimsemedi ve tepkiyle karşıladılar.
Bunlar Vanlı olmayıp taşradan gelen bahusus Roman insanlardı. Ayıcılık o zamanlar ilginç ve sahibine de menfaat sağlayan iyi bir işti.
Ayı oynatana ayı sahibi olması hasebiyle ayıcı tabiri kullanılırdı. Ayısıyla sokak sokak, mahalle mahalle dolaşır, nerede bir insan kalabalığı görse aha işte ben burada ayımı oynatırım der ve işe koyulurdu. Ayıcı ayıya ezberlettiği türlü oyunları seyrettikten sonra elindeki tefi ile seyredenlerden artık kimin gönlünden ne koparsa aldıklarını alır ve kendine yeni gösteri yapacağı yere doğru sefere çıkardı.. Bazen çok kendine güvenen kendinden emin kişiler de ayı ile güreşmek için ayıcıya cabadan fevkalade ücret teklif ederdi. Ayıcı ayının burnuna takılı zincir halkayı çıkarmaz ama fazlasını beline doladığı zincirin bir kısmını açar, güreş için mesafe yaratırdı. Bir sefer ayı oynatırken ayı ile güreşmek isteyen biri olarak Öküz Memeti (Mehmet Gündoğan bakkal) o ayı ile güleş tutmak istedi ama yarıda pes etti.
Ayı kuvvetliydi, ayı ile güreşen Memet zor durumda kalınca ayıcı zinciri çekince, burnu acıyan ayı güreşe istediği gibi devam edemedi.
Çok ilginçtir o zamanlar bir de belim ağrıyor belim tutulmuş sırtımda ağrılarım var diyen bazı kişilerde ayıcının kontrol ve denetimi altında yere yatar arkası üstü uzanır bellerini çiğnetirlerdi deniliyor ama bunu ben bizatihi görmedim sadece o zaman yaşayan büyüklerimizden duymuştum.
Deniliyor ki; Ayıcı dağlarda, bayırlarda ayının yaşayacağı yerlerde dolaşır, ayının beslenmek için ininden dışarı çıkmasını kollar, ayı dışarı çıkınca da ya kendisini, ya da gittikten sonra ininde eğer varsa yavrusunu alıp kaçarmış.
Yavru ayının burnu delinip zincir halka takıldıktan sonra, oynamasını öğretmek için sıcak saç teneke üzerinde tef çalarlar, sıcaktan ayağı yanan ayı, bir o ayağını bir diğer ayağını kaldırır dururmuş. Daha sonraları ayı ne zaman tef sesini duysa, ayağının yandığını zannederek kızgın saç üzerinde ki hareketleri tekrarlarmış. Van’da ayı oynatmaya gelenler şehrin kenar mahallelerine değil de halkın toplu olarak oturdukları gezdikleri yerleri arar ve bulurlar mesleklerini orada icra ederlerdi. Van’da bu iş için en müsait ve münasip yerde eski buğday meydanıydı. Burada kazalara giden kamyonlar otobüsler olduğu gibi teneke işi gaz yağı satanlar meşe kömürü satanlar köyden gelen köylüler olunca herkes merakla ayı oynatılan yerde toplanıyordu.
Kalabalık ne kadar çok olursa ayıcının da iştahı kabarıyor ve tefe daha hızlı vuruyor ve ayıyı da kendisi ile birlikte coşturuyordu ki gösteri hitamında parsayı daha iyi toplasın.
Ayıcının bir değneği, bir torbası, bir de tefi bulunurdu. Bu esmer vatandaşlar ayı ile birlikte gezer dolanırlardı bir yerde bir şehirde bir müddet kaldıktan sonra müsait bir kamyon veya bir vasıta ile bu defa başka bir yere nakli mekan eder ve işini orada sürdürürdü ve bu böyle ilanihaye devam edip giderdi.
Torbada genellikle ayı için kuru ekmek dilimleri konurdu. Ayıyı oynatmak üzere çalmak ve para toplamak için derili tef ayıcının en çok işine yarayan aracıydı. Gösteri bitiminde son olarak ayıcı bir diz hareketi veya koltuk altına aldığı değneğin ucunu hafifçe değdirerek ayının ayağa kalmasını sağlar, iki ayak üzerine kalkan ayıya değneği vererek, genellikle Kocaoğlan isimli ayıdan değneğin etrafında dönmesini isterken Kocakarı hamamda ne yapar diye sorduğunda ayı adeta göbek taşına uzanır gibi yere uzanır ve kurnada yıkanır gibi yapardı.
Yazın sıcak günlerinde burnunda zincirle ayıcıya tabi olarak dolaşan ayı, postunun içinde bunalır, buna rağmen sıcak asfalt üzerinde tabanları yana yana yürürdü. Ayıcı bazen insafa gelir, ayıyı bulduğu hortumla ıslatıp serinlemesini sağlar veya ayının denize girmesine izin verirdi. Burnunda zincirle yüzen ayı denizden çıkmak istemezdi,
Ayının burnundan zincirle bağlanışı ve bakımsız hali oldukça hazindi. Ama ayı oynatan Romanların parça parça elbiseleri, yırtık pabuçları ve zorla gülmeye çalışan üzgün suratları hayvancıkların durumundan pek farklı değildi. İnsanlar Romanların uzattığı tasa bozuk paralar atıyorlardı. Ama bunu gerçekten eğlendikleri için mi, yoksa ayıya ve onu oynatanlara acıdıkları için mi yapıyorlardı, bilmiyorum.
İşin doğrusu bende ayı oynatılırken ayının haline bakınca üzülmüyor değildim amma velakin çocukluk gençlik haleti ruhiyesiyle ayının göbek atması yere uzanması bizi mantıklı düşünmekten ala koyuyordu.
Hele aycının en çok tefle çalıp söylediği ayıcılık klasiği olan ve en çok söylenen bir şarkı var ki hala kulaklarımdan gitmez:
“Naciye Naciye cilveli Naciye..”
Ayının en çok haz duyduğu ve bütün hünerlerini icra ettiği parçada bu idi.
Gel zaman git zaman sonra 80’lerde ayı oynatma Türkiye’de yasaklanınca o o ayı oynatılan günler ve anlar güzel bir anı olarak kaldı.