ESKİ VANDA DÜĞÜN GELENEĞİ 1
Ümit Kayaçelebi yazdı...
Her yerde olduğu gibi bizim Van’da da evlenme amacı ile yapılan şenliğe düğün denir. Birçok örf ve adetlerin sergilendiği düğüne yurdumuzun diğer yörelerinde olduğu gibi Van’da da büyük önem verilir. Çünkü anne ve babanın evladının en büyük mürüvvetini gördüğü bir andır düğün.
İşte düğün anlayışımız, işte kızıyla, oğlanıyla Van’lı. İşte Türk’ün geleneğinin bir parçası düğünlerimiz. Açalım bakalım Doğu Anadolu’nun bu serhat şehri, Koçyiğitler şehri Van’da düğünler bundan 40-50 yıl önce nasıl yapılıyormuş?
Düğün öncesi ve düğün sırasındaki başlık, görücü, söz kesme, şerbet içme, nikâh, kına gecesi, düğün, sağdıç, yenge, kadın, çeyiz, gelin alma, duvak gibi merhalelerin ayrı bir önemi sosyal yaşantımızda belli bir geleneği, töresi vardır.
Bugün Van’da artık başlık parası diye bir şey kalmamıştır. Şehir merkezinde her ne kadar kalkmış ise de kırsal alanda doğrudan başlık adı altında alınmasa bile aynı yere varan uygulamalarda olabilmektedir.
Ayrıca sağdıç geleneği sürse de yenge kadın pek az görülmektedir. Daha önce düğünün yapılmasına bir engel teşkil eden başlık parasının ortadan kalkması kız kaçırma olaylarını büyük çapta etkilemiş, nadir görülen bir olay durumuna düşürmüştür.
Her ne kadar başlık parası kalkmış ise de lüks tüketimin alabildiğine arttığı ülkemizde düğün masrafları da alabildiğine haliyle artmıştır. Diğer hususlar ise günümüzde de bütün güzellikleriyle devam etmektedir. Toplumsal yapının ve sosyal hayatın sanayi ve teknolojik gelişmelere dayalı olarak değişmesi, evlenmeyi büyük çapta etkilemekte, yurdun çoğu yerlerinde olduğu gibi ilimizde de evlenmeler yüksek maliyetleri bulmaktadır.
Gerek Van merkezinde ve gerekse ilçe ve beldelerimizin büyük bir kesiminde görücü usulü ile evlenme de unutulan adetlerimiz arasındadır. Erkek evinde veya şehir merkezlerinde salonlarda yapılan düğünlerden bir gece önce kız evinde yapılan kına gecesi gelenekselliğini sürdürmektedir.
Geçmiş yıllarda Van’da bağ ve bahçelerin alabildiğine çok olması sebebiyle bağ ve bahçelerde yapılan düğünler bu gün artık düğün salonlarına taşınmıştır.
Bir kısım adetler artık unutulmaya yüz tutmuş ise de yine düğünler eski adetlere mümkün mertebe uyularak yapılmaktadır.
Şehirde yapılan düğünler düğün salonlarında yapılırken yine bağ, bahçe ve açık alanların bulunduğu mahallelerde eskiyi andıran düğünler yapılmaktadır.
EVLENME İSTEĞİNİN BELİRLENMESİ
Evlenme çağına gelmiş erkekler bu isteklerini açıktan ve doğrudan doğruya büyüklerine iletemezlerdi. Askerliğini yapmış erkek çocuğu evlenmeye hazır olduğu zaman bu talebini annesine bile söylemeye utanırdı.
Bu talebini ya halalarına veya teyzelerine dolaylı yoldan anlatırlar ve onlarda önce annesine evlenme isteğini iletirlerdi.
Bu işte doğrudan babaya gitmek biraz zordu. Bundan neredeyse bir asır önce bazı şeyler ayıp olmasa bile ayıp telakki edilirdi. Çünkü birbirine karşı son derece saygılı bir aile yapısı vardı. Ailede bir hiyerarşi vardı ve bu da son sözü babaya verirdi.
Erkekler bu isteği annesi, arkadaşı veya akrabası yardımcılığı ile belirtirken. Kızlar ise babalarının ayakkabılarını saklamak veya süpürgeyi odada ters bir şekilde bırakarak belli etmeye çalışırlardı.
Anne oğlunun evlenme talebini babasına iletir ve o da uygun bulduktan sonra aileye münasip bir kız bulunması için eşine muvafakat verdikten sonra kız aramaya çıkılırdı.
Kız aranırken evvel emirde yakın akrabalara bakılırdı. Haydi, bizim amcanın kızını alalım veya dayının kızını alalım yabancıya gitmesin kabilinden bir anlayış vardı. Buradaki düşüncede şuydu; yani yaşlılık zamanımız var kendi kanımızdan, canımızdan biri olsa bizi daha iyi sahiplenir, bakar düşüncesinden kaynaklanıyordu.
Yakın akrabadan olmayınca bu kez mahalledeki komşu kızlarına yönelirdi. Komşu kızlarından veya başka mahalledeki bir kız beğenilmiş ise önce hangi mahalle veya sokakta oturuyorsa bir güzelce tahkikat yapılarak soyu, sopu, asaleti araştırılırdı.
Aile için münasip görülürse gidip ağız aranırdı. Beğenilmezse zaten olay yat batır olurdu Tekrar başka bir kız için arayışa girilirdi.
Burada esas olan kızın öyle dünyalar güzeli olması, boylu, poslu olması değil asaleti ve işli güçlü olması önem arz ederdi.
Çünkü o yıllarda genelde herkes iki katlı evlerde oturduğu için ve birkaç evlinin bir arada yaşaması sebebiyle evlerin temizliği, düzeni, misafiri gidip geleni çok olduğundan böyle diri çalışkan genç kızlar tercih sebebiydi.
Bir de işin o tarafında eltilerin geçimi, baldızlarla geçim de söz konusu olduğundan alınacak kızın biraz da halim selim geçimli olması da büyük önem arz ederdi.
Yukarıdaki evsaflara uygun bir kız bulunduktan sonra aynı mahallede ise bir bahaneyle sohbet muhabbet esnasında oğlan annesi kızlarına talip olduklarını söyler ve ne diyorsun der. Tabi ki hemen evet demek mümkün değildir. Siz nasıl ki oğlan tarafı olarak alacağınız kızı araştırıyor iseniz onlarda sizi araştırmadan hiç he derler mi! O yüzden Allah nasip etmiş ise olur diye bir cevap verirlerdi.
Kırsal kesimde kız ve oğlan birbirlerini düğünlerde, çeşme başlarında, tarlada çalışırken vb. durumlarda görüp beğenirler. Çoğunlukla anne ve babanın uygun gördüğü aday gelin olur. Ailede evlenecek yaşa gelmiş, yani askerliğini bitirip gelmiş bir erkek varsa anası, babası, varsa yengesi veya yakın akrabaları ona kız aramaya başlar. Hepsinin gözleri, düğünlerde ya da değişik toplantılarda kızlarda olur. Bulunan kızın ailesiyle erkeğin ailesinin parasal yönden denk olması önemlidir. "Davul dengi dengine çalar" atasözü kesinlikle unutulmaz. Hatta oğlan tarafının kız tarafından zengin olması daha makbuldür.
Oğlan bulunan kızı beğenmişse bunu ailesine söyler. Kırsal kesimde, oğlan kesinlikle babayla bu gibi konuları konuşmaz, aradaki diyaloğu anne sağlar.
Bu arada kız zaten sözlü veya nişanlı ise olay orada başladığı gibi biterdi. Böyle bir şey söz konusu değilse hayırlısı olsun der ve oğlan annesi ve yakınları kız evinden cevap beklemeye koyulurlardı.
Tespit edilen kızların evine görücüler, kendi aralarında kararlaştırdıkları bir günde haber vererek giderler. Gelen misafirlerin ziyaret sebeplerini anlayan ev sahibi misafirlerine gereken saygıyı gösterirse de, kızlarını birden bire verecek izlenimini yaratacak davranışlardan kaçarlar.
Eve dönen görücüler görebildiklerini konuşurlar ve kız ile ailesi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karara varırlar. Kız oğlana gösterildikten sonra kesin bir sonuca varılır.
Görücüler kızın temiz olup olmadığını anlamak için neler yapmazlardı ki? Kilim ve halıyı kaldırıp altına bakarlar. Divan ve kanepe örtülerine bakarlar ve kızın titizliği hakkında bir kanaat getirirlerdi. Huyunu anlamak için de kızdan bunaldığı bir anda soğuk su istenir. Verirse sabırlı ve merhametlidir diye düşünülürdü.
İşte bu arada kız istemeye gelenler kız evinin sağına soluna bakıp kenarda köşede bir örümcek ağı veya yerde kir var mı diye bakarlardı ne kadar temiz olduğunu anlamak için. Bu arada kızın evinden ayrılırken annesi veya gidenlerden biri kıza iyice sarılarak ağzının kokup kokmadığına bakardı. Bu ağız kokması o zamanlar önemliydi. Bu yüzden ilk başta bile vazgeçen çok olurdu. Bu da sorun değilse. Genç kızın bir gün hamama gitmesi gözlenirdi.
O yıllarda evlerde doğru düzgün banyo yoktu. Evde yıkanmak çok zordu. Bu yüzden tüm kadınlar, kızları ve gelinleri ile haftada bir kez ya Soydan, Ya Türkoğlu veya son zamanlarda açılan Zeki Güzel hamamına giderlerdi.
Hamama giderken o zamanlar her kadının kızın işlemeli patiskadan bohçaları olurdu. O bohçanın içine giyecekler, iç çamaşırları, sabun, kese, lif, krem vs. şeyler bırakılırdı. Ve ellerinde bohçalarla kadın, kızlar hamama giderlerdi. Kız ve annesiyle yakınlarının hamama gideceklerini bilen anne ve yakınları da sanki tesadüfenmiş gibi hamama gider orada karşılaşırlardı.
Hamamda banyo esnasında çaktırmadan oğlan yakınlarından birisi bir bahaneyle kızın ayaklarına ve vücuduna bakarak bir özrü var mı yok mu diye bakarlardı. Kızda bir kusur veya özür yoksa artık kız evinden gelecek cevap beklenirdi.
Yörede evlenmelerde özellikle yaş, sosyal ve ekonomik denklikler gözetilir. Kız ve erkeğin seçiminde soy ve sülalenin araştırılmasına özen gösterilir. "Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al" , "Kız anadan öğrenir bohça düzmeyi, oğul babadan öğrenir sohbet gezmeyi" sözleri bumu belirtisidir.
KIZ İSTEME (KESBİÇ)
Bir müddet sonra kız evi de oğlan evini iyice araştırıp soruşturduktan sonra kızında isteği varsa oğlan evine gelin kızı isteyin diye bir haber gönderilir. Haber geldikten sonra bir gün belirlenir ve o gün kız evine gitmek üzere hazırlıklar başlardı.
Oğlanın babası yanına kardeşleri, oğlanın dayıları ile ağzı iyi laf yapan birini alırdı ki o yıllarda başlık söz konusu olduğundan orada etkili olabilsin ve başlığı düşürebildiği kadar düşürsün bu da hatır gönül işiydi. Bu yüzden hatırlı gönüllü bir insan her şeye son noktayı koyardı.
Bu hususta Allah rahmet etsin birçok kesibiçe Kömürcü İsmail (İsmail Çolak) götürülürdü ve işi oğlan evi tarafına iyide bağlardı..
Oğlan tarafının en büyüğü yani dünürcülerin başı konumunda olan kişi, kızı, "Allahın emri, peygamber efendimizin sünneti icabı kızınızı oğlumuza istiyoruz" der. Kızın babası da verdiğini ifade edecekse "Kısmetse olur" der. Çaylar içilirken artık başlık konuşulur. Yani o yıllarda başlık dediğimiz şey 5-10 bin lira arsında değişirdi. Yani bu başlık denen şeyde bir nevi pazarlıktı. Hoş olmasa da o yıllarda vardı. Ve kimse başlık vermeden evlenme şansına sahip değildi. Başlık vermeden kız alana pek az rastlanırdı. Başlık parası istenilmediği zaman da bu kez ‘Süt Parası’, ‘Süt hakkı’ adı altında para alanlarda vardı.
Kız evi çok isterken oğlan evi başlığı aşağı çeker ve neler istenilmiş ise bunlar not edilir ve hepsi yerine getirilecek diye söz verilirdi. Ğeletler de istenilirdi tabi. Şimdi ğelet nedir diye bilmeyenler için şöyle açıklamak gerek. Ğelet hediye manasınadır. Kız verilmiş ama kızın amcaları var dayıları var dedeleri var neneleri var kardeşleri var bacıları var. İşte onlara da kararınca birer hediye gönderilirdi akraba olmanın onuruna işte buna da o yıllarda ğelet denirdi.
Bütün bu başlık ve ğeletler bittikten sonra dünürcü başı: ‘Allah rızası için el Fatiha der ve Fatiha okunduktan sonra her iki taraf içinde hayırlı olsun derdi. Ve oraya gelen damat en başta kayın pederi olmak üzere tüm büyüklerin ellerinden öpüp akranlarıyla da kucaklaştıktan sonra oğlan evinin getirdiği, şeker veya lokum veyahut çukulata orada hazır bulunan cemaate ikram edilirdi. Ve tatlı yiyenler tatlı tatlıda konuşurlardı.
O anda bazen nişan günü ve düğün tarihide belirlenebilirdi veya daha sonrada gün tespiti de yapılabilirdi. Eğer evlenme günü uzunsa ki genellikle bu pek uzatılmaz çünkü uğursuzluk sayılır. Ama uzunsa ve de arada iki dini bayram varsa bu bayramlar arasında düğün yapmanın iyi olmayacağına inanılırdı. Bu süre içinde de oğlan evi halen düğün olmamışsa kız evine dini bayramlarda Ramazan Bayramı’nda hediye Kurban Bayramı’nda durumuna göre koç veya koyun gönderilirdi. Ama asıl makbule geçen de koç olurdu.
ŞEKER (KELLEBAŞ)
Ekin ektik biçmeğa
Geldik güzel seçmağa
Biz oğlan tarafıyız
Geldik şerbet, içmeğa
Şerbet gününden önce oğlan evinden kız evine şerbet yapılmak üzere bir sandık şeker gönderilir. Şerbet günü oğlan tarafından erkek ve kadınlar kafileler halinde kız evine giderler.
Bardaklarda ikram edilen şerbetler içilir. Çalgılar çalınır, oyunlar oynanır ve bu arada maniler söylenirdi:
**
Al almaya gelmişem
Şal almaya gelmişem
Men oğlan bacısiyam
Gız almağa gelmişem
DEVAM EDECEK
Çok değerli Aklıselim vatana millete hayırlı olan bir büyüğümüz dü ALLAH RAHMET EYLESİN İNŞALLAH
Çok değerli Aklıselim vatana millete hayırlı olan bir büyüğümüz dü ALLAH RAHMET EYLESİN İNŞALLAH
Kalemin ömrüne dahlik
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah sayın hocamızın