Etyen Mahçupyan: Boşluğu Örgüt Kullandı

Toplumun çözüm ve barış istediğini belirten Başbakan Başdanışmanı ve TESEV Danışmanı gazeteci yazar Etyen Mahçupyan belirterek: “Bölgedeki boşluğu şuanda örgüt yeni bir kamusal alan üretmek üzere kullandı. Kürt Siyasi Hareketi PKK’nin dışında bir yere meyil ederse, bunu içine sindirecek mi, sindirmeyecek mi bu çok çok kritik bir soru. Buna Kürtlerin karar vermesi gerekiyor” dedi. Mahçupyan: Türkiye ile ilişki kurmak isteyen, Türkiye üzerinden kendi ana vatanına dönmek isteyen, tarihle ilişki kurmak isteyen çoğunluk bir Ermeni Diasporası var

Vansesi -Özel

Basında yer alan, muhalefet partilerinin ve çeşitli çevrelerin yoğun tepkisini toplayan, TBMM  gündemine taşınan  bir TV yayınında “‘PKK süreç boyunca çok şey kazandı. Meşruiyet kazanma yolunda mesafe aldılar. Bölgede güçlerini pekiştirdiler. Öyle ki kamu düzeni bölgede şu anda devletin değil PKK’nın elinde’’ açıklamasının arkasında olduğunu belirten   Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı ve TESEV Danışmanı, Akil insanlar' heyetinde de yer alan gazeteci- yazar Etyen Mahçupyan, “  Benim söylediğimin gerçek olduğunu herkes biliyor. Bölgede eğer kendimizi kandırmayacaksak gerçekçi bir durum var. Bölgedeki boşluğu şuanda örgüt yeni bir kamusal alan üretmek üzere kullandı. Bu hükümetle olan anlaşmanın maddelerinden biri değil. Bunun dışında çıkan bir şey. Dolayısıyla da şuan da çözüm sürecinin sallanmasının ana nedenlerinden birisi de bu. Bunun ne için böyle olduğu ve buralara nasıl gelindiği ayrı bir hikaye. Ama benim söylediğimin gerçek olduğunu herkes biliyor” diye konuştu.

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) Demokratikleşme Programı İşbirliği ile "Türkiye'nin Anayasal Reform Sürecinde Üniversitelerin Rolü" konulu panel  ve "Anayasal Reform sürecinde Sivil Toplum Örgütlerinin Beklenti ve Önerileri" isimli çalıştaya  katılmak üzere Van’a gelen Başbakan Başdanışmanı ve TESEV Danışmanı Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan güncel siyasi konular ilgili Yazı İşleri Müdürümüz İkram Kali’ye  değerlendirmelerde  bulundu.

 

“KÜRT SİYASİ HAREKETİ BİR VİRAJI ALDI”

 6-7 Ekim tarihlerinde Türkiye’nin bazı illerinde ve Van’da meydana gelen mal ve can kaybına  yol açan Koban olayları  ve  sonrasını değerlendiren Mahçupyan, “  Olaylardan sonra Kürt siyasi hareketi bir basiret  ilacı aldı. Yeniden hızlı bir değerlendirme oldu. 1-2 gün sonra bir şekilde çizgiyi başka bir yerden çekme ihtiyacı duydular ve doğru yaptılar. Daha sonra Kobani için 1 Kasım da yapılan gösteri gayet iyi  oldu. İnsanların sokağı çıkması ve olayların yaşanmaması Türkiye’ye doğru bir mesajdı. Bütün bunlar aslında çok kolaylıkla yeniden bir sıfır noktasında üretilebilecek şeyler. Çünkü toplum çözüm istiyor. Toplum barış istiyor. Dolayısıyla toplum barışın ihtimalini gördü mü çok tereddüt etmek istemiyor psikolojik olarak. O yüzden de siyasilerin yanlışlarına razı geliyor ve düzeltiyor. Bu yanlışlar bazen AK Parti tarafından yapılıyor, bazen de PKK tarafından yapılıyor. Çeşitli nedenlerle yapılıyor. Ama sonuçta her iki tarafta belirli bir stratejik sağduyu ya sahip, anlıyoruz bunu. Öcalan özellikle bunun taşıyıcısı olarak yaşadı bunu. Tüm bu süreci, çünkü bu kadar vahim şeyler olmasına rağmen iki gün, üç gün sonrasına bakıyorsunuz sanki tekrar bir şey olmamış gibi öyle bir güçle iki taraf yürüyebiliyor. Bu çok çok önemli bir avantaj, bunun çokta kolay yıpranacağını sanmıyorum. Çünkü taban artık orayı geçmiş durumda” diye konuştu.

 

“SERMAYE GÖÇÜ STRATEJİK BİR BAKIŞ”

Bölgeden sermaye göçü ve Kobani olaylarını bazı çevrelerin İstanbul olmak üzere, İzmir ve Adalar'da Rumlara ve diğer gayrimüslimlere karşı 5-6 Eylül 1955’te oluşan bir linç ve yağma hareketine benzetenlerin olduğunu,  bazı gazetecilerin bunu köşelerinde dile getirdiğini belirten Etyen Mahçupyan, “  Her olay kendi tekliğini taşır. Başka bir şeye benzemesi onu az veya çok yapmaz. Sermaye göçü belirli bir zamandan gelen bir stratejik bakış ve buradaki temel problemlerden birisi de bu, eğer açıkça söylemek gerekirse şuanda Kürt Siyasi Hareketi’nin şöyle bir karar vermesi gerekiyor ki ideolojisi de buna uygun. Yani sol ideolojinden gelen katılımcı daha çoğulcu bir yapıya uygun olan bir dil var arkada. Barışı böyle tanımlıyor. Kandil de insanlarla konuştuğunuz zaman böyle bir şey var. Ama bölgede yeni dönemde barış sonrasında gerçekten çoğulcu bir yapıya hazır mı, değil mi, bu çoğulcu yapı Kürt Siyasi Hareketi PKK’nın dışında bir yere meyil ederse, bunu içine sindirecek mi, sindirmeyecek mi bu çok çok kritik bir soru. Buna Kürtlerin karar vermesi gerekiyor. O zaman o noktadan sonra bütün bu reform dediğimiz şeyler ademi merkeziyet vesaire hepsinin önü şuanda çok açık” dedi.

 “ERMENİLERİN MAĞDUR PSİKOLOJİSİ VAR”

Ermenilerin köy isimlerinden yola çıkarak burada toprak talebi olamayacağını belirten Mahçupyan, “ Bütün köy isimleri 3 dilde, 4 dilde. Bu süreç başka bir sonuç getirmez beraberinde. Böyle bir ihtimal yok. Birleşmiş Milletlere üye olan ülkelerden bahsediyoruz. Geriye doğru işlemeyen hukuk sisteminden bahsediyoruz. Burada önemli olan psikolojidir. Yani Ermenilerin bir mağdur psikolojisi var, duyulmak istiyorlar. Bunun karşılığının bir şekilde söylenmesini istiyorlar. Ermenilerin içerisinde çok milliyetçi çözülmemesini istemeyenlerde var.  Los Angeles’ta bir Ermeni ile konuştum. Türkiye  ‘soykırımı’ bir gün kabul ederse ne olur dedim. Bu benim kâbusum olur dedi. Çünkü adamın misyonu bitiyor o zaman.  Acıları gerçekten ortak hissedebiliyorsanız ortak acıdır. Keşke acıları ortak acı olarak yaşayabilsek. Türkiye toplumu bu acıları hissetmeye hazır ” dedi.

 “BUNU İSTİYORUM DEMEK LÜKSÜNE SAHİP DEĞİLİZ”

Etyen Mahçupyan şunları söyledi: “Doğuya doğru gittiğimiz zaman daha da iyiye gidecektir. Ama siyasete yaklaştığımız zaman, devlet kurumlarına yanaştığımız zaman çok daha büyük problemlerimiz var. Oradaki reformda sadece problemlerle sınırlı bir reform değil. 100-150 yıl öncesinden gelen bir olay. Bu yüzden de gerçekten Türkiye’de birçok insanın duyduğu bir hayal varsa daha demokratik vs. Bunun öyle birden bire olmayacağını, biraz daha sindire sindire olacağını eğer hiç hata yapmazsak 8-10 yıl süreceğini, herkesin kendini özgür ve eşit hissedebileceği bir ortamın ancak öyle oluşabileceğini ön görmemiz lazım. Yani burada var olan sistemi yok sayarak birden bire ben şunu, istiyorum, bunu istiyorum demek lüksüne sahip değiliz. Gerçekçi olmak lazım, gerçekçi olmayan hiçbir muhalif siyasi var olanı değiştiremez. Ve gerçekçi olan muhalif siyasette var olanla ilişki kurmak zorundadır. Bugün Ak Parti Türkiye’yi son dönemde en reforme eden parti, ama aynı zamanda AK Parti bu devleti koruyarak yapmak istiyor bunu, devleti elinden kaçırdığı zaman ne olacağı belli değil. O zamanda yavaş gitmek zorunda, o zamanda devletin içindeki insanlara da yol açarak, kanallar açarak gitmek zorunda. Bütün bunları yaparken de yüzde 50’yi almak zorunda. Bütün bunların hesabını yaparak bir şey yapmak zorundasınız. O zamanda zikzakta çizebiliyor, ileri-geri adımda atılabiliyor. Ama bunun çaresi konuşmaktan geçiyor.

 

“ORTAK ACIYI KEŞKE YAŞAYABİLSEK “

Ermenilerin 30 bin Vanlı Müslüman’ın katledildiği ve anlılarına anıt dikildiği Zeve Şehitliği’ni,  Müslüman Türklerin ise Erivan’da bulunan anıtı karşılıklı ziyaret ederek ortak acıya saygı gösterme ihmalinin olup olmadığına yönelik soruya Mahçupyan, "“  Keşke ortak acı olarak yaşayabilsek. Toplum açısından baktığımız zaman çok daha iyi, Türkiye topluluğu bütün bu acıları ortak acıları üstlenmeye, yüklenmeye, hissetmeye çok açık şuanda. Bu çok çabuk olur. Vatandaşlar  (Ermeniler-Türkler) arasında problem yok. Bir birimizi anlamaktan geçiyor. Vatandaşlardan bahsediyorsak bu çok çabuk olabilir. Vatandaşlarla ilgili, insanlarla ilgili problem yok. Benim bakışımla AK Parti’de demokrat bir parti değil. Kürt Siyasi Hareketi de demokrat bir siyasi hareket değil. Ama ikisi de demokratikleştirici hareketler. İkisi de Türkiye’yi şuanda daha demokratik bir ortama itiyor. Kendi bütün hatalarına rağmen Türkiye toplumu onların üzerinden, kendisi üzerinden düşünüyor, Devleti üzerinden düşünüyor ve yeniden üretiyor. Böyle bir ortamda işler çok hızlı gider. Ne zaman bu bölgeye gelsem Kürtlerle böyle konuşsam iyimser oluyorum. İslami kesim içerisine girdiğim zaman iyimser oluyorum ama Ankara’ya siyasilerin içerisine gittiğim zaman o kadar kolay değil” diye belirtti.

 “ÖCALAN’IN ŞİMDİ SÖYLEYECEĞİ SİYASİ POZİSYON OLACAK”

Çözüm sürecinde önemli bir eşiğin şu anda olduğunu söyleyen Etyen Mahçupyan Öcalan’ın bugüne kadar biraz siyaset biraz hamaset, biraz ufuk açıcı, biraz kendi pozisyonunu ortaya koyan şeyler söylediğini ama hiçbirinin şimdi söyleyeceği kadar siyasi olmayacağını kaydetti.  Mahçupyan, “ Bu çok siyasi pozisyon olacak. Ve bununla beraber Türkiye’nin önünde kaç tane yol var, ne var bu gözükür hale gelecek. O noktadan sonra şunu söyleyeyim Hükümet açısından çok sağlam irade var. Hükümet bu işte eğer partner bulabilirse yürümek istiyor. Bulamazsa rafa kalkmayacak o eşiği geçti. Toplum bunu istiyor. Topluma rağmen bir şey yaparsanız bu noktadan sonra toplumun sandıktaki mesajları çok daha net olacak. Her iki parti de ( Ak Parti, HDP) ideolojik oy aldı. Bundan sora öyle olacağını sanmıyorum ben. Geçtiğimiz eşiklerden sonra nasıl Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 10 alırken şimdi beş buçuğa indiyse halkın ne kadar duyarlı olduğunu ve ne kadar sağduylu olduğunu gösteriyor.  Yanlış yaptığın zaman cezanı kesiyor. Ak Parti yanlış yaparsa Ak Partiye cezasını kesecek bu böyle bir şey. O zaman da yanlış yapmama dürtüsü artıyor tabi siyasetçilerin. Eninde sonunda sandığa gideceksin” diye belirtti.

 “ERMENİLER TÜRKİYE’DEN VATANDAŞLIK İSTİYOR”

Ermeni diasporasına ve Türkiye karşıtı çabalarına değinen Mahçupyan, “ Bir kere diasporada çok çeşitli gruplar var.  Artık eskisi gibi sadece milliyetçi bakan insanlar yok. Şu anda en geniş grup bir kongrede geçen sene yaptılar. Rusya’dan, Fransa’dan, ABD’den toplanan Batı Ermenileri diye bir grup var onlar şimdi Türkiye’den vatandaşlık istiyor şu anda. Dil değişiyor. Türkiye ile ilişki kurmak isteyen Ermeni sayısı hızla artıyor, ama hala toprak isteyen Ermeni bile var. Diaspora da her türlü insan mevcut. Bunların siyasi karşılığı yok artık. Siyaseten baktığınız zaman küresel dünyada Türkiye ile ilişki kurmak isteyen Türkiye üzerinden kendi ana vatanına dönmek isteyen, tarihle ilişki kurmak isteyen çoğunluk bir Ermeni Diasporası var bu devletlerde”  diye kaydetti.

 “TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ  ‘SOYKIRIMI’ KABUL ETMEZ”

 ‘Soykırım’ meselesinin bir tanım meselesi olduğunu vurgulayan Mahçupyan, “Bu hukuki bir tanımdır. Bu tanım verise elinizde 1915  ‘soykırım’dır, Bosna da yaşananlar ‘soykırım’dır, Afrika’da ‘soykırım’dır. Tanım farklılaşırsa başka bir şey olabilir. Bu hukuki bir şey tarih değil. Benim bakışım şudur,  Hukuk çok kritik bir şey değil. Tarihin kendisi yaşanmışlık önemli. Yaşanmışlıkla yüzleşmek gerekiyor. Yoksa ona ‘  soykırım’ demiş dememiş vesaire, ama Ermeniler tabi ki ‘soykırım’ diyecekler, demeye de devam edecekler. Türkiye de böyle toptan bir rahatlama görüyoruz. Türkiye’de köşe yazarlarına bakın 30-40 yazar ‘soykırım’ diyor bir şey de olmuyor, dese ne olur demese ne olur. Türkiye o eşiği çoktan geçti. Bunun psikolojik kullanılma şansını bence güçlerin elinden aldı. Bu güçler Türkiye Devleti de olabilir, ABD’de olabilir, Fransa’da olabilir. O güçlerin elinden silahı almış durumda şu anda. Türkiye’nin insanları rahatlamış durumdalar. Başka bir Türkiye’deyiz. Dolayısıyla o eski terimler üzerinden gideceğini hiç var saymamak lazım bu olayın.Çok  hızla gelecek olan bir meseledir  Ermeni meselesi. Azerbaycan, Karabağ, sınırı bu daha zorlayıcı mesele. İnsanlara indi, Devlet katına çıktığı zaman iş değişiyor.  Bana sorarsanız Türkiye Cumhuriyeti Devleti  ‘soykırımı’ öyle kolay kolay kabul etmez. Hiçbir devlet kolay kolay kabul etmez. Almanlar da İkinci Dünya Savaşı’nda yenilmeselerdi soykırımı kabul etmezlerdi. Bu kolay olan bir şey değil. Beni Devletin ne yaptığı ilgilendirmiyor. Toplum vicdanında bu iş çözülmüşse yeter. İnsanların bir kısmı “  soykırım’ der, bir kısmı değil der, desinler ikisi de önemli değil. Önemli olan rahatlamadır” ifadelerine yer verdi.

 

ETYEN MAHÇUPYAN KİMDİR?

1968'de Robert Koleji'nde lise eğitimini tamamlayan Mahçupyan, 1972'de Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği'nden mezun oldu ve aynı üniversitedeki işletme alanında yüksek lisansını 1974'te bitirdi. Ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin iktisat bölümünde, uluslararası iktisat alanındaki yüksek lisansını 1977'de tamamlayıp bu bölümde 1977-1980 yılları arasında akademisyen olarak çalıştı. 1980-96 yılları arasında üst düzey şirketlerde yöneticilik ve kendi kurduğu şirketlerde işadamlığı yapan Mahçupyan, 1996 yılından itibaren entelektüel işlerle uğraşmak üzere ticari işlerini tasfiye etti. 1995–96 yıllarında Yeni Demokrasi Hareketi içerisinde yer alan yazar, 1997'de Radikal Gazetesi'nde köşe yazarı olarak çalışmaya başladı. 2000'de Radikal gazetesinden ayrılıp bir süre Yeni Binyıl gazetesinde yazdı. Ardından Mayıs 2001'de Zaman Gazetesi'nde köşe yazarlığına geçti. 2007'de Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından bu gazetedeki sürekli yazılarını sonlandırarak Agos gazetesinin genel yayın yönetmenliğini üstlendi. Bu görevini 2010 Kasım'da bıraktı. Mayıs 2014'te Zaman gazetesinden ayrılarak Akşam gazetesine geçti. Ekim 2014'te Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başdanışmanı oldu.

 

Bakmadan Geçme